Rıdvan Seyyid
Lübnanlı akademisyen, siyasetçi- yazar Lübnan Üniversitesi'nde İslami ilimler profersörü
TT

İslami çalışmalar ve yeniliği karşılamak

Şarku’l Avsat’ın 13.9.2022 Salı günü, İmam Muhammed bin Saud İslam Üniversitesi ile Kahire Üniversitesi işbirliğiyle Kahire Üniversitesi'nde Kral Selman İslami Araştırmalar Kürsüsü’nün kurulmasıyla ilgili yayınladığı haber ilgimi çekti. İki üniversite inanç, hukuk, medeniyet, kültür ve tarih açısından İslami çalışmalar alanında köklü bir yere sahiptir. Bu yenilik hiç şüphesiz iki duruma irca edilebilir. Bunlardan biri, Arap Birliği eski Genel Sekreteri Amr Musa’nın da işaret ettiği üzere Kral Selman bin Abdülaziz liderliğinde Suudi Arabistan Krallığı’nın dini düşüncede bir yenilenme sürecine öncülük etmesidir. Diğeri ise Kahire Üniversitesi, Ezher, Daru’l İfta, Vakıflar Bakanlığı ve Suudi üniversitelerindeki şeriat fakülteleri ile Arap ve İslami çalışmalar bölümlerinin, vizyon, yöntem ve müfredat alanında kayda değer bir ilerlemeye tanık olmasıdır. Son yıllardaki ilerleme, Abu Dabi’deki Muhammed bin Zayed Beşerî Bilimler Üniversitesi'ne dayanmaktadır.
Akademik ve yükseköğretim kurumlarında İslami çalışmalarda değişim ve gelişimin gerekliliği konusunda genel bir farkındalık var. 2018 yılında, Arap, İslam ve Batı Üniversitesi'ndeki İslami çalışmalar bölümlerinden birçok dekan ve profesörün katılımıyla Beyrut Amerikan Üniversitesi Şeyh Zayed Arap ve İslam Araştırmaları Kürsüsü’nde bir konferans düzenledik. Bu konferans kapsamındaki çalışmalar 2019 yılında ‘İslam Araştırmalarının Yeniden İnşasına Doğru’ başlıklı bir ciltte yayınlandı. Ayrıca Abu Dabi'deki Muhammed bin Zayed Üniversitesi de iki ay içinde “İslami Araştırmalar: Vizyonlar ve Yöntemler” başlıklı büyük bir konferansa hazırlanıyor.
İslami çalışmalar ve şeri bilimler arasında on yıllardır vizyon, metot ve program açısından bir ayrım vardır. ABD ve Avrupa'da İslami çalışmaların yapıldığı, Arap ve İslam üniversitelerinde de -her zaman olmasa da- bu yöntemleri ve müfredatları takip edenlerin olduğu biliniyor. Diğer tarafta da Arap ve İslam üniversitelerinde kurulan şeriat fakülteleri bulunuyor. ABD’ye yönelik el-Kaide’nin düzenlediği korkunç saldırının ardından 2004 yılında yayınlanan “İslam Üzerine Çatışma” başlıklı kitabımda bu ayrılığın ciddiyetine dikkat çekmiştim. ABD Başkanı Bush ve Savunma Bakanı o sıra bize, aşırılığın İslam'ı ele geçirdiğini ve ona karşı savaşın sadece askerî açıdan değil aynı zamanda fikri olduğunu, dünyanın ve Müslümanların kendi güvenliği adına İslam’ın geri dönüşü için ılımlılara destek olunması gerektiğini söyledi. Bu yok etme eğilimiyle yetmişli ve seksenli yıllardan bu yana İslami çalışmalar yapanları neo-oryantalist diye niteledik. Klasik ve neoklasik oryantalizm onlarca yıl önce sona erdi. Edward Said, 1978’de Oryantalizm kitabını yazdığında aslında ideoloji ile tarih arasında bir şeyler yazıyordu. Bu yeni isimler, çoğu Batı üniversitesinde ve stratejik araştırma merkezinde İslami araştırmaları üstlendiler. Bununla birlikte el-Kaide’nin ortaya çıkmasından bir süre önce şeri bilimler, şeriatın uygulanma imkânı, din-devlet ilişkileri, İslam’ın benzersizliği, Batı’nın darbesi ve sömürge mirasıyla yüzleşmenin gerekliliği gibi araştırmalara döndü.
