Tarık Alhomayed
Suudi yazar. Şarku'l Avsat eski genel yayın yönetmeni
TT

Suudi Arabistan; üçüncü bir yol

Rusya ve Ukrayna arasındaki esir takası kapsamında beş farklı uyruktan bir dizi esirin serbest bırakılmasıyla sonuçlanan Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman bin Abdulaziz'in insani girişimdeki çabalarının başarısı, Ukrayna savaşının üçüncü bir yolunun olduğunu gösteriyor.
Fas, ABD, İngiltere, İsveç ve Hırvatistan'dan 10 esirin serbest bırakılmasıyla sonuçlanan Veliaht Prens'in çabaları kuşkusuz insani, ancak aynı zamanda diplomasi ve akılcılığın bu yıkıcı çatışmadan çıkılmasına katkıda bulunabileceğinin de açık bir mesajıdır.
Veliaht Prens liderliğindeki girişim, zafer ya da yenilgi üzerine -ki böyle bir çatışmada bunları tanımlamak zor- bahse girmek yerine Suudi Arabistan'ın bu krizden çıkılması veya zararını azaltmak için üçüncü bir yol olabileceği mesajını gönderdi.
Suudi Arabistan'a yönelik uluslararası övgüler ve Ukrayna ile Rusya liderlerinin Veliaht Prens'in çabalarını takdir etmesi, Suudi Arabistan'ın güvenilir bir devlet olduğunu ve bu krize rasyonel bir çıkış yolu sağlamak için arabulucu olarak uluslararası çabalara öncülük edebileceğini gösteriyor.
Suudi Arabistan veya Veliaht Prens bunu bir rol veya reklam arayışı için değil, gıdadan tutun enerjiye kadar Avrupa dahil tüm dünyayı etkisi altına alan Ukraynalılara yönelik bu yıkıcı savaşı durdurmak herkesin çıkarına olacağı için yapıyor.
Suudi Arabistan ve liderliği, istikrar ve kalkınmayı içeren her şeyle ilgileniyor. Bu, temel bir Suudi yaklaşımıdır. İşte bu yaklaşımın ne kadar köklü olduğunu gösteren eski bir olay:
Mayıs 2010'da, o zamanlar Riyad Emiri olan Kral Selman bin Abdulaziz, Norveç'i ziyaret etmişti. Bu ziyarette Norveç Dışişleri Bakanı, Suudi Arabistan'ın Afganistan'daki rolünü ve bir role sahip olmasının önemini sormuştu. Kral Selman buna cevaben şöyle demişti:
“Hiç gösteriş yapmadan size şunu söyleyeyim; Suudi Arabistan Krallığı bir rol aramıyor, daha çok rol krallığın peşinden geliyor.”
Geçenlerde bir Suudi yetkiliye Suudi Arabistan’ın dış politikasını ve dayanak noktalarını sordum. Bana hiç duraksamadan, "Suudi Arabistan’ın dış politikası kalkınma, kalkınma ve kalkınma ile ilgilidir" şeklinde cevap verdi. Bu, El-Ula Anlaşması’ndan ve buna müteakip yapılan Körfez, Arap ve bölgesel turlardan bu yana ortada.
Bu, Suudi Arabistan'ın G20 zirvesine liderlik etmesinden tutun Cidde'deki Körfez Arap-ABD zirvesi ve şimdi de Veliaht Prens Muhammed bin Selman'ın beş farklı uyruktan esirlerin serbest bırakılması amacıyla gerçekleştirdiği insani girişime kadar apaçık görülüyor.
Özetle Veliaht Prens Muhammed bin Selman'ın çabaları, Ukrayna'daki krizin sona erdirilmesinde arabuluculuk ve rasyonelliğe yönelik bir umut penceresi açtı ve etkili arabuluculuğun krizde bir fark yaratabileceği duygusunu hissettirdi.
Ukrayna'daki krizin çok karmaşık olduğu açık. Mesele, krizi sona erdirmek için basitleştirilmiş veya kolaylaştırılmış bir arabuluculuk değil. Daha ziyade mesele şu ki Suudi Arabistan Veliaht Prensi kriz için çözümlere, hatta gerilimi düşürmeye ve felakete yol açabilecek şeylerden kaçınmayı sağlayabilecek üçüncü bir yol olduğunu kanıtladı.
Dolayısıyla Veliaht Prens Muhammed bin Selman aracılığı sonucunda Suudi Arabistan'ın bu girişimle başardığı şey, herkese diplomasinin halen en iyi yol olduğu ve bu yıkıcı savaş yerine daha ideal çözümlere götürebileceği mesajını vermesidir.