Tarık Alhomayed
Suudi yazar. Şarku'l Avsat eski genel yayın yönetmeni
TT

İran… Meçhule doğru yol alıyoruz

Eski ABD Başkanı Barack Obama, İran ile yakınlaşma yönünde ilk hamlelerini atarak nükleer anlaşmaya doğru ilerlediğinde iki husus da meçhul niteliğindeydi. Ancak kötü bir şeyle karşı karşıya olduğumuzun herkes farkındaydı.
İlgili ülkeler bugün bu kötü anlaşmanın şartlarını biliyor, ancak bu anlaşma net bir B planı eksikliğinde çöktüğü taktirde önümüzdeki günlerin ne derece kötü olacağından haberdar değiller. Biden yönetimi ve bazı Avrupalıların bu kötü anlaşma yönünde ilerlemek için attığı acele adımlar ile birlikte imzanın atılacağı ve durumların değişeceği kesin.
Bazı analizlerde ABD yönetiminin anlaşmayı önümüzdeki ay yapılacak ara seçimlere kadar erteleme olasılığı üzerine duruluyor. Bu, anlaşmanın meçhule doğru yol aldığı, anketlerin Demokratlar için beklenen bir kayba işaret ettiği anlamına geliyor.
İsrailliler Washington'un nükleer anlaşma hususunda onlara kulak vermesinden memnun. Yedioth Ahronoth da dahil olmak üzere bazı İsrail gazeteleri, İran'ın nükleer projesini tamamen durdurma yönünde bir askeri saldırı düzenlemenin gerekliliğinden bahsediyor. Lapid ise İsrail'in İran'a yanıt vermekte özgür olacağı konusunda ABD Başkanı ile anlaştığına dikkat çekiyor.
Buradaki bir diğer önemli nokta ise şu: 2015 yılında imzalanan ve şuan yeniden hayata geçirilmesi istenen nükleer anlaşmanın bazı hükümlerinin süresi dolmak üzere. Dolayısıyla yeni çabalar ve yeni müzakereler gerekli.
Bununla birlikte bazı özel verilerin işaret ettiğine göre ABD yönetimi ve Avrupalılar, İran liderinin anlaşmayı imzalama kararını henüz vermediği, gidişatın onun kararına bağlı olduğu kanaatinde. Anlaşmanın imzalanmasını engelleyen, İran’ın ‘siyasallaştırıldığını’ öne sürdüğü Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın (UAEA) soruşturmaları durdurmadığı sürece anlaşma yapılmayacağı iddiası. ABD’nin yanıtı ise “UAEA siyasallaştırıldığı taktirde rolünün sona ereceği” yönünde.
Bunun üzerine, anlaşma şansının azaldığı açık. Anlaşma yapıldığı taktirde bölge ülkelerinin itirazları karşısında zayıf düşecek. Diğer yandan ise bölgedeki kollarına destek sağlaması yönünde İran'ın elini mali açıdan rahatlatacak. Aynı zamanda İran'ın nükleer hırsları önünde duramayacak.
Anlaşma sağlanmadığı taktirde ise bölge tamamıyla bir meçhule doğru yol alacak. İran, Dini Lideri için bir meşruiyet meselesine dönüştüğü anlaşılan nükleer projesinin peşini elbette ki bırakmayacak. Üstelik Tahran, Çin, Rusya ve Batı ülkelerinin tutumunun kendi çıkarına olduğu düşüncesinde.
Tüm bunlar, bölge için cehennemin kapılarının ardına kadar açılacağı anlamına geliyor. Bu noktada bazılarının dediği gibi nükleer silahın İran'ın davranışlarını iyileştirebileceği, İran’ın nükleer bomba elde ettikten sonra Hindistan örneğine benzeyeceği söylenemez.
Burada Rusya örneğini kullanmak daha doğru olacaktır. Rusya, Ukrayna krizinde veya bir başkasında sahip olduğu nükleer cephanelik açısından güvence vermedi. İran projesi, esasında yayılmacı bir projedir.
İran dosyası ile ilgili bir kişi bana, “İran'a yönelik bir dış tehdit yok. İran'a yönelik asıl tehlike ülke dahilinde, bilhassa rejimin kendisinde” demişti. Özetle, nükleer anlaşma ABD ara seçimleri sonrasına ertelendiği taktirde gerçekten de meçhule doğru yol alacak, bölgedeki çatışmalara bir adım daha yaklaşacağız.