Mustafa Fahs
TT

İran haritalarından artan Lübnan ve Irak

Tahran, ‘ateş ile tuttuğu’ haritalarına yaklaşmaya çalışan herkesi elindeki araçlarla karşı karşıya bırakıyor. Onu içeriden vurmaya, dışarıdan bölmeye çalışanlara karşı kararlı davranışlar sergiliyor. Haritalar 500 yıl önce 1514’te Çaldıran Savaşı sonucunda  inşa ettiği ve Birinci Dünya Savaşı’nda galip gelen müttefiklerin pekiştirdiği duvara toslamıştı. Ancak Osmanlı mirası coğrafyadan kalan ağırlıklı kalıntılar üzerinde yeniden jeopolitik uzantı sağlamak için bir asır beklemişti.
ABD’nin Irak’ın nasıl yönetileceğine dair yanlış kararı ve Nisan 2003'te Saddam Hüseyin rejiminin düşmesi ardından Hazar Denizi'nden Irak aracılığıyla Akdeniz’e, dolayısıyla Şam ve Beyrut’a kara bağlantısı olasılığı doğdu.
Irak rejiminin sorunu yahut şu anki çıkmazı; üzerinde hegemonya sağladığı toplumların dokusuna nüfuz etmesine yardımcı olan jeo-ideolojik kisve altındaki yayılmacı genişlemesinden yaklaşık 20 yıl sonra gücün kibri ve fazlalığının tuzağına düşmüş olmasında yatıyor. Meselelerin yönetimi, bazen teşvik bazen de korkutma yoluyla bunu başaran yozlaşmış bir siyasi sınıfa bırakıldı. En önemli ayrıcalığı, ulusal çıkarların önüne de geçse kendi çıkarlarının garantörü olmasıydı. Bu durum, nüfusun çoğu ile arasında hassasiyetlerin birikmesine yol açtı. Kendini sadece haritalara kaptırıp buralarda yaşayanları ihmal etme hatası, toplumların zayıflamasına ve devletin yıkılmasına neden oldu.
İran rejimi, Irak ve Lübnan'daki toplumsal tepkileri dikkate almadı. Verilen tepkiler boyutları ve amaçları açısından onu şoka uğrattı. İran rejimi, Ekim 2019’da Lübnan ve Irak'ta eşzamanlı halk ayaklanmalarının ardından şu iki husustan zarar gördü: İlki, rejimin arka bahçesinde patlak veren yangınlar, özellikle Irak'ta ve zaten istikrarsız sayılan iç kesimlerinde toplumsal ve ideolojik yansımaları. İkincisi de  Lübnan’ın ana gücünü temsil ettiği iç cephenin zayıflaması. Zira Lübnan, söz konusu haritalarda savunma hattını teşkil ediyor. Nitekim İran rejimi; Irak'taki Şiilerin büyük bir yüzdesinin ulusal bilinçlerini Tahran'ın 19 yıldır yaydığı İran kuruntularından kurtarması ardından Irak'ta Şii özelliğiyle daha komplike hale gelen zorlu bir çatışmaya girdi. Öncesinde aynı zamanda Irak’ta Kürtler ile Araplar, Sünniler ile Şiiler arasında yıllarca kaydedilen çatışmalardan ulusal devlet kimliğini yeniden tanımlayan yeni bir ulusal sözleşmeyi beraberinde getiren ayaklanma anına geçilmişti. Beyrut’ta iç savaşın ardından da özellikle 8 ve 14 Mart tarihlerinde aynısı olmuştu. İktidardaki siyasi sistem karşısında 17 Ekim’de kamuoyuna yansımıştı. İran haritaları dahilindeki çatışma, Tahran'ın sponsorluğunda iktidar mücadelesinden, Suriye, Lübnan ve Irak’ta yeniden ayakta durması imkansız olan, başarısız ve yozlaşmış bir siyasi sınıfın ortadan kaldırılmasını isteyen bir hesaplaşmaya dönüşmüştü.
İran rejimi, jeopolitik fazlalığı, ideolojik boyutu ve rejimin istikrarı arasında gücünü ve nüfuzunu birbirine bağlıyor. Dışarısı, rejim dahilinde dahi içerinin meşruiyetini teşkil ediyor. İran Dini Lideri Ali Hamaney, bu ayın başlarında Ehl-i Beyt Toplumu Konferansı'nda katılımcılarla yaptığı görüşmede bunu dile getirmişti. Aynı zamanda İslam toplumları arasındaki gerçek olmayan ayrım çizgilerini bir kenara bırakmaya, İslam dünyası ile küfür ve kibir dünyası arasındaki çizgiye odaklanmaya çağırmıştı.
Buradan hareketle İran’ın haritalardaki fazlalıklar, rejim ile düşmanları arasındaki ayrım çizgisi sayılıyor. Ancak bu savaşta bilinçli veya bilinçsiz şekilde bu haritalara dair ayrıntıları ihmal etmesi, şeytanlarının yüzünde patlamaya yol açarak bu haritalarda tamiri mümkün olmayan yanıklara neden oldu.