Süleyman Cevdet
Mısırlıaraştırmacı yazar
TT

Haberin yarısı ne mantıklı ne de inandırıcı!

İsrail gazetesi Haaretz'in İbrahim Anlaşmaları kutlamalarıyla ilgili yayınladığı haberin ilk yarısına inanıyorum ama diğer yarısına inanmıyorum!
Habere göre Eski ABD Başkanı Donald Trump’ın yönetimi sırasında İsrail ile dört Arap ülkesi arasında imzalanan İbrahim Anlaşmaları’nın ikinci yıl dönümü olması hasebiyle Tel Aviv hükümeti tarafından 12 Eylül’de yapılması planlanan kutlamalar, dört ülkenin temsilcilerinin katılamayacaklarını söylemesiyle son dakikada iptal edildi.
Bu, haberin inandığım kısmı. Çünkü bir kutlama gerçekten planlanmıştı ve anlaşmaları imzalayan dört ülkenin temsilcileri de katılamayacaklarını belirtti.
Diğer kısım, İsrail gazetesinin İsrail devletindeki bir yetkiliden aktardığı sözlerden oluşuyor. Yetkili, kutlamalara katılmama nedeninin dört ülkenin temsilcilerinin varlıklarının kendi taraflarınca ya da temsil ettikleri ülkeler tarafından kasım ayında İsrail’de yapılacak parlamento seçimleri kampanyasına bir müdahale gibi görüneceğinden endişe duymaları olduğunu söyledi.
Tabi ki iki sene önce anlaşmaları imzalayan dört ülkenin Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Bahreyn, Sudan ve Fas olduğunu, bu ülkeler ile İsrail arasında İbrahim Anlaşmaları çerçevesinde diplomatik ilişkilerin başlatılması sürecinin arkasındaki amacın iki taraf arasında ağırlıklı olarak ekonomik nitelikte ilişkiler kurmak olduğunu, diğer bir amacın ise anlaşmaların İsrailliler ile Filistinliler arasında barışın tesis edilmesi olduğunu biliyoruz.
Dört ülke ile İsrail arasında hiçbir zaman bir sorun olmamıştır. Aralarında bir sorun yaratacak doğrudan bir sınır bağlantısı da yoktur. Ancak sorun her zaman Tel Aviv ve Filistinliler arasındaki mesele ve bir gün aralarında barışın sağlanması arzusu ile ilgili olmuştur.
Hala bütün Arap başkentlerinde Filistin meselesine karşı bir Arap bağlılığı mevcut. Tabi bu başkentlerin içinde Abu Dabi, Manama, Hartum ve Rabat da bulunuyor. Bu ülkeler İsrail ile İbrahim Anlaşmaları’nı imzaladığında, anlaşmalarda bu bağlılıktan bahseden ve İsraillileri Filistinlilerin uzun süredir beklediği, İsraillilerin ise uzun süredir ertelediği meselenin çözümü konusunda daha ciddi bir tutum sergilemeye çağıran bir bölüme yer verildi.
Dört başkentin dördünün de anlaşmalardan sonra İsrail’in bu meseleye yaklaşımının öncekinden farklı olacağını ve İsrail hükümetinin anlaşmaların özellikle Filistin açısından güvenilir olmasını sağlamak için çalışacağını iddia ederek bu anlaşmalara imza attığına şüphe yok. Evet bu konuda zerre şüphe yok. Çünkü anlaşmalardaki barış kelimesi, genel olarak Araplar ve İsrailliler arasında barış anlamına gelebilse de bu barışın Filistin sorununa adil bir çözüm getirilmedikçe ne kısa vadede ne de uzun vadede sahada bir getirisi olacaktır.
Dört ülkenin temsilcilerinin katılamayacaklarını söylemesinin nedeninin, katılımlarının İsrail'de kapıya dayanan parlamento seçimlerine müdahale olarak anlaşılmasını istememeleri olduğu söylenemez!
Bu söylenemez. Çünkü seçimleri düzenleyen Yair Lapid hükümeti olacak. İbrahim Anlaşmaları’nı imzalayan Lapid değil. Naftali Bennett de değil. Bu anlaşmaları yapan hükümet, şu anda muhalefet koltuklarında oturan Binyamin Netanyahu hükümetidir.
Netanyahu hala hükümet koltuğunda oturuyor olsaydı, dört ülkenin temsilcilerinin katılımı seçim kampanyasına bir müdahale olurdu. Durum böyle olmadığı için, bir tür müdahale olarak anlaşılacağı korkusuyla dört temsilcinin kutlamalara katılmaktan vazgeçtiğinden söz edilmesi manasız. Bu, insanlara sunulan şeyin gerçek olmadığının bir göstergesidir.
