KESTİM KARA SAÇLARIMI
Uzaktı dön yakındı dön çevreydi dön
Yasaktı yasaydı töreydi dön
İçinde dışında yanında değilim
İçim ayıp dışım geçim sol yanım sevgi
Bu nasıl yaşamaydı dön
Onlarsız olmazdı, taşımam gerekti, kullanmam gerekti
Tutsak ve kibirli -ne gülünç-
Gözleri gittikçe iri gittikçe çekilmez
İçimde gittikçe bunaltı gittikçe bunaltı
Gittim geldim kara saçlarımı öylece buldum
Kestim kara saçlarımı n’olacak şimdi
Bir şeycik olmadı – Deneyin lütfen –
Aydınlığım deliyim rüzgârlıyım
Günaydın kaysıyı sallayan yele
Kurtulan dirilen kişiye günaydın
Şimdi şaşıyorum bir toplu iğneyi
Bir yaşantı ile karşılayanlara
Gittim geldim kara saçlarımdan kurtuldum
Gülten Akın
İran’daki Molla diktatörlüğü, kadını köleleştiren ve öldüren bir rejimdir. Kadınlar, yıllardır, Molla diktaörlüğünden kurtulmak ve özgürleşmek için mücadele etmektedirler.Molla diktatörlüğüne bağlı sözde ahlak polisi, 13 Eylül günü 22 yaşındaki Mahsa Amini’yi saçları gözüküyor gerekçesiyle gözaltına aldı ve işkence ederek öldürdü.Şeriatçı Molla rejimi, Mahsa Amini’yi öldürerek aslında kadının özgürlük ve hayat coşkusunu öldürmeyi amaçlamaktadır.
İran rejimi, kadınlar başta olmak üzere herkes için esaretten, baskıdan ve kölelikten oluşan bir demir kafes inşa etmiştir. İran, milyonlarca İranlı için baskıdan bunaldıkları bir cehennemden başka bir şey değildir. Mollalar, zorbalık üzerine kurdukları eşkıyalık rejimi yoluyla insanları köleliğe, itaate, ölüme ve yokmuş gibi yaşamaya mecbur ve mahkum etmeyi amaçlamaktadırlar. Teokratik Molla diktatörlüğü, herkesin kendisini ölü kabul etmesini istemektedir, çünkü Molla rejimi, “Kafeste doğan kuşların uçmayı hastalık zannedeceğine” inanmaktadır. Bütün baskılara ve yasaklara rağmen, İranlı kadınlar, saçlarının güneşle ve özgürlükle buluşmasını istemektedirler. İranlı kadınlar, kuşlar gibi uçmayı, saçlarının rüzgarda dalgalanmasını, deniz kıyılarında özgürce yürümeyi, sevgiyi, barışı ve hukuku istemektedirler.Köleliği, zulmü, despotizmi, şiddeti ve fanatizmi kutsallaştıran Molla rejimi ve ideolojisi, hasta, vahşi ve barbar olandır. Mahsa Amini’nin saçlarına ve hayatına müdahale eden Molla barbarlığı, İranlı kadınların ve insanların özgürlük, hukuk ve hayat için ayaklanmalarına neden olmuştur.
Molla rejimi ve ideolojisi, hasta ve vahşi olduğunun farkında değildir. Mahsa Amini cinayetinden sonra meydana gelen halk hareketlerini Molla rejimi, dış güçlerin kışkırtması, özgürlük yalanıyla kadınların aldatılması olarak görmektedir. Molla rejiminin hayatı, kadını ve özgürlüğü sıfırlayan baskıları, İranlı kadınları ve erkekleri ölmeyi göze alarak sokağa dökmelerine neden olmuştur. İranlı kadınlar ve erkekler, dış kışkırtma veya kandırılma sonucu protestolarda bulunmamaktadırlar. Bütün sorunların kaynağı, Molla rejimi diktatörlüğü ve ideolojisidir. İran’ın normalleşmesinin çözümü, Molla rejiminin ve diktatörlüğünün ortadan kalkmasıdır.
İran’da teokratik bir despıtizm hüküm sürmektedir. Şeriatçı teokratik despotizmde hayat, hürrüyet ve adalet yoktur. Teokratik despotizm düzeninde kadının adı olmadığı gibi hakkı, hakkı, onuru ve özgürlüğü de yoktur. İranlı kadınlar, onurlu kadınlar olarak özgür yaşamayı istemektedirler. İranlı kadınlar, onurlu ve özgürce yaşama haklarını “Jin, Jiyan, Azadi (Kadın, Hayat, Özgürlük)” felsefesiyle ifade etmektedirler.
Şeriatçı diktatörlüğün tek istediği şey, tahakküm etmektir. Şeriatçı despotizm, hakimiyet uğruna özgürlükten, hayattan ve kadından nefret etmektedir.Şeriatçı despotizmin ahlak ve din umurunda değildir. Teokratik despotizm, kadının bedenini, cinselliğini ve saçlarını, hakimiyet, servet ve şehvet üzerinde Tanrı adına kurduğu tekeli sürdürmek için kapattırmaktadır.Teokratik despotizmin tek bir ideolojisi, doğması ve dini vardır: Kadına, hayata ve özgürlüğe düşman olmak.
Şeriat, insanlığa özgürlük, hürriyet ve barış getiren bir sistem değildir. Hukuk sistemi, sadece insan onuruna ve insan haklarına dayanmalıdır. Şeriat prensipleri, Sünni ve Şii dini öğretileri ve içtihatları, hukukun ve devletin referansı ve uygulaması olamazlar. Demokratik ve özgürlükçü bir hukuk sisteminde kadının politik, sosyal ve ekonomik hayatta erkekle eşit ve onurlu bir statüde olması sağlanabilir. Teokratik despotizm, cinsiyet eşitliğine her zaman karşı olmuştur. Cinsiyet eşitliği, uygarlığın, hukukun, özgürlüğün ve barışın temelidir.
Teokratik despotizm tarafından kadınların köleleştirilmesi, İran’ın iç meselesi değildir. Yozlaşan, çürüyen hukuk ve demokratik karşıtı despotik rejimlerin yeri, günümüz dünyası değil, tarihin çöplüğüdür. Ortadoğu coğrafyası, İran gibi teokratik despotik rejimleri tarihin çöplüğüne atmayı başaramadığı için kadınlar öldürülmekte, insanlar esaret, sefalet ve şiddet sarmalı içinde yaşamaktadırlar.
Mahsa Amini’nin saçlarının uçları, bugün rüzgarla buluşan bir özgürlük bayrağına dönüşmüştür. Kadının saçlarıyla buluşan özgürlük bayrağı, kadının bedeninin, saçlarının, kılık-kıyafetinin, hayatının sadece kadına ait olduğunu ve kadının, kendi hayatına dair karar verecek tek otorite olduğu mesajını vermektedir. Kadının kendi hayatını belirleme hakkı ve özgürlüğü, hiçbir güce ve otoriteye bırakılamaz. Bütün despotizmler ve tiranlıklar, kadının kendi hayatını düzenleme ve yaşama hakkını gaspetmekle işe başlarlar ve bu zulüm üzerine peyda olurlar. Mahsa Amini’nin saçları, kadının özgürlüğünün insanın özgürlüğü olduğu gerçeğini dünyaya gösteren bir ışık ve aydınlık olmuştur.