Memun Fendi
TT

Çin Komünist Partisi mi yoksa Muhafazakar Parti mi?

Güneşi batarak sıradan bir Batı Avrupa ülkesi olan bir imparatorluk ile Doğu'da medeniyet ve tarihin sürekliliği nedeniyle her dönem yenilenen kadim bir imparatorluğu ele alalım... Her iki durumda da uluslararası siyaset, ister Pekin'deki Çin Komünist Partisi’nin (ÇKP) savaşı isterse Londra'daki Muhafazakar Parti’nin savaşı olsun daha küçük iç savaşlarında kendini gösteriyor. Bu iki durum arasında ABD'de Kongre için yapılacak ara seçimler ve Şarm eş-Şeyh'teki iklim konferansı da var.
Acaba hangisi hakkında yazmaya değer? Çin'deki yönetim tabakasını yeniden düzenleme savaşı hakkında mı yoksa İngiltere'deki Muhafazakar Parti’nin savaşı hakkında mı? Kimin hakkında yazmalıyız? Rishi Sunak ve Boris Johnson hakkında mı yoksa Şi Cinping ve Hu Jintao hakkında mı? Ya da bunların arasında Tayvan ve Nancy Pelosi hakkında mı?
Londra sokaklarında yürürken iki durum arasındaki bağlantıyı düşünüyorum. Sonra birden Çin’in Londra’dan ve aynı şekilde İngiltere’nin Pekin ya da Tayvan’dan görülebileceğini fark ediyorum. Zira her şeyden önce insanoğlunun hareketi ve tavırları siyaseti ortaya çıkarır.
Londra sokaklarında ve büyük mağazalarında dolaşırken Çin sahnesi gözünüze çarpar. Bugün Londra'daki Çinliler, büyük mağazalar ve restoranlarda en çok harcama yapan millettir. Bu, petrol patlaması günlerindeki Arapların durumuna benziyor. O zamanlar Londra sokaklarında dolaşan her Araba zengin olmasa bile zengin gözüyle bakılıyordu. Bugün Çinliler, geçen yüzyılın seksenleri ve doksanlarındaki Arapların yerini alıyor.
İngilizler artık zengin Arapların ne kadar harcadığıyla pek ilgilenmiyor. Arapların harcamaları ne kadar büyük olursa olsun Çinlilerin çeşit çeşit güzel giysilere veya mücevherlere harcadıklarının dörtte biri etmez. Bugün Londra'daki Çinlilere farklı bir gözle bakılıyor. İngilizler Çin’i çökmeye başlayan ABD imparatorluğunun rakip bir kutbu olarak yükselen bir devlet olarak görüyorlar.
Pekin'de ÇKP’nin gözleri Tayvan'a ve onunla birlikte neredeyse her yıl test edilen ve Tayvan üzerinde güçsüzlükleri kanıtlanan İngiltere ve Batı'ya dikildi. Çinliler için Nancy Pelosi'nin Tayvan ziyareti ile Eski İngiltere Dışişleri Bakanı Liz Truss'un kınamaları ve Çin’e uluslararası oyunun kurallarını hatırlatması arasında bir fark yok. Özellikle Çin’in hazırlıklar yapması ve Tayvan üzerinde füzelerini uçurmasının ardından hatırlatılan kural şu: Büyük komşunun küçük komşuyu yutmaya hakkı yok.
Rusya ve Ukrayna, büyük bir ülkenin daha küçük bir komşuyu yutma hamlesinin açık bir örneğidir. Durum benzer. Çinliler Ukrayna’dan ders çıkarma fırsatını kaçırmazlar ancak beklenen işgalin bedeli de onları ıskalamaz.
Pekin’den bakılan dünya Londra’dan bakılan dünyaya benziyor ancak sinirler daha gergin. Pekin hükümetinin yapabileceği şey en fazla Hu Jintao'yu ÇKP Kongresi'nden çıkarmaktır.
Çin -açıkça görüldüğü gibi- Doğu'ya hakimdir. Egemenliği Batı başkentlerinin sokaklarında da güçlü bir şekilde kendini göstermeye başlamışken Boris Johnson parti seçimlerinde şansını, Hint asıllı İngiliz Rishi Sunak karşısında bir kez daha deniyor.
Araplara gelince; satın alma güçleri büyük ölçüde azaldı. Batı başkentleri ve hatta doğu başkentleri artık onlarla pek ilgilenmiyor. Tabii petrol fiyatlarını düşürerek Washington ile karşı karşıya gelen bazı Arap ülkeleri istisna.
Pekin'deki kararlılık ile İngiltere'deki Muhafazakar Parti'ye hakim olan kaos arasında, sönmekte olan bir imparatorluğun külleri ile yükselen bir imparatorluk arasındaki uçurum ortaya çıkıyor.