Beşerî bilimler, gelişimlerinde deneysel bilimlere benzerler; birleşik kaplar gibidirler. Böylece Batı üniversitelerinde yeni eleştirmenlerin kontrolü ele almasına ve stratejistlerin planına karşı, eleştirel okumalar, tashih etme amaçlı incelemeler, yeniyi keşif ve sosyal bilimleri açma yoluyla İslami çalışmalarda kontrolü yeniden kazanma yönündeki hareketin bir benzeri İslami ilimler ve çalışmalar alanlarımızda yaşandı ve yaşanıyor. Bazı Amerikan ve Avrupa üniversitelerindeki yaklaşık otuz bilim adamı arasında İslami çalışmaların kimliği ve işlevi konusunda hâlâ şiddetli bir çatışma var. Beş yıldır bu şiddetli tartışmayı takip ediyor, gerçekler ve yönelimler hakkında incelemeler yazıyorum. Bugün şeri ilimler ile İslam medeniyeti ve tarihi çalışmaları arasındaki ayrılık döneminden sonra bağlantıyı yeniden tesis etmek için iletişimsel okumalarımız var. Evet üniversitelerde din eğitimi ile akademik çalışmalar arasında önemli farklar var. Din eğitiminin, vizyonlarında, yöntemlerinde ve felsefesinde modern bilimlerdeki yöntemlerin gelişimini takip eden üniversitelerdeki akademik araştırmalara yönelmesi gerekiyor.
Faslı kardeşlerimizin de dediği gibi, İslam dini ve medeniyeti ile ilgili geleneksel okumalarda kalıcı ve sürekli vizyonlar bulunmaktadır. Bu vizyonlar üzerinde dikkatle düşünürsek, Edward Said'in kitabından önce lanetlediğimiz ve aşağıladığımız oryantalistlerin vizyonlarından farklı olduklarını göremeyiz. On dokuzuncu yüzyılın sonundan bu yana din ve şeriatın kurtuluşunun, Batı’nın medeni kanunlarına benzer bağlayıcı kanunlara dönüştürmekten geçtiğine ilişkin güçlü bir inanç var. Din, bu yasal bağlılıkla değil; hukukunun, fıkhının, kültürünün ve geleneklerinin sahip olduğu olanaklarla ve sınırsız seçeneklerin çokluğuna bağlılıkla güçlendirilir. Modernist gelenek tarafından benimsenen bu kaideler iki büyük meydan okumayla karşılaştı: Köktenciler ve uyanışçılar ile ultramodernistler. Modernistler seçkincidir ve İslami çalışmalar yapan bizler arasından çok azımız onları okuyabilir ve işitebiliriz. Geleneğin ve halkın karşılaştığı en büyük meydan okuma ise metinlerde seçmeci bir tutumla ve yanlış bir fikirle hareket edip şiddet üreten uyanışçılardan ve aşırılık yanlılarından geldi. Şüphesiz din ve toplum eğitiminin yeni nesiller üzerinde büyük etkisi vardır. Daha önce de belirtildiği gibi eğitim programlarının, akademilerde ve uzmanlaşmış araştırma merkezlerinde sunulan ve olgunlaşan vizyonlar ve araştırma projeleri tarafından yönlendirilmesi gerekmektedir.
Bahsettiğimiz tüm bu nedenlerden ya da değerlendirmelerden dolayı, üniversiteler ve araştırma merkezlerde İslami çalışmaların yenilenmesinin gerekliliği ortaya çıkmaktadır. Akademik yapı, deneyim ve beceriden yoksun değiliz. Mirasımız, sosyal bilimlerin çıktıları, medeniyet ve tarih araştırmalarının yazımındaki yeni yönelimler hakkındaki bilgimiz noksan değil. Aksine eksik olan şey, önemsiz olmayan mevcut olasılıklar ışığında yeniyi açığa çıkarmaya yönelik kararlı bir iradedir. Meydan okumalar ve diğer vizyonların gerekliliği dolayısıyla bugün artık inisiyatif almak kaçınılmaz bir hale geldi. Birçoğumuz başardı ve başarıyoruz. Yeninin karşılanması artık büyük bir akıma dönüşmek üzere. Bilimsel referansın hâlâ her türden yabancının elinde olduğu doğrudur. Fakat bizi ve dinimizi bilim ve özgür araştırma adına belirli çerçevelere yerleştirmede bizden önce davranmış olsalar da ister İslami araştırmalarda, ister sosyal bilimlerde, ister tarih ve medeniyet felsefesinde ilerlemede, yeniyi ortaya koymada ve zincirleri kırmada bizden önce gelmemeliler.
Yaşlanan ruhlar
Beden isteğinde yorgundurlar