İstemi Yılmaz
TT

Türkiye-İsrail normalleşmesi Filistin’in yararına mı?

Türkiye’nin son bir yılda takip ettiği diplomasiyi tek kelimeyle özetleyebiliriz: “normalleşme”. Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan, Ermenistan, İsrail ve son zamanlarda iyiden iyiye dile getirilen Esed rejimiyle görüşme ihtimali. Her ne kadar ateş olmayan duman çıkmazsa da son madde şimdilik bir spekülasyondan ibaret. Bununla birlikte Ermenistan ve Şam dışındaki aktörlerle yapılan görüşmeler de köklü tarihi bağların olduğu ülkelerle. Fakat hiçbiri Tel Aviv ile gerçekleştirilen “normalleşmeden” daha çok yaygara koparmadı.
Özellikle Türkiye’deki bir kesime göre, Ankara-Tel Aviv hattında ilişkilerin düzeltilmesi, “Filistin davasına ihanet” anlamına geliyor. Hafta içerisinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile görüşmek üzere Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’ın Ankara’yı ziyareti, aynı tartışmaları yeniden alevlendirdi. Abbas’ın Ankara Vali Yardımcısı Murat Soylu tarafından karşılanması, Filistin meselesini “kırmızı çizgi” olarak nitelendiren bir kesim için skandal. Zira geçen mart ayında Türkiye’ye gelen İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog, Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından ve üst düzey devlet protokolüyle karşılanmıştı.
Abbas’ı kabulünün ardından ortak basın toplantısında konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, İsrail ile ilişkilerin pozitif seyrinin Filistin’e desteği sekteye uğratmayacağını söyledi. Konuşmasında ayrıca sık sık Ankara’nın Filistin lehine geçmiş adımlarına atıf yaptı. Bir anlamda hem Filistin cephesine hem de konu hakkında hassasiyeti olan kesimlere sesleniyor gibiydi. Cumhurbaşkanı’nınkine benzer cümleler kısa süre önce Dışişleri Mevlüt Çavuşoğlu tarafından da sarf edilmişti: “Filistin'in 'Fetih' kanadı gerekse de 'Hamas' kanadı bizim İsrail'le ilişkilerimizin normalleşmesini istiyorlar. Çünkü onlar da biliyor ki bu diyalog sayesinde Filistin davasını daha iyi şekilde savunacağız.
Türkiye’nin “normalleşme Filistin’in yararına” tezi, haklılık payı barındırıyor. İlişkilerin düzelmesi en çok Filistinlilere avantaj sağlıyor. Hafta içerisinde yaşanan bir gelişme bunun en net örneği. İsrail, Ankara ile yapılan anlaşmalar sayesinde hakimiyetindeki havalimanlarından Türkiye merkezli havayolu şirketlerini kullanacak Filistin pasaportlu yolculara izin vermeye başladı. İlk uçuş da Eylat yakınlarındaki Ramon Havalimanı’ndan Antalya’ya gerçekleştirildi. Bununla birlikte Filistinlilerin hayatındaki iyileşmenin tam olarak talebi karşıladığını söylemek mümkün değil. Filistinlilerin esas arzusu Kudüs’teki Kalandiya Havalimanı’nın kullanıma açılması. 2000 yılında kapatılan havalimanında şu anda İsrail’in yeni yerleşim yeri inşaatı sürüyor.
Filistin cephesinde bunlar yaşanırken Tel Aviv-Ankara hattında ise bahar havası hâkim. İki ülke yeniden büyükelçi atama aşamasında. İlerleyen günlerde Türkiye’nin yeni Tel Aviv Büyükelçisinin duyurulması bekleniyor. Ankara ve İstanbul’da göreve başlayan yeni İsrailli diplomatik temsilciler sosyal medyadan sıcak mesajlar iletiyor, Türkiye ve İsrail bayraklı emojiler havada uçuşuyor.
Sonuç olarak, taraflar arasında sıcak savaşın yaşanmadığı bir durumda devletlerin sorunlarını çözmek adına diyalogdan başka bir çaresi yok. İletişim zeminin sağlam olduğu müddetçe halklar yararına politikalar geliştirilebilir. Son dönemde Türkiye’nin dış politikası fevri ve sert tavırlarından dolayı çok bedel ödedi. Bölgede yalnızlaştı. Ekonominin ve ticaret hacminin giderek daha fazla önem kazandığı, Akdeniz’deki enerji kaynaklarının gündemden düşmediği bu günlerde Türkiye-İsrail diyaloğu sadece Filistinliler için değil tüm bölgenin yararına bir kazanım olarak görülebilir.