Abdulaziz Tantik
TT

Çağdaş Gazali olmak…

İslam Düşünce tarihinde Gazali yeni bir başlangıca denk düşer. Elbette ki Gazali gibi birden fazla âlim vardı. Hem kendi döneminde ve hem kendisinden önce ve sonrasında. Ancak Gazali bir fark ortaya koydu ve kendisi ile diğerleri arasındaki ayrımı netleştirdi. Yeni bir başlangıç adımını kurdu ve hayata geçirdi. Sistematik bir düşünceyi bizatihi dinin kendi doğal akışı içindeki bilgi sisteminden hareketle kurdu. Yani Müslümanlığı inşa eden bir bilginin kendi dönemine hitap edecek düzeyde kurgulanmış ve kurumsallaşmış yapısını inşa etti. Bu da doğal olarak onu farklı konumlandırdı. Hem eleştirel düzeyde sert eleştirilere maruz kaldı, hem de aşırı övgüye maruz kalarak kendi doğal değerini bulmakta zorlandı. Bugün de Gazali ismi, hem eleştiriye, hem de sert eleştiriye, haksız ithamlara neden olmakta, hem de övgüye mazhar kılınmaktadır.
Gazali’yi Gazali kılan en temel vasıf; İslam’ın egemenliğinin çoğaldığı bir zeminde İslam düşüncesine yöneltilmiş tehditlere yönelik; felsefi veya sezgisel bilgilere yönelik verdiği cevaptır. Ve bu cevap İslam düşüncesini güçlendirirken, tehdit unsuru olan bilgileri ise kendi biçimlendirildikleri ortamdan kopartarak, yeniden tanımlayarak ve içeriklendirerek işlevsel kılmaktadır.
Gazali demek, İslami bilginin dününü bugün üzerinden yarına bağlayarak Müslümanca düşünmenin sürekliliğini sağlaması ve buna yönelik tehlikeleri göğüsleyerek onları kendi bağlamları içinde dönüşüme uğratarak tehlike olmaktan çıkarması ve yeni bir başlangıcın kurulması ile birlikte tarihsel sürekliliği de sağlayabilmesi demektir.
Elbette ki Müslümanların karşı karşıya kaldığı tehdide farklı yorumlar ve bakışlar da geliştirilmiştir. Eklektik tercihler yapılmış, ya da tehdidin sağladığı zemini koruyarak ona dayalı bir bakış üzerinden dini düşünceyi yeniden kurma çabaları olmuş veya geriye çekilerek, dini düşünceyi korumak ve her türlü etkileşimden azade kılma arayışları da olmuştur. Ama onların hiçbiri kalıcı bir işleve sahip olamamış, genel bir yaklaşıma ve bakışa ulaşamamıştır. Elbette ki kendi taraftarları var olmuştur, kısmi olarak kendilerini korumuş ve bir kısmı bugüne kadar gelebilmiştir. Ama bu gelişi sağlayan konforu yine Gazali gibi bir üstadın açtığı zeminden hareketle olabilmiştir. Bu yüzden Gazali’ye yöneltilmiş eleştirilerin mahiyetini yeniden düşünmekte yarar var.
Gazali’nin hayat hikâyesinde var olan kırılmaları dikkate almadan çağdaş bir Gazali olmak neredeyse imkânsızdır. Yani Gazali olarak doğulmamıştır, bilakis, yaşayarak, tecrübe ederek, acı çekerek ve cesaret ederek, yeniliğe açık olarak, eskiyi terk etmeden yeniyi göz ardı etmeden bakabilmek ve yeni bir yöntemi deneme iradesine sahip olarak olunmuştur. Bu yeni Gazali içinde geçerli olan şartlardır. Bilgide teslimiyet sadece vahyedir. Vahyin dışında kalan alanlarda şüphe esastır. O yüzden bir bilginin sahih olma şartları ve kendi sistematiği içinde tutarlı oluşu çok önemlidir. Bir bilginin iç tutarlılığı ile dış tutarlılığını aynı zeminde düşünmeden yol alınamaz. Çünkü kişide yakin’e uluşmamış bir bilgi üzerinden yöntem kurulamaz!