Dört başkentin kutlamalara katılamayacaklarını bildirmeleri daha çok başka bir nedenden kaynaklanıyor. Bu sebep; iki yılın bilançosuna ilişkin son değerlendirmenin, İsrail'in anlaşmaların öngördüğü gibi Filistinlilerle barışa gitme konusunda ciddi olmadığını göstermesidir. Aynı zamanda değerlendirme şunu gösteriyor ki, Tel Aviv anlaşmaların ekonomik yönünü dikkate alıp bu doğrultuda ileri adımlar attıktan sonra Filistin tarafıyla ciddi bir şekilde ele alınması gereken siyasi yönü atladı. Bu ele alınmazsa anlaşmalar topal biri gibi yarım kalır!
Söz konusu ülkelerin kutlamalara katılmaması, anlaşmalardan geri çekileceklerine ilişkin bir şüpheyi yansıtmıyor. Ancak görünen o ki, İsraillilerin dikkati İbrahim Anlaşmaları’nın siyasi yönünün ekonomik yönü ile aynı hızda hareket etmediği gerçeğine çekilmek isteniyor. Ayrıca iki yönde aynı dinamikte hareket edilip ileriye dönük adımlar atılmazsa ekonomik yönün tehlike altına girebileceği ve yüzleşmesi kaçınılmaz olan engellerle karşılaşabileceği uyarısı yapılmak isteniyor.
ABD Başkanı Joe Biden geçen ay Tel Aviv'i ve ardından Batı Şeria'yı ziyaret ettiğinde Filistin meselesine herhangi bir yenilik getirmemesi, durumu daha da sıkıntılı bir hale soktu. Biden’ın getirdiği tek şey, Filistinliler için daha iyi bir geleceğe yönelik bazı temennilerin yanı sıra insani nitelikte yardımlar oldu!
Biden İsrail ziyareti sırasında ‘Kudüs Bildirgesi’ni imzaladığında bile bildirgenin adından, sanki Filistin meselesi ele alınıyormuş ya da bu Filistinliler ile İsrailliler arasındaymış gibi anlaşılıyordu. Ancak bu, hiçbir şekilde doğru değildi. Çünkü bildirgenin içeriği İbrani devletinin kaygıları ve İran nükleer programıyla ilgili korkularıyla ilgiliydi.
Biden yönetimi söz konusu ziyaret öncesinde Beyaz Saray efendisinin ziyaret sırasında İbrahim Anlaşmalarının kapsamını genişletme arzusundan bahsetmesine rağmen, Biden ziyaretinin ilk anından itibaren İsrail'in yanında yer aldı. Elinde iki devletli çözüm ilkesi için sunacağı hiçbir şey yoktu.
Biden üç duraktan oluşan ziyaretini tamamlayıp ülkesine dönerken, İbrahim Barış treni, kendisini hareket ettirecek hiçbir amil olmadığı için dört başkentin aksine hiçbir başkente doğru tek bir milim dahi yürüyemeden yerinde kaldı.
Filistin meselesiyle ilgili elinde sunacağı hiçbir şeyi olmayan Biden’ın ziyaretinden sonraki durum buyken ve İsrail'in Gazze Şeridi'ndeki bazı gruplara karşı yürüttüğü son savaşta ayrım gözetilmeksizin siviller hedef alınmışken, Lapid hükümetinin yapmayı planladığı kutlamanın olması mümkün değildi.
Kutlama yapılsaydı zamansız yapılmış bir kutlama olurdu ve Tel Aviv’in İbrahim Anlaşmaları ile bağlantılı barış hakkında duymaktan hoşlanmayacağı şeyler söylenir, daha sonra aslında barış sürecini devam ettirecek enerjiyi sağlayan bir şey bulunmazdı!
Seçim kampanyası geçersiz, göstermelik bir mazerettir. Ancak trenin iki yıl önce yola çıkışından bu yana adımlarını takip edenlerin asıl mazereti bu değil. Nitekim tren beşinci bir istasyona gidemeden dört istasyon ile sınırlı kaldı. İsrail imzalanan ve daha sonra imzalanabilecek anlaşmaların ödenmesi gereken bir bedeli olduğunu anlamadıkça, gelecekte bu treni başka bir istasyona götüremeyecek.
Bu yazının ilk satırlarına döndüğünüzde İsrail gazetesinin yayınladığı haberin ilk kısmının akla yattığını, diğer kısmının ise ne mantıklı ne de inandırıcı olduğunu göreceksiniz!