Mustafa Fahs
TT

İran... Rejim, devrim ve kadın

Şu anda yaşananlar, ne geçen beş yılda olduğu gibi ihtiyaç protestosu ne de 2009’daki Yeşil Hareket ayaklanmasında olduğu gibi siyasi bir tepkidir. Zira İran’ın Reşt kentinde yaşlı bir kadın başörtüsünü çıkararak sokağa çıkmaya cesaret edip ‘Rejimin başına ölüm’ sloganı atıyorsa, bu protestolar kültürel ve toplumsal bir dönüm noktasıdır. Bu protestolar, kuruluşundan bu yana İran rejiminin doğasını ve Dini Lider sonrası geçiş dönemine yönelik hazırlıkları doğrudan etkilemesi bakımından en tehlikeli olandır. Kürt genç kadın Mahsa Emini'nin ölümü, aşırı ideolojik kanatın İran halkının Pehlevi rejimine karşı devrimini çalarak onu İslami çizgide ideolojik bir rejime dönüştürdüğünden beri İran toplumunda açılan yaraları yeniden kanattı. İran’daki mevcut rejim, dini bir baskı uyguluyor -ki bu baskıların en tehlikelisi ve en şiddetlisidir- ve pek çok hakkını kaybeden ve özgürlüğü prangalara vurulan İran kadınlarına sert davranıyor.
Milli ayrımcılık politikası yüzünden Kürtçe adından mahrum kalan Mahsa Emini davasındaki en tehlikeli şey iki tür trajedinin örneğini temsil ediyor olması. Birincisi geneli, yani rejimin yeniden başlangıç dönemine -yani 1980’li yıllara- döndürmeye çalıştığı İranlı çoğu kadının durumunu yansıtıyor olması. İbrahim Reisi cumhurbaşkanı olduğundan beri ilk yapısını yeniden kazanan mevcut rejimin doğasına uygun bir Dini Lider seçilmesi için hazırlık yapılıyor. Bu da İranlı kadınları, cumhurbaşkanları Muhammed Hatemi, Hasan Ruhani ve hatta Mahmud Ahmedinejad döneminde elde ettikleri bazı mütevazı ayrıcalıkları kaybetmekle tehdit ediyor. Nitekim İran'ı çağın gereklilikleri ile manevi kimliğini entegre edebilen modern bir ülke yapan çağdaş ve bilişsel yeteneklerin olduğu bu topraklarda, ideolojik meşruiyetini geri kazanma savaşı veren rejim, Afgan Talibanı’na benzer bir modeli yeniden dayatmaya çalışıyor.
İkinci trajedi ise Mahsa’nın ya da diğer adıyla Jina’nın, başta Kürtler ve Araplar olmak üzere ikincil bileşenlerine karşı ırksal ve dinsel ayrımcılık politikaları uygulayan merkezi bir ülkede Kürt olması. Bu kişiler kendilerini ikinci derece vatandaşlar olarak bile görmüyorlar. Büyük milletlerden bir kadının sahip olduğu haklara sahip değiller. Ancak rejim için şoke edici olan şey, gördüğü işkence sonucu hayatını kaybeden Jina Emini'nin trajedisinin ulusal bir trajediye dönüşmesiydi. Bu, İran’ın çoğu şehrinde adeta bir orman yangını gibi büyüyerek, başörtüsü takma zorunluluğuna karşı bir halk ayaklanmasını tetikledi. Bu durum, rejimin ideolojik parametrelerinden birisini doğrudan tehdit ettiği için tehlike arz ediyor.
Başa dönecek olursak, ilk günden beri bu protestolar, çoğunun bazı siyasi sloganlar içerdiği ve kendi alanlarıyla sınırlı olduğu önceki ihtiyaç protestolarından farklı olarak toplumsal ve siyasi bir nitelik kazanmıştır. Rejim, halkı kontrol altına alma sürecinde milli ya da bölgesel faktörü kullanıyordu. Ancak bu protestolar, İranlıların eskiden tüm bölgesel, dini ve etnik hassasiyetlerini aşarak önceki rejimi devirme sloganı altında birleştiğinde, İran devrimini kuran ilk protestolarına en yakını olabilir. Bu, mevcut rejimin bu protestoları kontrol altına almasını zorlaştıracak ve bunları söndürmek için orantısız güce başvurmak zorunda kalacak. Nitekim yaşananlar, rejimin iç yapılanmasını yeniden şekillendirdiği ve devrimci rejimin üçüncü aşamasını başlatmaya hazırlandığı bir zamanda patlak verdi. Rejim, sosyal ve ideolojik mantığını ve siyasi yönelimlerini reddeden farklı kesimlerden oluşan bir çoğunluğa hükmeden ve kontrolü ancak baskıyla sağlayabilen ideolojik-askeri bir azınlık haline geldi. Kurucu Dini Lider döneminden sonra doğmuş genç bir nesil var ve bu nesil mevcut Dini Lider döneminde alenen rejime karşı olduğunu söylüyor. Bu neslin üçüncü bir Dini Lider ile kolayca geçinip gitmesi mümkün değil. Hele de yeni lider veraset yoluyla başa geçerse.
Bu nedenle rejimin başörtüsü ayaklanmasını bastırması muhtemel olsa da uygulayacağı aşırı güç ve şiddet, kaçınılmaz olarak yeni şiddet dalgalarına yol açacak. Ancak rejim bu sefer ne toplumsal ne de ideolojik olarak yara almadan çıkamayacak.