İstanbul’u ilk ziyaretim ile son ziyaretim arasında dokuz yıl geçti. 2013 yazında gurbette birçok ülke arasında mekik dokuduktan sonra İstanbul'a gelmiştim. Bu gelişim, devrim sonrasında ve “Halk rejimin düşmesini istiyor” sloganının ardından Esed rejiminin silah zoruyla ve güvenlik soruşturmalarıyla milyonlarca Suriyeliyi sınır dışı etmeye başlama kararının akabindeydi. Esed rejimi, Suriyelilerin taleplerini barışçıl ve sükûnetle karşılaması için Arap ve İslam ülkelerinin müdahalelerini ve tüm reform çağrılarını reddetmişti. İstanbul’a gelişimden önce çoğu Suriyeli gibi ben de Arap tarihi kitaplarından ve Suriye-Türkiye ilişkilerini çevreleyen gerçeklerden ve sorunlardan kaynaklanan kalıplaşmış bir Türkiye imajına sahiptim. İki ülke arasındaki ilişkiler çoğu zaman hem Türklerin hem de Suriyelilerin kalplerindeki tarihi kinlerle ilişkilendirilmişti. Bütün bunlar iki ülkenin ilişkilerini tek ayak üzerinde yürütmesine neden oldu ve bu, ilişkilerin geleceğini tehdit etti. Belki de Beşşar Esed’in gelişinin ardından 2002 ve 2008 yılları arasında hızla örülen ilişkilerin ve olağanüstü balayının başarısız olmasının ana nedeni buydu. Türkiye'nin 2011’de Suriye'deki ayaklanmayı kontrol altına alma çabalarının başarısız olmasından sonra iki taraf son on yılda siyasi ve saha çatışmalarına geri döndü.
Doğrusu Türkiye'nin en büyük şehri olan İstanbul, bende Türkiye ve Türkler hakkında olumlu izlenimler bıraktı. Bunun önemli bir sebebi de Suriyeliler ve onların meseleleriyle ilgiliydi. Zira İstanbul, muhalefet gruplarının temsilcileri dahil olmak üzere bir grup Suriyeli aktivisti kabul etmişti. Suriye toplumunun minyatür bir örneği, tüm sosyal, kültürel ve ekonomik görünümleri ile burada belirginleşmeye başladı. Her detayı izleyen, müdahale eden derin devletin ülkesinde beklenenin aksine, Suriyelilere halk ve resmî düzeyde bir savunuculuk ve destek atmosferi eşlik etti. O sırada müdahale ediyor olsa bile, müdahaleler gizli ve sınırlıydı. Türkiye’nin içinden ve dışından İstanbul’a gelen Suriyelilerin vizeye ya da geçiş iznine ihtiyaçları yoktu. Dahası kimlik belgeleri olmadan veya genellikle basit belgelerle gelenler vardı. Bu şehirde ikamet etmek kolaydı. Genellikle yabancılara verilen resmi ikametgâh belgesi almak için giden Suriyeli sakinlerin kullandıkları kimliklerle ilgili düzenlemeler öncesinde herhangi bir kontrol de yoktu. Bazı siyasi aktivistlere özel ikamet belgesi verilmişti. Ancak bu kısa süre sonra iptal edildi ve yeni sürümler durduruldu.
Genel olarak herkes Suriyelilere ve yaşamsal uğraşlarına karşı hoşgörülüydü: Resmi daireler, karakollar, pazar ve mahallelerdeki insanlar, gayrimenkul sahipleri vs. Gurbetçilerden bazıları yaşamak için belirli mahalleleri seçtiler. Bunlar arasında İstanbul’un merkezindeki Fatih semti de vardı. Çoğunluk şehrin batı ve doğusundaki mahallelere yayıldı ve nüfusunun, ekonomik ve sosyal dokusunun bir parçası haline geldi. İstanbul'un Fatih, Esenyurt, Başakşehir ve diğer bazı bölgelerinde bloklaşmalar bile oldu. Elbette politikacılar, askeri muhalifler ve sivil aktivistler de dahil olmak üzere Suriyeli grupların ve şahsiyetlerin, ister Suriye içinden gelenlerle isterse de diğer ülkelerden gelenlerle olsun etkileşimleri açıktı. Özellikle muhalefet gruplarının yeni durumla başa çıkmak için gerekli adımları ve vizyonlarını ortaya koymaya başlamasıyla birlikte birçok insan her yönden geldi. Bunun ilk pratik sonuçları, siyasi muhalefete ait bir oluşum olan Suriye Ulusal Konseyi'nin ve sonra 2011’in sonlarında silahlı muhalefet gruplarını temsil eden Askeri Konsey'in kurulmasıydı. Her ikisi ve Devrimci ve Muhalefet Güçleri Ulusal Koalisyonu da dahil olmak üzere benzer faaliyetler, bölgesel ve uluslararası kamuoyu desteği çerçevesinde Türkiye'den destek aldı. Bu faaliyetlere Türk makamları tarafından somut kolaylıklar sağlandı, Türk hükümetinden siyasi destek verildi.