Gazali bulunduğu zemini terk edebilme cesareti göstermiştir. Bu cesaret ile inzivaya çekilmiş ve kendisine kadar gelen müktesebatı ve içinde var olduğu müktesebatı derinden gözden geçirmiştir. Farklı bilme yöntemlerini daha derinlikli ve kendi yalnızlığı içinde değerlendirmeye başlamıştır. Hocaların hocası olarak bulunduğu makamı terk etmiş ve sıfırdan yeniden başlamaya cüret etmiştir. Toptan ret ve toptan kabule yanaşmamış, bilakis, herhangi bir bilgiyi kendi bağlamı içinde tanımlamayı öncelemiş, farklı bağlamlara taşındığında hangi sorunlara neden olduğu konusunda kafasını netleştirmiş ve farklı bilme yöntemlerini birbirinin muarızı değil, bilakis birbirini tamamlayan unsurlar olarak görmeyi tercih etmiştir. İçsel tecrübe üzerinden kendisinde oluşan yakin bilgi ile yola çıkmayı öncelemiş, bugüne kadar var olan sorunların tespiti, nedenlerini ortaya çıkarma ve yeniden biçimlendirilme imkânlarını araştırmıştır. Mantık meselesini İslami ilimlerde kullanıma dâhil ederken, aklı yeniden tanımlama çabasını göstermesi, onun olaylara yaklaşımının ipuçlarını vermektedir.
Kendi döneminde birbirinin muarızı olan düşünce sistemlerini birbirine muarız olma yönünden değil birbirini besleme yönünden ele almayı tercih etmiştir. Kelam, felsefe ve İrfanı, fıkıhtan bağımsız görmediği gibi onların uyumunu gözeterek kendi sistemini inşa etmiştir. Bu bakış çağdaş Gazali için olmazsa olmazıdır. Yani demem o ki; Gazali’yi ne kadar iyi ve derinden kavrarsak o kadar çağdaş bir Gazali olma liyakati kesbederiz.
Çağdaş Gazali’nin önündeki en büyük engel, teknolojik yapının gücünü artırarak sürdürmesi, yeni teknolojiler ile sürekli sosyal ve bireysel yaşama müdahale edilmesi ve yeni bir düşünceye ancak bu yeni teknolojinin verdiği imkân kadar yönelebilme meşruiyetidir. İşte bu zemini aşabilecek bir cesaret ve kararlılığa sahip olmak şarttır.
Çağdaş Gazali, kadim kültür ile modern kültür arasındaki derin fay hatlarını bilmeli ve buna dair bir bakışa sahip olmalıdır. Aşkınlığın reddi ile neticelenen modern bilgi ve bu bilgiye dayalı düşüncenin varlığı ile hesaplaşmadan olmaz! Ulûhiyet kavramının niteliği ve modern düşüncenin ulûhiyeti tamamen devre dışı bıraktığı bir zemini dikkate alma zorunluluğu vardır. Dolayısıyla aklın sınırları içinde varlık kazanan bir ulûhiyet ile aklı inşa eden ve varlığı tam olarak aşkınlığı ile kapsayan bir ulûhiyet arasındaki derin anlam farkını ve tezahürlerini de dikkate alma yükümlülüğünü göstermelidir. Modern düşüncenin geldiği noktada farklı bilgi yöntemlerinin eş değerliliği tartışılmaya ve kabule yönelmeye başlanmıştır. Ama hala felsefi bakış ile bilimsel bakışın hem çatışması hem baskın karakter oluşu önemini korumaktadır. Fakat modern sorunların tabiatını değiştirmeye matuf bütün çabalar boşa kürek çekme ile neticelenmektedir. Bir sorunu ancak yeni bir soruna tevdi edecek düzey ile sınırlı bir bakış üzerinden çözmeye çalışmanın bir karşılığı kalmamıştır. Ama daha büyük bir sorun ortaya çıkmıştır. Çağdaş Gazali, propaganda dili ve sosyal mühendislik faaliyeti üzerinden kamuoyu belirleme ustalığının bugünü belirlediğini dikkate almalıdır. Yani sanal bir zemin üzerinden sanal yaşamlar inşa edilmektedir. Sahici ve sanal arasındaki derin fay hattını doğru bir anlama havi kılmadan meseleye bir yaklaşım geliştirmek zorlaşmaktadır. Çağdaş Gazali’nin önünde duran en temel sorun ise geleceğin temel bakışı olacak olan yapay zekâdır.
‘Yapay zekâ’ ile başlayan süreç bireysel ve sosyal yaşamın içeriğini ve biçimini değişime uğratmaktadır. Din artık gereksiz bir fantezi olarak kabul edilmektedir. Bu düşünceye yönelik bir hesaplaşma sanırım Çağdaş Gazali için en önemli ve büyük bir mesele olarak önünde duracaktır. İnsanın tahtından edildiği bir zeminde insanı en üst varlık kategorisi olarak gören dini düşünceyi yeniden gündeme taşımak ve onu kabul edilir kılmak öyle kolay olmasa gerek!
Modern düşüncenin en temelde gösterdiği çatışma ve ayrıştırma zeminini aşmak, bütünlüğü savunmanın zemini olarak kurmakla eş değer olacaktır. Tevhidin doğru anlaşılması ise bu bütünlüğün ne kadar doğru ve sahici bir şekilde idrak edilebilecek bir düşünce zeminine ve bunu günün zihnine ve bakışına sunabilecek bir ifade gücüne sahip olmaktan geçer.
