Richard Seymour
TT

Brexit sonrası İngiltere'ye bir bakış

Boris Johnson dönemi bitti, ancak sıkıntılar daha yeni başlıyor. On yıldan kısa bir süre içinde Muhafazakâr Parti liderliğinde yaşanan bir kriz, üçüncü kez Başbakanın görevden alınmasına yol açtı. Selefleri Brexit nedeniyle devrilirken, Johnson dönemi bir dizi kriz nedeniyle çöktü. Bu krizlerin bazıları kalifiye iş gücü yetersizliği ve artan yaşam maliyeti gibi maddi,  bazıları da Johnson’ın özellikle pandeminin üstünden gelme kararı gibi ahlakiydi. Ama nihayetinde sorun seçim esaslı ve Muhafazakâr Parti milletvekillerini Johnson'ın seçimlerdeki karizma gücünü kaybettiğine ikna eden bir dizi sıkıntılı yenilgi ve kamuoyu yoklamasıydı.
Ancak, onun yerine geçmek için yarışan iki adayın daha iyi bir alternatif sunmaları pek mümkün değil. Her ikisi de - Rishi Sunak Hazine Bakanı, Liz Truss Dışişleri Bakanı olarak - Johnson'ın kabinesinde görev yaptı ve görevden alınmasına yol açan skandallara doğrudan veya dernekler aracılığıyla karıştılar. Daha da önemlisi, ikisi de vermiş oldukları vergi indirimi veya harcamalarda kesintiler vaadiyle olsun İngiltere'nin yapısal sorunlarıyla nasıl başa çıkılacağına dair herhangi bir fikir sunmuş değiller. Yani ülke için her iki alternatif de kötü. Dolayısıyla son aylarda yaşanan kaos devam ediyor.
Ancak Johnson'ın istifası bir şeye daha son verdi. Aralık 2019'da seçilmesinden sonraki yaklaşık iki yıl içinde, ülke göreceli bir sosyal barış ve siyasi istikrar dönemi yaşadı. Brexit kararı ve başarılı Kovid-19 aşılarının üretimi ve kullanımıyla desteklenen hükümet, İşçi Partisi'nin zayıf ve başarısız muhalefetine karşı önemli ilerleme kaydetti. Dahası, ülke - garip bir zaman boşluğunda ve pandemide - güçlerini birleştirmiş gibi göründü. Ülkenin başbakansız kaldığı bu kısa ara dönemde, ulus-devlet duygusuyla beslenen Britanya'nın yeniden hayata döndüğü görüldü.
Ama bu artık yok. Ekonomik durgunluk, sosyal bölünme ve siyasi sapmanın gölgesinde ülke küçülüyor. Avrupa'nın prangalarından kurtulmuş hem yurt içinde hem de dışında kendini güvenle ortaya koyabilen Britanya'yı yeniden canlandırmaya dair Brexit illüzyonu sona erdi.
Şimdi tanıdık bir kabusa dönüşmesine rağmen, bir süre için bu illüzyon ülkeyi sarmış gibi görünüyordu. Johnson doktrininin kendine özgü kültürel ve duygusal hissin fotoğrafı, her ikisi de görev süresi içinde gerçekleşen ve İngiliz tarihinin en çok izlenen iki yayınıyla çekildi. Bu yayınların ilki, Johnson'ın 23 Mart 2020'de ulusal bir kapanmayı ilan ettiği ulusa sesleniş konuşmasıydı. İkincisi, İngiltere'nin 11 Temmuz 2021'de İtalya'yı yenmek için gerçek bir şansa sahip olduğu Euro 2020 finali idi. Her iki olay da on milyonlarca insan tarafından izlendi ve vatanseverlik hislerinin yoğunlaştığı anları ortaya çıkardı. Her ikisi de ulusal mücadele adına normal yaşamı askıya alan bir uyarıydı ve gizemli bir şekilde İkinci Dünya Savaşı’yla ilgili popüler anılarla ilişkilendirildiler.
Kapanmanın- boş sokaklar, yaban hayatın tadını çıkarmak için yapılan yürüyüşlerle- korkutucu sakinliği ve sessizliği, boş ticari sokaklarda dolaşan ve heyecanla "Evimize geri döndük" (Askerlerin evlerine dönüşü) diye tezahürat yapan bayrağa sarılı, sarhoş ve saçmalayan kalabalığın çılgınlığı ile eşleştirildi. İkisi de açıkça milli bir anı temsil ediyorlardı, ancak iki hadise uyumlu değildi. Biri tepeden tırnağa, diğeri popüler taban düzeyinde milliyetçiliği temsil ediyordu. Biri kurumsal milliyetçiliğin "Britanya"sıydı, diğeri ise daha proleter aksanlı "İngiliz"di. Yine de ikisi birlikte kısa bir anlığına ulus olma hissini yarattılar.
