Memduh Muheyni
Al Arabiyya Genel Yayın Yönetmeni
TT

Washington’ın pervasız açıklamaları ne zaman kesilecek?

Washington, OPEC Plus’ın üretimi iki milyon varil azaltma kararı akabinde Suudi Arabistan’ın Rusya’nın yanında yer almasına ilişkin akıldışı açıklamalarda bulundu. Şimdi de diplomatların verilen hasarı onarmaya çalıştığını görüyoruz. Nitekim ABD Dışişleri Bakanlığı, Al Arabiya'ya yaptığı açıklamada, Riyad ve Washington arasındaki güvenlik ve hayati çıkarların önemini teyit ederek, Suudi Arabistan'da ikamet eden 70 bin ABD’liden bahsetti.
Öfkelilerin kullandığı bahane, çürük temellere dayanıyor. Riyad, başından bu yana savaşa açık muhalefeti ile net bir duruş sergiledi, devletlerin egemenliğine saygı duyduğunu ve uluslararası hukukun ihlaline karşı reddini sürekli tekrarladı ve Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda da bu hususta iki kez oy kullandı. Birkaç hafta önce, aylarca süren müzakerelerin ardından aralarında ABD’lilerin de bulunduğu savaş esirleri serbest bırakıldı. Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Selman ile Ukrayna Devlet Başkanı Zelensky arasında dün yapılan telefon görüşmesinde Suudi Arabistan, Ukrayna'ya destek için 400 milyon dolar değerinde insani yardımda bulundu.
Tüm bunlara rağmen “petrol piyasalarını kendi hazinesine destek amaçlı canlandırarak Putin’le ittifak yapmak ve onu maddi olarak desteklemek” suçlaması nereden çıktı? Oysa kanıtlar bunun tersini gösteriyor. Cevap açık: Seçim telaşı. Bunların ara seçimler yaklaştıkça gelişen popülist argümanlar olduğunu söyleyenlere katılıyorum. ‘Suudi Arabistan, petrol ve silahlar’, bocalayan popülerliklerini artırmak isteyen veya hatalarına bahane arayan siyasiler için daima mükemmel bir reçete olmuştur. Buna Putin'in adı da eklenince bu cazibeye karşı koymak zorlaşıyor.
OPEC Plus’a benzer birçok vaka aynı gürültüye neden oldu. İhale ve şantaj için kullanılan kanlı bir gömleğe dönüşen 11 Eylül de bunlar arasındadır. Suudi hükümetinin kaçırma eylemleriyle herhangi bir ilişkisi olduğuna dair kanıt bulunmamasına rağmen Suudi Arabistan, el-Kaide’nin arkasında olmakla suçlandığı kampanyalara maruz kaldı. Oysa bizatihi kendisi de el-Kaide’nin bombalamalarından mustaripti. Yine de saldırı, OPEC Plus kararından sonra bile bugüne kadar devam etti. Bir kongre üyesi Suudilere hitaben şöyle dedi: “11 Eylül'ü unutmadık ve dosyaları açacağız!”
Ancak bu seferi öncekilerden farklı kılan nedir? Bana göre, son yıllardaki iç siyaset sahnesinde iki şey değişimi temsil ediyor. Önceleri seçim çılgınlığı sezonla, yani seçim tarihinden birkaç ay öncesiyle sınırlıydı. Ortam ısınır, duygular kabarır ve ardından sonuçların ortaya çıkmasıyla birlikte soğurdu. Şimdi ise medya ve sosyal medya platformlarının ve influencerların devreye girmesi nedeniyle seçim sezonu yıl boyunca devam ediyor. Seçim gürültüsü durmak bilmezken, rekabet edenler bir an olsun nefeslenmiyorlar. Her bir rakip diğerine zarar vermek için herhangi bir tweet veya bir cümle, seçmenle ilgili bir durum, bir mülteci ya da bir suç arıyor. Bu unsurlar, kışkırtıcı bir zihniyeti dayatmanın yanında heyecanlı kitleleri harekete geçirebilecek belirli tipte politikacılar üretti.
Başkan Trump, popülaritesini kaybetme korkusuyla, yenilgisine kadar hayranlarına aşı dozları aldığını söylemedi. Bu durum bizi ikinci nedene götürür ki, o da çılgınlığın ve sürü zihniyetine bağımlılığın daha önce sadece Kongre ile sınırlı olduğudur. Ancak şimdi bu baskıya yanıt veren Beyaz Saray ve yetkililerine sızmış durumda. En yakın müttefikleri ve arkadaşlarıyla kavgaya tutuşacak kadar öfkeli açıklamalar yapmalarının nedeni budur. Suudi Arabistan’ı ziyaretinden önce onu saf dışı bırakacağını söyleyen, ardından diplomatlar bu konuşmasının verdiği zararları gidermeden önce Riyad ile ilişkileri yeniden değerlendireceğini söyleyen Biden’in yönetiminde yaşananlar da bundan ibarettir.
Bazı konularda ve dosyalarda görüş ayrılıklarının olması kaçınılmazdır. Fakat bu, açıklamaların resmi dilin sınırlarını aşmadığı önceki yönetimlerde böyleydi. Ancak sahneye yeni unsurların girmesiyle birlikte bölünmüş ABD’de çok sayıda suçlama ve açıklama duymayı bekleyebiliriz. Nitekim artık tatil nedir bilmeyen asılsız suçlayıcı açıklamaların mevsimindeyiz.