Çağdaş Gazali, mevcudun baskısından kurtulmak ve yeniden düşünceyi oluşturan her unsuru yeniden değerlendirebilmek için uzaklaşmayı başarmalıdır. Fakat Gazali için inzivaya çekilmek bir irade meselesi iken bugünkü Gazali için hem irade hem de olgusal bir zemindir. Yani bugünün kültürel yapısında yalnız kalamıyorsunuz. Aslında hep yalnız iken hiç yalnız kalamıyorsunuz, bu çelişik durum kavranmadan mesele anlaşılamaz!
Çağdaş Gazali;
a-Afaktan enfüse doğru bir hicreti gerçekleştirmelidir. Dışarıdan içeriye doğru bir izlek taşımadan gerçekliği tam olarak idrak edemez. Afaktaki gerçeklik ile enfüsteki gerçeklik arasındaki fark önemli olmakla birlikte aynı gerçekliğin farklı yüzleridir. Bu yüzleri doğru bir zeminde yeniden kurmanın yöntemini bulma zorunluluğu kendisini dayatır.
b-Farklı bilgi yöntemlerini birbirinin muarızı değil birbirini tamamlayan unsurlar olarak görmelidir. İnsanın çok boyutluluğu içinde farklı bilgi süreçlerinin varlığını idrak ederek yeni bir kavramsallaştırma denemesine girişmelidir. Deney, gözlem, akıl, vahiy/haber/ sezgi ve yöntemleri arasındaki fay hatlarını gidermeli, bütünlüğe dönük yeniden tanımlamalar yapmalı ve her bilme sürecini insanın ihtiyaçlarını gözeterek yeniden konumlandırabilmelidir.
c-Çatışmayı değil uyumu öne çıkarmalıdır. İster insanlar arasındaki çatışmalar; ırk, renk, makam ve dil ayrımları üzerinden, dini inançlar üzerinden oluşan ayrımların çatışmayı değil uyumu eksene alan ve her insanın kendi sorumluluğunu üstlenecek bir iradeye ve güce sahip olduğunu peşinen kabule yönelerek bütünlüğü onaylatacak bir zemini kurmalıdır. İster, varlığın diğer katmanları olan hayvanlar, bitkiler ve cisimler ile ilişkide de uyumu esas almalı, onlara keyfi ve gereksiz zarar vermeyi bırakmanın bakışını sunmalıdır. Ayrıca Rabbi ile ilişkisinde de yaratıcı vasfını dikkate alarak O’na teslimiyet üzerinden kulluğunu yapmalı ve rıza eksenli bir yaklaşımı öncelemelidir.
d-İdeolojik zemini doğru idrak ederek, ideolojik zeminin bizatihi kendisinin fark ve çatışma çıkardığını görmeli ve idrak etmelidir. Bugünü kuran ideolojinin mantığını ve ilkelerini doğru bir anlama ile yeniden değerlendirmeye tabi kılmalı, sorunların oluşumundaki etkisini görmeli ve ikna edici bir yöntemi ve ifadeyi kurabilmelidir.
e-İslami bilginin farklı yöntemleri arasındaki tarihsel kırılmaları aşmalı, yeniden yorumlamalı ve kendi bütünlüğünü inşa ederek onları kendi tarihsel bağlamının dışında yeniden konumlandırabilecek bir yönteme ve bakışa sahip olmalıdır. Bu yüzden tarihsel çatışma alanları ve kırılmalarını doğru bir zeminde anlamalı ve anlamlandırmalıdır. Onları aşacak bir düşünce yöntemi kuramazsa başarısızlığa mahkûm olduğunu bilmelidir.
f-İslami bilginin yeniden inşa edilerek çağdaş düşünceye söz söyleyecek bir makama taşımayı göğüslemelidir. Ki bugüne kendisini ifade edebilsin ve bugünün bilişsel süreçlerini yeniden yorumlayabilecek bir zemine sahip olabilsin…
g-Yukarıdan itibaren söylediklerimizi yapabilecek bir Gazali, ancak her şeyden bir süre uzaklaşmalı ve etkisinden azade kılmalıdır kendisini. İşte o zaman değerlendirebilme ve yeniden biçimlendirebilme imkânı kazanır.
İşte bütün bu süreçleri kazasız belasız atlatan ve kendi yöntemini kuran bir entelektüel çağının Gazali’si olma liyakati kesbedebilir. Bu zor bir süreçtir. Belki yeterli bir desteğe de açık olmalıdır. Veya bir topluluk bunu başarabilecek bir zemine sahip ise onların yapması daha doğru olabilir. Ama kim veya kimler bunu yapabilirse yapsın, tarihe adını veya adlarını altın harflerle ve hiç silinmeyecek şekilde yazmış olacaklardır.