Bir şeyin anlamını açıkça belirtmez ve isimlendirmezseniz hiçbir şey elde edemeyip hadis-i şerifte geçtiği gibi ‘toy bir bineğe binen kimse gibi olursunuz, ne bir yol kat edebilirsiniz ne de sırtına bineceğiniz bir bineğiniz kalır.’
Netlik, istenen hedefe ulaşmanın en güvenli yoludur. Mecazlar, istiareler, teşbihler ve beliğ süslemeler ise kelimelere, kelime oyunlarına ve bulmacalara düşkün olanların iştahını kabartır.
Cezayir’in ev sahipliğinde yapılan son Arap Birliği Zirvesi’ni bir grup insan sadece gerçekleştirilmesinden ötürü başlı başına bir Arap zaferi olarak görüyor. Araplar kendi içinde parçalanıp dört bir yana dağılmışken böyle bir zirve yapılmasının bir nevi zafer olarak görülmesi haklı sayılabilir. Ancak bence Araplar, Arap düşmanlarının ve Arap coğrafyası ve demografisini tahrif etme bağımlılarının adlarıyla dile getirilmesi hususunda daha önce bulundukları noktadan bir adım geriye gittiler.
Direkt kimi kastettiğimi söyleyeyim: İran ve Türkiye. Evet açıklamada İsrail çokça, açıkça ve yüksek sesle anıldı. Bu iyi bir şey. Ancak İran Devrim Muhafızları Ordusu’nun (DMO) saldırıları ve Irak, Yemen, Lübnan ve Suriye’deki sistematik yıkımı ne olacak? Erdoğan liderliğindeki Türkiye’nin Suriye, Irak ve Libya’yı karıştırması ne olacak?
Arap Birliği Zirvesi’nden çıkan ‘Cezayir Bildirisi’nde ‘Arap ülkelerinin iç işlerine yönelik her türlü dış müdahalenin reddedilmesine ve Arap Birliği'nin krizleri önleme ve barışçıl yollarla bunları çözmedeki rolünü güçlendirerek, Arap sorunlarının Arap çözümleri ile halledilmesi ilkesine bağlılığa’ vurgu yapıldı.
Şarku’l Avsat’a göre Arap Birliği Genel Sekreteri Ahmed Ebu Gayt’a İran ve Türkiye’nin Arap iç işlerine karışma hususunda adlarının geçmemesi soruldu. Ebu Gayt bu soruya, “Zirve, müdahaleleri iki eksende ele aldı: Arap ulusal güvenliğinin korunması ve Arap su güvenliğinin korunması. Arap işlerine karışan taraflar adına yapılan son Tunus zirvesinde alınan kararların desteklenmesi ve onaylanması da gündemdeydi” şeklinde cevap verdi.
Genel Sekreter’in sözlerini -bunda bir suç yok- daha önceki bir zirvede duymuştuk. İran ve Türkiye’den adıyla söz etmişti. Bu yeterli. Kıyaslama yapacak olursak o zaman İsrail’in de ismiyle anılmaması gerekiyordu çünkü daha önceki ‘zirvelerde’ adı geçmişti. Peki, bu doğru bir şey mi?
Irak ve özellikle Lübnan’da İran’ın projesinin bir parçası olduklarını kimseden saklamayan politikacılar var. Libya’da ise bazıları Türkiye projesinin bir parçası. Bu yüzden itaat ve sadakat borçlu oldukları kişileri kınamayı reddediyorlar.
Geçen ekim ayında, İran yanlısı Irak siyasi ekibinden Iraklı Milletvekili Hanan el-Fetlavi, Arap Parlamentosu'nun taslak bildirisinde ‘iç işlerine yönelik tüm bölgesel müdahaleler ve özellikle de İran'ın bariz müdahaleleri karşısında Irak'a tam destek verilmesi’ ifadesinin geçtiği bir paragrafa itiraz etti. Açık açık İran'ın adının kaldırılmasını talep etti ve daha sonra bu tavrından övgüyle söz etti.
Samimi ve net bir dilin, sağlam ve kararlı tavırların şurada veya burada bir heyetle gerginlik yaratabileceği doğru olsa da acı söz yararlıdır. Zira hastalığın sebebini ortaya çıkarır ve dermanın nerede olduğunu gösterir. Aksi halde konuşmanın faydası yoktur.
TT
Hiçbir netliği olmayan bir Arap metni!
Daha fazla makale YAZARLAR
لم تشترك بعد
انشئ حساباً خاصاً بك لتحصل على أخبار مخصصة لك ولتتمتع بخاصية حفظ المقالات وتتلقى نشراتنا البريدية المتنوعة