Emel Musa
Tunuslu şair ve yazar
TT

Gençlerimiz dini bilgilerini nereden alıyor?

Dinle olan ilişkinin çok hassas olması hasebiyle büyük önem taşıdığını ve bu ilişkiyi kurmanın kaynaklarının ve yöntemlerinin iki kat önemli olduğunu söylersek abartmış olmayız. Bugün ise çocukların ve gençlerin değerler üzerine ve kültürel olarak yetiştirilmesi gibi ana görevi yerine getirmede sosyal çerçevelerin rolünün azaldığını görüyoruz. Burada kilit toplumsal kurumların rolüne hakim alternatif kaynaklara dikkat etmemizi gerektiren bir geri çekilmeyle karşı karşıya bulunuyoruz.
Elbette modernite ve kentleşme sonucunda toplumsal sistemin tanık olduğu dönüşümlerin, aile, okul ve toplumsallaşma işlevini yerine getiren çeşitli çerçeveleri etkilediğine şüphe yok. Evet, sosyolojinin bütün dikkatinin sosyal yapılara odaklanmasının ardından sosyolojik inşada birey, toplumsal çekirdek haline geldi. Gerçekten de bazı sosyologlar bireysel bağımsızlık hareketinin geleneksel sosyal yapının çözülmesinin mayısı olduğunu ve bağlılık kavramının giderek bir tür varsayıma dayandığını düşünüyorlar. Ancak bugün sosyolojik düşüncedeki baskın eğilim şayet bireylerin eylemlerini ve onları oluşturan anlamlı bağlantıyı anlama sürecini vurguluyorsa, hiç şüphesiz gençlerin davranışlarını belirlemede çerçevelerin rolü hakkındaki soru hala değerlidir. Çünkü konumların ve yönelimlerin bilinen bazı kollarının daha derinlikli anlaşılmasını sağlar.
Dolayısıyla örneğin günümüzde gençlerin dini bilincini şekillendirmede dini kitapların rolü ile ilgili soru, özellikle ailenin ve okulların rolünün azaldığı, iletişim teknolojisinin egemenliğinin sürdüğü bir dönemde önemlidir. Burada keşfetmeye ve araştırmaya değer bir paradoks vardır. Çünkü birbirinden farklı referansları ve seviyeleri ile dini seçkinler Arap ve İslam dünyasındaki düşük okuma oranlarına rağmen halen dini kitaplara odaklanmaktadırlar. Okumaya ve kitaplara olan ilginin azalması olgusunun -ki klasik anlamda en önemli bilgi kaynaklarıdır- otomatik bir şekilde bireylerin ağırlıklı olarak sözlü olan ve kırılgan ve yüzeysel bilgilerle ilgili bir kültürü edinmelerine yol açar.
Diğer taraftan ayrıntıları, hususiyetleri, sembolleri ve toplumsal ilişkilerin kalıpları ile gündelik toplumsal yaşamın, aslında geleneksel toplumsallaşma kurumlarının neticesi ve bireyin kişisel deneyiminin meyvesi olduğunu da kabul etmek kaçınılmazdır. Fakat aynı zamanda bu, bireyin eylemlerine ve faaliyetlerine vermek istediği anlama göre kültürel sermayesini oluşturmaya ve edindiği değerleri değiştirmeye yetecek niteliklere sahip olduğu bilişsel sistemlerin ürünüdür.
Okuma alanı, bireye bağımsızlığını ve kimliğini ‘yaratıcı bir şekilde inşa etme’ kabiliyeti verir. Biz ise burada okumaların gençlerin din anlayışları ve dini kültürleri üzerindeki etkisini merak ediyoruz. Okuma eylemi başlı başına önemli bir husustur ve okuma ile olan ilişkimiz, bireysel ve toplumsal yetişmeye ve ardından bireyin eğilimleri tarafından şekillenen eğilimlere tabidir. Dini ve kültürel unsurun gençlerin düşünce, tutum ve davranışlarını şekillendirmede, Francois Dubet’in deyimiyle “kendi dünyasını yaratmada” önemli bir faktör olduğu bir sır değildir. Fakat rakamların ve istatistiklerin ortaya koyduğu şey, zaten marjinalleşmiş olan kitaplarla ilişkinin dini kitaplar söz konusu olduğunda daha da sorunlu olduğu ve Arap gençliğinin çok azının dini entelektüel kitaplar okuduğudur. Arap gençliğinin kültürel pratiğinde okuma alışkanlığı yaygın değildir ve bu kısmen de olsa kültürel değerin edinilmesinin temel kurumları olan aile ve okulun ihmaliyle açıklanabilir.
On yılı aşkın bir süredir yaptığım çalışmada, gençlerin tercih ettikleri dini kitapların daha ziyade dini figürlerin kitapları ve çok tercih edilen dua kitapları olduğunu gördüm. Düşünce kitapları ise bu listede üçüncü sırada yer alıyor. Bu nedenle Arap ve İslam dünyasındaki gençlerimiz dini kitapların önceliğini belirlemede çoğunluğunda rasyonel görünmemektedir. Gençlerimizin dini bilincini şekillendiren dini kitapların kalitesi, onların popüler dini bilgiye olan bağlılıkları kadar dini bilginin de önemli bir etkisi olduğunu ifade etmez. Şüphesiz okumaların ve dini kitapların mütevazı etkisini, görsel-işitsel araçların yanında modern iletişim araçlarının yaygınlaşmasıyla açıklayabiliriz. Bu, onların kültürel pratiklerini etkileyebilir ve onları klasik bilgi araçlarından uzaklaştırabilir. Nitekim Facebook ve Twitter'ın yaygın kullanımı, gençlerin modern iletişim medyasına olan yönelimini doğrulamaktadır.
Belki de modern ifade biçimlerinin, gençlerin toplumsal yaşamında dini kitaplardan daha fazla iş yaptığı sonucuna varmak doğru olabilir. Dolayısıyla gençlerin ve çocukların başvurdukları dini kültür, aslında hassasiyet ve ilmî kültürden yoksun olması nedeniyle geleneksel kültürdür. Bu, sosyal çevreden ve parçalı bilgiler sunan internetten kaynaklanan doğru olmayan yaklaşık bilgileri depolayan bir kültürdür. Dolayısıyla gençlerin dini kültürü ciddi bilgi sistemlerinin ve kitapların bir ürünü değildir.