Ekrem Bunni
Suriyeli yazar
TT

Suriye'de liberalizm üzerine düşünceler!

Son zamanlarda Suriye'de liberal düşünceyi benimsediğini savunan siyasi gruplar oluşturulması yönünde çağrılar yapılıyor. Bunlardan sonuncusu, Süveyda şehrinde onlarca aktivist tarafından kurulan ve hedeflerini, “demokratik, sivil, bağımsız ve liberal bir devlete ulaşma” arayışıyla özetleyen Gençlik Siyasi Hareketi’dir. Bunun öncesinde “Vicdan Hareketi”, “Navat Grubu” ve “Navat Vatan” gibi gruplar ortaya çıkmıştı. Bu hareketlerin hepsi liberal demokrasi değerlerine eğilim gösterdiler ve aralarında 2020 yılında Suriye Liberal Partisi ve Suriye Ulusal Partisi’nin kurulduğunu duyurdular. Bu gruplar açıkça siyasi liberalizmi ve özgür ekonomiyi kurtuluş yolu olarak benimsediler.
Bazıları bugün Suriye'deki liberal gruplar hakkında konuşmayı, etkinliklerinin sınırlılığı, gerek halk nezdinde gerekse de siyasi olarak ehemmiyet kazanmasının güçlüğü ve mevcut sahnedeki siyasi komplikasyonların yarattığı yıkım ve zayiat nedeniyle gereksiz bir konu olarak görebilir. Fakat aslında söz konusu yıkıma, parçalanmaya ve işgallere rağmen liberal çağrıların ilerlemesi ve bunların etrafında siyasi girişimlerin başlatılması, konu hakkında sorular sormaya ve bunun anlamını, amaçlarını ve beklentilerini araştırmaya yönelik fikir yürütmeyi tetiklemiş görünüyor.
Öncelikle liberalizm olgusu, ekonomik ve politik olarak uzun bir totaliterlik tarihine doğal bir tepki olarak gelmediği takdirde Suriye sahnesinde hayat bulamaz ve devamlılık sağlayamazdı. Bu tepkinin en önemli ayağı, iktidar tekeline, özgürlüklerin yokluğuna, rejimin yıllardır halkın ihtiyaç ve taleplerini karşılayacak reformları gerçekleştirememesine, halk hareketini baltalamak için kullandığı ölümcül işkence yöntemlerini kullanmasına yönelik tam bir karşıtlıktır. Tarihsel olarak bireyciliği ve eylem özgürlüğünü savunmak üzere ekonomi alanından yükselen ve ekonomik hayata devletin müdahalesinin sınırlandırılması çağrısında bulunan liberalizm, somut tarihsel gelişimi bağlamında din-devlet ayrılığı, özgürlüklere saygı, çoğulculuk, yetki devri ve insan hakları gibi hususiyetler ve değerlerle karakterize olan bir siyasi sistem üretti. Siyasi hayatımıza hakim olan vesayet kültürü karşısında insan aklına, emeğine saygı duymak ve güvenmek de buna dahildir.
İkinci olarak, Suriye'de liberal düşüncenin canlanmasının olası nedenlerinden biri, demokratik değişim bayrağını taşıyan muhalif güçlerin eskimiş kavramların kozasından çıkamamasıdır ki, çoğu modası geçmiş ilke ve asılların tutsağı olmakla birlikte, eski inanç ve sloganlar tarafından kuşatılmışlardır. Bu kimseler topluma yönelik acil görevleri, ideolojik referanslara dayalı olarak kabul edilebilir veya reddedilebilir bir şey olarak ele aldılar. Dini hareketlerin devrimin seyrine geniş çapta dahil olması ve geleneksel muhalefetin sorumluluklarını yerine getirmedeki kronik başarısızlığı durumu daha da kötüleştirdi. Bu durum, neoliberal grupların muhalif kurumlarla aralarına koydukları mesafeyi açıklamaktadır. Bunun sebebi ya ilgili kurumlardan kaynaklanan herhangi bir siyasi eylemin önünde ufkun tıkalı olduğu yönündeki bir değerlendirme ya da söz konusu muhalefetin gövdesini oluşturan ideolojik partilerin deneyimlerinin acı sonuçlarıdır ki, insanı, hak ve hürriyetlerinden mahrum eden büyük inançlar ve sloganlar her anlamda hezimete uğradı. Ne vaat edilen Rönesans gerçekleştirildi ne topraklar özgürleştirildi ne Arap birliği sağlandı ne kalkınma planları gerçekleşti ne de insan, adalet, özgürlük ve onur değerlerine sahip bir topluma ulaştı.
