Bilgi ve özgürlük arasındaki sorunlu ilişkiyi öğrendiğimde lise birinci sınıftaydım. Bu olaydan bu yana neredeyse yarım yüzyıl geçti. Ancak hala hafızanın kıvrımlarında yaşıyor.
O zamanlar kesin olduğunu düşündüğüm kanaate ters düşmüş olmasaydı, belki de onlarca başka şey arasında onu hala hatırlıyor olmazdım.
Bu kanaati, şu ünlü atasözüyle somutlaştırabiliriz: "Bana bir harf öğretenin 40 yıl kölesi olurum." Öğretmene olan saygımızın bir teyidi olarak söylüyorduk.
O gün olan şey, Edebiyat ve Metinler Kitabı'nda, bahsi geçen atasözüne ağır bir saldırı içeren ‘Bilgiye Kölelik’ başlıklı bir makale okumamızdı.
Makalenin yazarı, eğitimin insanı özgürleştirmekle ilgili olduğunu, onu başkalarının kölesi yapmakla ilgili olmadığını savunuyordu. Asıl olay, ders öğretmeninin birkaç öğrenciden atasözü fikrini savunmak için konuşmasını ve diğerlerinin de karşı pozisyon almalarını, yani bilgiye köleliği reddetme fikrini desteklemelerini istemesiyle başladı. Atasözüne olan tam inancıma rağmen, öğretmenin beni diğer takımda seçmesi bir talihsizlikti.
Konuya ilişkin ne dediğimi şimdi hatırlamıyorum. Ancak, nispeten uzun bir süre sonra, Profesör John Keane tarafından verilen Araştırma Yöntemleri dersine katıldığımda bu konuya yeniden döndüm. Keane sınıfa “Yeni bir konu hakkında düşündüğünüzde, sizi belirli bir görüşü seçmeye iten etkileri tanımlayabilir misiniz?” şeklinde bir soru yöneltmişti. Bu soruyu yanıtlamak, zihnin sınırlarını keşfetmemize yardımcı olur. Gerçekten bağımsız bir zihinle mi düşünüyoruz yoksa düşünme dediğimiz şey, sadece kültürel çevremizden veya yaşam deneyimlerimizden hazır yargılara başvurmak mı?
Ertesi akşam bazı arkadaşlarıma dersin ana fikrini açıkladım. Aralarından biri, aksi yönde bir fikir sundu. Vardığı sonuç şöyleydi: Eğer akıl bağımsız olmasaydı, Allah bize aklımıza dönmemizi ve kararı bize karşı bir argüman olarak kabul edilmesini emretmezdi. Herkes bu cevaba katılıyor gibiydi. Ancak bir başka arkadaş, Profesör Keane'in solcu eğilimleri olarak gördüğü şeylere dikkat çekti ve sözlerine Marksist doktrinin Sosyal adalet fikrinin yaygınlaşmasına ve gelişmiş ülkelerde siyasetin değişmezlerinden biri haline gelmesine yaptığı büyük katkının yanı sıra felsefi tartışmaları ilerletmedeki önemli rolünden bahsederek devam etti.
Bu fikir etrafında kısa bir tartışma yapıldı. Tartışma hızla Karl Marx'ın şahsına ve Yahudi olmasına, Yahudilerin Avrupa'daki rolüne ve Hıristiyanlıkla ilişkilerine, Kuzey Amerika'ya göçlerine, orada Yahudi lobisinin rolü vb. konulara doğru saptı. Biz bu noktaya geldiğimizde bir arkadaşımız araya girerek, “Ne konuşuyorduk, nerelere geldik? Zihnimiz mi yoksa insanlar, fikirler ve kazalar hakkındaki zihinsel geçmişimiz ve önyargılarımız mı? dedi.
Bu arkadaş, dikkatimizi tartışılmaz gerçeğe çekti. Örneğin Marksizm hakkındaki düşüncemizin, avantajları ve dezavantajları arasında bilimsel bir karşılaştırmaya dayanmadığına. Kurucusuna ve atfedildiği dine (sınıflandırmamıza göre ateist olmasına ve gerçekte ne o ne de bu dine mensup olmamasına rağmen) önyargılı tutumlarla dolu tartışmaya giriyoruz. Yahudi bir aileye mensup olması, konuşmanın yönünü belirleyen büyük bir yük taşıyor.
Bu bölümü takip eden derslerde, Hans-George Gadamer ve Martin Heidegger'in içgörülerini ve özellikle de Heidegger'in yeni bilgiyi anlama ve değer verme aracı olarak önceki zihniyetin rolüne yaptığı vurgu hakkında bilgi edindim.
Bu bağlamda, her yeni anlama eyleminin önceki bir anlama bağlı olduğunu söyler. Elbette bunun mutlak olmadığını ve göreceli olduğunu biliyoruz.
İnsan bilinci hareketlidir ve -Gadamer'in ifadesine göre- açık bir ufuktur.
Önceki bilinç ne kadar etkili olursa olsun, aynı zamanda manzaraların, bilgilerin ve hatta yeni ilgi alanlarının etkisi altında yok olacaktır. Aklın bir akıl olduğunun en belirgin belirtisi, bu değişme yeteneği ve sürekli değişimidir.
Son Haberler
- Arap diplomatik kaynak: Şara, cumartesi günü Bağdat'ta yapılacak Arap Zirvesi'ne katılmayacak
- Esed döneminde hava kuvvetlerinin en önde gelen üç komutanı gözaltına alındı
- İsrail Hava Kuvvetleri, rehinelerin serbest bırakılması nedeniyle verilen kısa bir aranın ardından Gazze'ye yönelik saldırılarını yeniden başlattı
TT
Karl Marx'ı tanıyor musunuz?
Daha fazla makale YAZARLAR
لم تشترك بعد
انشئ حساباً خاصاً بك لتحصل على أخبار مخصصة لك ولتتمتع بخاصية حفظ المقالات وتتلقى نشراتنا البريدية المتنوعة