Emel Musa
Tunuslu şair ve yazar
TT

Şiddetten kurtulan kadınlar kimlerdir?

Boyut olarak artan gizli şiddete dikkat çekmekle birlikte, dünyada ve kendi ülkelerimizde kadına yönelik çeşitli biçimlerdeki şiddet vakalarının artması karşısında sayıların ve istatistiklerin içimizdeki azmi kırmasının üstesinden geleceğiz. Durumun daha da kötüleşmesinin beklendiği sır değil. Ekonomik krizler ne kadar şiddetlenirse, savunmasız gruplara yönelik şiddet de o kadar etkili olur. Her seferinde de kadınların savunmasız grupların içinde yer aldığı yeniden fark ediliyor. Bu da yine kırılganlık çerçevesinden çıkmayı ve her şeyden önce bu kırılganlığı hapsetmeyi gerektiriyor.
Bu bağlamda krizlerde kadınların nasıl kurban olduğunu göstermek için yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını ile ilgili yakın bir örnek vermemiz yeterli olacaktır. Krizlerin ciddi biçimde ekonomileri sarsmasının, şiddet ile ekonomik durum arasındaki nedensel ilişkiyi güçlendirmesi tesadüf değil.
Öncelikle, şiddetin görünür fiziksel boyutuyla sınırlı kalmaması için kadına yönelik şiddetten ne kastettiğimizi belirlemek önemli. Zira şiddetin çok çeşitli olduğuna işaret ederek bu olgunun büyüklüğüne ve tezahürlerine dikkat çekiliyor. Buna ek olarak kimin şiddet tehdidi altında olduğu ve kimin şiddetten kaçma imkânına sahip olduğu belirlenebilir.
Kadına yönelik şiddet, cinsiyetleri nedeniyle kadınları hedef alan eylemler, uygulamalar ve saldırılar olarak tanımlanmaktadır. Bunlar kadınlara fiziksel, psikolojik, cinsel veya ekonomik olarak zarar verir ve acı çekmelerine sebep olur. Kadına şiddet olgusu aynı zamanda gerek kamusal gerekse özel hayatta bu gibi saldırı, baskı veya hak ve özgürlüklerden mahrum bırakılma tehdidini de içermektedir. Buradan bu olgunun ne kadar karmaşık bir yapısı olduğunu görüyoruz. Kadına yönelik şiddet, en yaygın ve en köklü insan hakları ihlallerinden biridir. Bunun tezahürleri zaman içinde ve toplumlar arasında farklılık göstermiştir. Bu şiddet genellikle hem toplumda hem de kadın-erkek ilişkilerinde kadın ve erkek arasındaki orantısız güç ilişkilerine dayalı olarak, kadınları boyun eğdirmek için bir mekanizma olarak görülür.
Ancak meselelere ve olgulara objektif ve kapsamlı bir şekilde bakmak açısından, toplumsal cinsiyete dayalı şiddeti bir bütün olarak toplumdaki şiddet olgusuna atfetmek önemlidir. Çünkü inceleme ve gözlemin sadece kadına uygulanan şiddetle sınırlandırılması abartılı ve yanlış sonuçlar doğurabilir. Bu da objektiflik ve doğruluktan uzak sonuçlar ortaya konulmasıyla yanlış anlaşılmalara sebebiyet verebilir.
Bu olguyu hukuki ve adli açıdan incelemekle yetinmeyip psikolojik, sosyolojik, kültürel ve ekonomik açıdan ele almak gerek. Çünkü tüm dünyada ve Arap dünyasında karma bir şiddetle karşı karşıyayız. Şiddet çocuklara, yaşlılara, kadınlara ve hatta erkeklere kadar uzanıyor. Dahası toplumsal değişkenlerin şiddet olgusu üzerindeki etkisini temel almak, bilişsel beklentilerimizi doyuran açıklamalar sağlamayacaktır.
Toplumsal cinsiyete dayalı şiddet olgusunu anlamak için kognitif olarak araştırılabilecek şeyin, bu tür şiddetin niteliğini veya özelliklerini belirlemekle, yani şiddete maruz kalmış kadınların sosyolojisi üzerinde durmakla ilgili olduğunu düşünüyoruz: Şiddete en çok ve en az maruz kalan kadınlar kimlerdir ve şiddetten kurtulanlar kimlerdir?
Arap ve Müslüman toplumlarda bugüne kadar şiddet olgusuna yaklaşımda kültürel bir yoruma ve erkek egemenliğine dayalı kültürel düzenin cinsiyetler arasında farklı rollere dayalı bir ilişki üretmedeki etkisine en büyük payı ayırdık. Ancak şiddet olgusunu anlamada ekonomik yöne pay vermeyi ihmal ettik. Bu, olguyu nesnel olarak anlamak ve ardından en önemli nedenlerinden birini yakalamak için dinlenmesi ve cesur bir şekilde ele alınması gereken bir yön. Zira kadınların ekonomik açıdan güçlendirilmesi, diğer boyutları cezbetme ve onların gerçekleştirilmesini kolaylaştırma gücüne sahip olmasının yanı sıra kadınların içinde yaşadıkları gerçekliği değiştirme konusunda daha etkilidir.
Bugün bizim gerçeğimiz bu: Kadın hakları ve onuruna yönelik güçlü siyasi iradeler, cinsiyet ve fırsat eşitliği taraftarı öncü mevzuatlar, programlar ve seçenekler ile fonların ülkelerin kapasitelerine ve bütçelerine göre tahsis edildiği ulusal politikalar. Ancak yıllar içinde biriken tüm bu çabalar, beklediğimiz gibi kadına yönelik şiddetin azalmasına gerektiği kadar yardımcı olmadı. Bu da bizi hakları tanıyan ve garanti altına alan hukuki düzenlemeler içindeki boşluğu azaltmaya yardımcı olacak çözümler bulmak için eleştirel düşünce yoluna, bilimsel araştırmanın gelişimine, nicel ve nitel araştırmaların teşvik edilmesine ve istatistik üretimine götürüyor. Toplumsal gerçekliğe bakıldığında artan bir şiddet olgusu olduğu görülüyor. Bu nedenle bu yasaların iyi bir şekilde uygulanması için çalışılması ve özellikle, şiddeti reddetmek ve hoş görmek arasında hala kararsız olan toplumsal örflerle ilgili olarak yasaların uygulanmasında engel teşkil eden sorunlar üzerinde düşünmek gerekiyor.
Bizim yaklaşımımız işin yasama yönüne odaklanıyor ve şiddet olgusunun yorumlarında baskın olarak işin kültürel yönü görülüyor. Ancak genel olarak şiddet, özel olarak da toplumsal cinsiyete dayalı şiddet nedeniyle tüm toplumun uğradığı kayıpları hiçbirimiz düşünmedik. Ekonomi uzmanlarının diliyle konuşacak olursak: Kadına şiddet olgusu yüzünden ödediğimiz ekonomik bedel nedir? Ancak çok yüksek olabilecek bu maliyetin sınırlandırılması ve bilinçli ya da bilinçsiz ödenen kayıpların kontrol altına alınmasının, şiddete yönelik yaklaşımın yönünü ve bunu çözme metodolojisini fark yaratacak şekilde değiştirebilecek noktalardan biri olduğunu düşünüyoruz.
Şiddetten en çok kurtulanlar, ekonomik olarak kendi ayaklarının üzerinde durabilen kadınlardır.