Cuma Bukleyb
TT

Sabit ve değişken

Yukarıdaki başlık, şair Adonis'in Sabit ve Değişken (es-Sâbit ve’l-Mutahavvil) adlı kitabını kastetmiyor. Kastı, İngiltere Başbakanı’nın konutu Downing Sokağı Numara 10'daki sabit ve değişken. Değişken, binanın sakinleri ve ofislerindeki çalışanlar iken sabit iki şey vardır: Kedi ve kürsü. Şu anki kedinin adı Larry. Hükümet görevlisi olan kedinin işi tarihi binayı farelerden temizlemek. Yerine daha genç ama aynı derece ve işlevlere sahip başka bir kedinin geleceği emekliliğine kadar Larry işinde sabittir. Binadaki ikinci sabit olan şey, bir yeni başbakan binaya geldiğinde bir de görevini ve binayı bıraktığında olmak üzere iki merasim için binanın dışına çıkarılan kürsüdür.
Bu satırlardaki amaç kürsüye odaklanmak. Çünkü son yıllarda çok fazla görüldü ve kedinin aldığı ilginin aksine medya tarafından bariz bir şekilde göz ardı edildi. Geçtiğimiz altı hafta içerisinde bu kürsü iki kez gözükme şerefine nail oldu. Bu, yeni başbakanın gelişinin kutlamasının ve gidiş mateminin bir parçası olarak binadaki yetkililer tarafından benimsendiğinden beri tüm tarihi boyunca neredeyse en kısa gözüktüğü an (sadece 44 gün, yani Lizz Truss’un iktidarda kaldığı süre) oldu.
İngilizcede bu kürsüye ‘podium’ deniliyor ve bununla sözlük tanımının da gösterdiği üzere küçük okuma kürsüsü kastediliyor. Downing Sokağı Numara 10’da kullanılan kürsü seminerlerde, söyleşi festivallerinde ve diğer etkinliklerde göze çarpan başka kürsülerden farklı değil. Onu diğerlerinden ayıran şey, televizyon kanallarının ekranlarında çıktığında izleyicilere bakan ön yüzünün siyah renkli dairesel bir metal üzerine beyaz renkte kral ve at sembolleri tarafından korunan İngiliz kraliyet tacının çizilmiş olması. Ayrıca kürsüye bağlanmış iki hoparlör bulunuyor.
Adet olduğu üzere Downing Sokağı Numara 10’un yeni sahibi parlamentodan aldığı güvenoyu ve Kraliyet Sarayı’nın mührü ile binaya geldiğinde bu kürsüden bir konuşma yapar. Canlı olarak medya kanallarının yayınladığı konuşmasında yeni bir dönemin başladığını gururla duyurur ve ulusu refah ve bolluğa götüreceğini vurgular. Binaya girmeden önce konuttaki çalışanlar bu kürsüyü çıkarıp ana kapının önüne koyar. Genellikle eşi ve çocukları ile birlikte gelen yeni bina sahibi, yanında yazılı bir konuşma metni getirir.
Gülümsemelerin, eller havada selamlaşmaların ve fotoğraf çekiminin ardından ceketinin cebinden bu metni çıkarıp kürsüye koyar ve okumaya başlar.
Bu merasimin tamamlanmasının ardından, çalışanlar hızlıca platformu alıp bina içindeki yerine götürmek için harekete geçerler.
Aynı süreç, başbakan istifa mektubunu aceleyle okuyup unutulmuş çöllerde kaybolmak üzere görevinden ve karargahından ayrıldığında tekrarlanır. Elbette iki merasim arasında fark olur.
Konuta girerken yapılan konuşmada, konut çalışanları, danışmanlar ve dostlar tarafından gülümsemeler, tebrikler ve alkışlar olur. Herkes sıra sıra dizilip gülümser ve gelen kişiyi tebrik ederek hoş geldiğini söyler. Çıkış -ya da istifa artık ne demek isterseniz- konuşmasında kürsü, basın mensupları, fotoğrafçılar, televizyon kanalları ve giden başbakanın ailesi ya da bir kısmı gelir. Gülümsemeler ve tebrik yerini asık yüz ifadelerine, hüzne ve üzüntüye bırakır. Giden başbakanın erkek değil de kadın olması durumunda ağlamalar ve gözyaşlarının olması çok yüksek bir ihtimaldir.
Bazen, o anları çevreleyen koşullar ve olayın gelişme hızı nedeniyle, seyirci kasıtlı olarak getirilmez. Bu da alkışların olmaması demektir. Tabi istisnai durumlar da vardır (örneğin, Boris Johnson'ın vedası).
Westminster köyünün basın mensupları alışkanlıktan, her iki durumda da platformu binadaki yerinden çıkarıp ana kapının önüne koymanın ne anlama geldiğini bilirler. Buna ‘Podyum Job’ (kürsü görevi) derler. Basın mensupları mesleklerinin gereği, başbakanın binaya girerken değil de çıkarken kürsünün saklandığı yerden çıkarılmasından daha mutlu olurlar. Zira basın mesleği açısından binaya giriş anları oldukça tahmin edilebilir olur. Bir köpeğin bir adamı ısırması durumundan farklı değildir. Çıkış durumunda ise durum farklıdır. Bu durum gazetecilerin salyalarını akıtır ve sanki bir adam köpeği ısırmış gibi okuyucuların, izleyicilerin ve dinleyicilerin daha çok ilgisini çeker.
Bir başbakanın binaya girmesinin kutlama törenleri sadece İngilizler tarafından değil, tüm dünya tarafından önceden bilinir. Bu yüzden olayın basın değeri çok az olur ve rutin bir belgeleme sürecine oldukça yakın bir durum oluşur. Binadan ayrılmaya gelince, ölüm gibi ansızın olur ve bunu ancak ölüye yakın olan küçük bir grup bilir. Genellikle binadan çıkış, basın mensupları Westminster köyünün başka bir yerinde bir şeylerle meşgulken gerçekleşir. Ancak kürsünün çıkarıldığını duydukları andan itibaren işlerini olduğu gibi bırakıp koşup sıçrayarak Downing Sokağı Numara 10'a üşüşürler. Bunun sebebi kürsünün o anları giyotine çevirmesidir. Ayrılan başbakanın konuşması, idam mahkumlarına söylemesine izin verilen son sözler gibi olur.