Son ziyaretimde İstanbul'un çehresi değişmiş gibi görünüyordu. Değişim sadece Suriyelileri de değil, içindeki herkesi etkiliyordu. Yaşam güçleşmiş, refah düzeyi neredeyse ortadan kalkmış ve yerini yüksek fiyatlar, işsizlik, para birimindeki değer kaybı ve temel hizmetlerdeki fiyatların artışından kaynaklanan sıkıntılara ve problemlere bırakmıştı. Orta sınıfın üst sıralarından şehrin yoksullarına kadar büyük sektörlerin istikrarı tehdit altındaydı. Elbette tüm bunlar düşük ücret ve ağır çalışma koşulları altında insan onuruna yaraşır bir hayat yaşamaya çalışan Suriyelilerin çoğunu etkiledi. Yeni gerçeklerle birlikte İstanbul'daki ve tüm Türkiye'deki Suriyeliler hayal kırıklarına uğradılar. Türklerin Suriyelilerle ilişkilerindeki değişiminin etkenleri arasında hiç kuşkusuz İstanbul'da ve tüm Türkiye'de sosyo-ekonomik gerçeklikte meydana gelen değişimler de var. Sayıları 2013'te on binleri bulan Suriyelilerin nüfusu bugün yarım milyondan fazladır.
Türkiye’de yaşanan çok yönlü değişiklikler, -ki bunlar arasında Suriyelilerin uzun süre burada bulunmaları, davalarını çevreleyen engeller, politik ve sivil temsilcilerinin zayıf performansı ki bunların başında Ulusal Koalisyon (SMDK) ve Suriye Geçici Hükümeti gelmektedir, Türk hükümetinin Suriye dosyasına ilişkin politikalarındaki muğlaklıklar, mülteciler sorunu, muhalif partilerinin pozisyonları, başta alt sınıflar olmak üzere toplumun ruh halindeki değişimler bulunmaktadır- Suriyelileri yaşadıkları sorunların nedeni haline getirdi. Yukarıdaki ve benzeri sebeplerin yanı sıra yüksek enflasyon ve işsizlik, İstanbul'daki Suriyelilerle resmi ve halk düzeyinde ilişkilerde olumsuzlukların yaşanmasına yol açtı. Resmi düzeyde, Türk gençlerinin Suriyelilere ve araba, ev, dükkân vs. mülklerine saldırılarına göz yumuldu, ikamet ve barınma işlerine yönelik çeşitli kısıtlamalar getirildi, kuzey Suriye'ye sınır dışı etme kampanyaları başlatıldı ve bu türden tedbirler İstanbul'daki siyasi ve sosyo-ekonomik seçkinleri de etkiledi. Halk düzeyinde, durum daha zordu. Nitekim Suriyelilere yönelik ırkçı duygular kabardı ve çoğu zaman haksızlıkları da beraberinde getirdi. Suriyelilere ait olduğu için mülkler saldırıya uğradı ve can kayıpları yaşandı, bunlar sadece örnekler.
İstanbul’un çehresi çok değişti. Bu durum, sadece değişimin kurbanı oldukları için değil, aksine onların gözündeki Türk imajı sarsıldığı ve değiştiği için Suriyelileri üzüyor. İki halk ve ülkenin ilişkilerine on yıllardır zarar veren ilişkiler tarihinin ağır mirası hatırlandı. Suriye devrimi, bir yandan bunu atlatmak ve diğer yandan temeli iki halk ve ülke arasındaki iş birliği ve ortaklık olan -sorunlar ve çatışmalar değil- yeni ilişkilere kapı aralamak için gerçekleşti.
TT
İstanbul'da ilk kez!
Daha fazla makale YAZARLAR
لم تشترك بعد
انشئ حساباً خاصاً بك لتحصل على أخبار مخصصة لك ولتتمتع بخاصية حفظ المقالات وتتلقى نشراتنا البريدية المتنوعة