Elbette bunlar, sokağa çıkma yasağının duyurulmasındaki gecikme nedeniyle ülkeyi kasıp kavuran pandemi sonucu, on binlerce yaşlı Britanyalının hastanelerde hayatını kaybettiği ulusal anlardı. Gıda bankalarının kullanımı, tüm zamanların en yüksek seviyesine yükseldi ve 2,5 milyondan fazla insana gıda kolisi yardımı yapıldı. 2020'nin sonunda,10 düşük gelirli aileden dokuzu gelirlerinde ciddi bir düşüş yaşadı. Klinik olarak şiddetli depresyon ve anksiyete rahatsızlığından şikâyet eden kişilerin oranı yüzde 17'den yüzde 52'ye yükselerek üç kat arttı. Bununla birlikte, salgını yönetmek için yapılan büyük kamu harcamalarıyla desteklenen istikrarsız ulusal birlik projesi kısa bir süreliğine başarılı oldu; Muhafazakârlar anketlerde öndeydiler, skandallardan ve popüler kızgınlığın hedefinde olmaktan uzaktılar.
Geçen yılın Eylül ayında istikrar bozulmaya başladı. Tır sürücüsü eksikliğinden kaynaklanan yakıt kıtlığı, halkın Johnson'a desteğindeki ve popülaritesindeki düşüşe katkıda bulunmaya başladı.  Aralık ayında, başbakanın resmi konutu olan Downing Sokağı 10 Numara’daki yasadışı partilere dair söylentiler ortaya çıktı. Şubat ayına gelindiğinde, yükselen enerji fiyatları yaşam standartları üzerinde baskı oluşturmuş ve gıda bankalarına olan talebi artırmıştı. İlk etapta baskı altında olan ve finansman sıkıntısı çeken hastanelerde hasta sayısı birikerek, yaklaşık 6 milyona ulaştı. Personel sıkıntısı çeken havalimanları uçuşları iptal etti. Ülkeyi kasıp kavuran kriz, "Westminster" da büyüyerek Johnson'ı devirmek isteyen bir kargaşaya dönüştü. Johnson bir süre direnip makamından ayrılmak istemese de yaz ortasında işi bitmişti.
Ekonomi şimdi kötü bir döneme doğru gidiyor. Yüksek enerji fiyatları, hiperenflasyon, bocalayan ihracat ve yüksek faiz oranları, ekonomist Duncan Weldon'ın deyimiyle nihayetinde bir "gök gürültülü fırtına" oluşturdu. Buna karşılık, Johnson'ın yerine geçmek isteyen Bayan Truss, harcamaları azaltmak yerine borçları erteleyerek, ödenmesi gereken vergileri düşürme sözü verdi. Harcama kesintilerinin doğru yolda ilerlediğini belirten Sayın Sunak ise kısa vadede mevcut vergileri artırma politikasına devam edecek. Ama ne muhafazakâr sağın ne de Hazine'nin yaklaşımı, fikir eksikliğinden kaynaklanan yaşam maliyeti krizinin altında yatan nedenleri çözemez.
Buradaki kendinden memnuniyet ve rehavet ölümcül olabilir. Johnson büyüsünün kontrol altına aldığı muhalif akımlar yavaş yavaş yeniden ortaya çıkıyor.  İskoçya bir kez daha önümüzdeki Ekim ayında gerçekleşmesi beklenen bir bağımsızlık referandumu düzenlemeye hazırlanıyor. Kuzey İrlanda'da Cumhuriyetçi Parti’nin birinci parti olması birlik kurumunu zayıflattı. İngiltere'de -demiryollarında, çağrı merkezlerinde ve havaalanlarında- sembolik anlam taşıyan bir grev dalgası patlak verdi ve bu yaşam standartlarının 10 yıldan fazla süredir düştüğünü gören işçilere umut verdi. Hükümetten memnuniyet son 3 yılın en düşük seviyesine ulaştı ve artık kitlelere ilham verecek potansiyel bir lider yok. İngiliz Muhafazakâr Parti dağılmaya başladı.
Peki, ama Britanya nedir? Tarihçi David Edgerton, İngiliz ulusunun sadece İkinci Dünya Savaşı'ndan sonraki birkaç on yıldır varlık gösterdiğini, o zamana kadar İngiliz kimliğinin kozmopolit ve imparatorluğa bağlı olduğunu söylüyor. Kapitalizmin devlet tarafından düzenlendiği ve vatandaşların "beşikten mezara" refah içinde yaşadıkları savaş sonrası yıllarda bir ulus haline geldiklerini kaydediyor. Ulusal sanayi satışları ve Londra'nın ön sırada olmasıyla birlikte o zamandan beri İngiltere, herhangi bir geniş sosyal veya sivil tesire sahip olmayan çok uluslu şirketler için bir merkezden ibaret hale geldi. Savaş sonrasında uyuyan İngiliz ulusunun Brexit'i canlandırması bekleniyordu.
En ateşli Brexit taraftarı Johnson'ın sahneden çıkışı, bu illüzyonun sonunu temsil ediyor. Ve işte açık, kesin ve sınırsız kriz de peşi sıra geldi.

*New York Times