Cibril Ubeydi
Libyalı araştırmacı yazar
TT

Trablus kavgası

Libya'nın başkenti ve Akdeniz'in gelini Trablus, İhvan-ı Müslimin (Müslüman Kardeşler) ve El-Kaide’nin Libya kolu İslami Mücadele Grubu'nun milislerinden tutun suç çeteleri ittifakına ve Şubat 2011 ayaklanmasından sonra Libya devletinin hapishanelerinden kaçanlara kadar her türden ve her mensubiyetten milislerin tutsağı olmuş durumda.
Libya’nın başkentinde bugünlerde, sakinlerini canlı kalkan olarak kullanan ve ardışık hükümetlere başkent konusunda şantaj yapan milisler ile iktidar için kavga eden iki hükümet arasında anlaşmazlığa neden olan, Libya başkentini kontrol etmek için savaşların patlak vereceğine dair büyük bir beklenti var. Ancak bugün iktidar için kavga eden iki hükümet arasında silahlı bir çatışma çıkmasını bekliyoruz: Ulusal Birlik Hükümeti’nden (UBH) güvenoyu çekildikten sonra seçilmiş parlamento tarafından atanan İstikrar Hükümeti ve parlamentonun (meşru otorite) kararı ile görev süresi sona eren UBH arasında. UBH hükümeti söz konusu karara rağmen iktidarda kalmak konusunda ısrarcı. Öyle ki UBH, İstikrar Hükümeti’nin başkent Trablus'a herhangi bir şekilde, barışçıl yolla girmesi durumunda dahi Trablus'taki milislerin yanında savaşmasını sağlamak için Libya devlet fonlarını kullandı.
Başkent Trablus ile ilgili anlaşmazlık, özellikle şehirdeki kalabalık nüfusu tehdit edebilir. Bu nedenle özellikle hükümeti ve bakanlıkları alabilecek devasa bir idari komplekse sahip olduğu için örneğin, Sirte kenti alternatif bir başkent olarak önerildi. Böylece Trablus kentinde kan akıtılması engellenebilir. Zira silahlı adamlar ve milisler, kent sakinlerinin ve sivil mahallelerin arkasına saklanıyor. Bu da plansız herhangi bir askeri harekatın yapılmasını engelliyor. Ayrıca bu milisler, herhangi bir angajman kuralına uymuyor ve silah türlerinin kullanımında kırmızı çizgileri bulunmuyor.
İstikrar Hükümeti ve UBH’nin kan dökülmesine ve şehrin altyapısının tahrip olmasına yol açabilecek herhangi bir eyleme karşı aklın sesine kulak verip sağduyulu olmaları gerekiyor. Zira Trablus'taki herhangi bir savaşta galip gelen aslında, halk ve ülkeye göre kaybeden olacak. Siyasi anlaşmazlık, silahların ve topların ağzıyla değil, anlayışla veya uzlaşmayla hatta yargı yoluyla çözülebilir. Özellikle iki hükümetin liderlerinin cumhurbaşkanlığı seçimlerine aday olduğu düşünülürse cephaneliklere yönelmek herkes için feci bir sonuç doğuracaktır.
Şayet başkentte bir savaş patlak verirse bu, sadece anlaşmazlık yaşayan iki hükümet arasında olmayacak. Bilakis arkasından milislerin içinde Trablus’u ganimet olarak gören herkesi sürükleyecek. Özellikle de başkentin önemli bölgelerini kontrol eden ideolojileri olan milisleri. Bunlar, en yüksek fiyatı verenlere kiralık silah olarak hizmet eden diğer milislerle ittifak kuracak. Diğer yandan Birleşmiş Milletler (BM) Libya Destek Misyonu (UNSMIL) ülkeyi siyasi çıkmazdan kurtaracak seçimleri gerçekleştirmek için bütün tarafları bir araya getirmekte başarısız oldu. Demokratik seçimlerle çözmeyi savunduğu bu siyasi çıkmazı çözmek için güç kullanılmaması çağrılarında bulunmakla yetindi. UNSMIL bariz bir şekilde kendiyle çelişiyor. Nitekim seçimlerin başarısız olmasında Libyalı tarafların yanı sıra UNSMIL’nin de payı var. Seçmen olarak seçim listelerine kayıt olan üç milyon Libyalıyı ve Libya krizine müdahale eden büyükelçilerin ülkeleri tarafından reddedilen ‘tartışmalı’ şahsiyetlerin adaylığına ek olarak cumhurbaşkanı veya parlamento adaylarını yüzüstü bıraktı.
Başkent Trablus, çeşitli bölgesel, ideolojik ve faydacı eğilimleri olan bu milislerin mülkü değildir. İster meşru ister görev süresi sona ermiş olsun, herhangi bir hükümetin de mülkü değildir. Bu nedenle, Trablus’un ille de başkent olması gerektiği kompleksinden kurtulmak daha iyi olacaktır. Zira dünyanın birçok ülkesi tehlikeden kaçınmak, kamu yararını gözetmek veya savaştan kaçınmak için başkentlerini değiştirmiştir. Dolayısıyla milislerin kontrol altına alarak istedikleri şekilde şantaj yapabilecekleri bir başka hükümet kurulsun diye mevcut hükümeti ortadan kaldırmak için masum canların alınacağı ve altyapının tahrip edileceği bir savaştan Trablus’u kurtarmak için Trablus’tan vazgeçip, geçici olarak alternatif bir başkent seçilmesi yerinde olacaktır. Böylece ülke ve vatandaşlar sonuçlarının nereye varacağını bilmediğimiz bir faciadan kurtulmuş olacak. En nihayetinde başkentin ille de Trablus olması, bir halkı kurtarmak için değiştirilemeyecek kutsal bir metin değildir.