Üçüncüsü, Suriye toplumunun özgür düşünce için çoğulcu bir yapıya olan ihtiyacı büyüyor ve öncesinde çeşitli ulusal, dini ve mezhepsel bileşenlere güven verici yanıtlar verilmesi gerekiyor. Demokratik liberalizm, kişisel özgürlüklere, azınlık haklarına ve vatandaşlığa saygı temelinde etnik çeşitliliğin ve dini çoğulculuğun en iyi destekçisidir. Çoğulcu toplumda, kültürel kimlikleri tanımanın bir gereği olarak ötekini tanıma politikasını benimsemektedir. Bu ise çeşitli bileşenler için gerek rollerini üstlenmeleri gerekse karşılıklı güveni yeniden inşa etmeleri ve şiddetin yıktığını geri kazanmaları için uygun bir atmosfer sağlamaktadır.
Dördüncüsü, bu mevcut liberal gruplar, güçlerini, Baas Partisi’nin iktidara gelmeden önceki bir geçmişten alıyor gibi görünüyor. O dönemde -bağımsızlık sonrasında- ülke, değerli bir liberal deneyime tanık oldu ki, Suriyeliler hala bunu mırıldanır ve olumlu taraflarını dile getirirler. Söz konusu deneyime, Halk Partisi ve Ulusal Blok olarak bilinen iki büyük akım tarafından temsil edilen dikkate değer liberal fikirler ve Haşim el-Atâsî, Faris el-Huri ve Halid el-Azm gibi siyaset sahnesinde seçkin konuma sahip bağımsız liberal şahsiyetler eşlik etmiştir. Bazılarını, mevcut liberal fikirlerin bir anda ortaya çıkmadığını, aksine baskılara ve kaybolmaya maruz kalan eski liberal fenomenin doğal mirasçısı olarak düşünmeye iten şey de budur.
Laik ve liberal demokratik yönelimlere sahip yeni gruplar, meşruiyetlerine rağmen yaşam fırsatı bulmada büyük zorluklarla karşı karşıyadır. Bunlardan biri, kötüleşen küresel siyasi koşullarda şekillenmesi ve popülizmin ilerlemesi karşısında liberalizm, demokrasi, insan hakları gibi değerlere olan ilginin azalması talihsizliğidir. Bir diğer husus, liberal düşünceyi benimsemedeki dürtülerin ve yorumların farklılığıdır. Açıklanan önerilere ve programlara göz atan biri, bunlar arasında yaptığı bir ön kıyaslamadan sonra aralarında uyumlu bir bütünlüğün olmadığını fark edecektir. Genel olarak kullanılan ‘liberal’ isminin ardından öngörülen amaçlar ve sahip olunan özellikler farklılaşmaktadır. Dahası, liberalizmin çoğu savunucusu, geleneksel siyasi geçmişi reddeden ve istediğini liberal düşüncede bulan muhalif aydınlardır. Hiç şüphesiz bu gerçek, liberal fenomenin önemli bir Suriyeli mülteci bloğunu ve muhalif safta bulunan bazı işadamlarını içerdiği gerçeğini değiştirmez. Burada son olarak zikredeceğimiz en önemli zorluk ise bu gruplardan bazısının, Batı'nın liberal deneyimini yeniden üretme ve kutsallaştırma cüreti gibi Suriye muhalefetinin aşina olduğu hastalığı taşımasıdır. Hakikati elinde bulundurduğunu iddia ederek, ülkeyi sıkıntılı durumdan kurtarmak adına diğer grupları dışlayarak alternatif olarak kendini ortaya koyma telaşıdır.