Necib Sab
Arap Çevre ve Kalkınma Forumu (AFD) Genel Sekreteri ve “Çevre ve Kalkınma” dergisinin editörü
TT

Şarm eş-Şeyh Zirvesi: Uygulama mı? Erteleme mi?

Bir yıl önceki Glasgow İklim Zirvesi’ni takip eden uzun müzakerelerden sonra, dünya liderleri 27’nci Birleşmiş Milletler İklim Zirvesi (COP27) için Şarm eş-Şeyh’te buluşuyor. Devletlerin vizyonlarını ve şartlarını ortaya koyduğu, liderlerin müzakerelerin ritmini belirlediği iki günlük konuşmaların ardından heyetler görüşmelere devam edecekler. Ardından bakanlar, konferansın sonucunu duyurmak için ikinci haftanın son günlerinde bir araya gelecekler. Zirve, “hep birlikte uygulamaya” sloganıyla, iklim değişikliğiyle mücadele konusunda ciddi çalışmalara başlamak adına zayıf taahhütlere, vaatlere ve pratikte karşılığı olmayan konuşmalara son vermeye yönelik acil ihtiyacı dile getirecek.
Koronavirüs salgını ve Ukrayna savaşı tek büyük olaylar değiller. Pakistan seller altında kaldı, binlerce insan hayatını kaybetti, milyonlarcası barınaklarını ve geçim kaynaklarını kaybetti. Öte yandan kuraklık, Afrika Boynuzu’nda milyonlarca insanı açlığa sürükledi. Durumun ciddiyeti,  iklim endişelerini ekonomik çöküşlerin, politik anlaşmazlıkların ve savaşların üzerine koymayı sağlıyor mu? Yoksa bu dilek bir yaz gecesi rüyasından başka bir şey değil mi? Devlet liderleri konuşmalarıyla ya iklim eylemine öncelik verip onu çatışmalardan ayrı tutacaklar ya da zirveyi kullanarak anlaşmazlıkları alevlendirip genişletecekler. Diğer zirvelerden farklı olarak, bu sefer ritmi hızlıca, ilk prosedür oturumunda keşfedebiliriz. Nitekim oturum, önceden kararlaştırılmış gündemin kabul edilmesiyle genellikle engelsiz geçer. Peki tarihi tazminat hükmünün zarar ve ziyan başlığı altına dahil edilmesi konusunda bir anlaşma olacak mı? Örneğin Rusya, gündemi bahane ederek bir engelleme girişiminde bulunacak mı? Burada iklim zirvelerinin kararlarının oy birliğini gerektirdiğini kaydetmekte fayda var.
İklim çalışmalarının finanse edilmesine ve emisyonları azaltmaya yönelik gönüllü taahhütlerin yeterli olmadığı konusunda herkes hemfikir. Bugüne kadar ülkeler, zayıf izleme mekanizmaları ile kendi ulusal iklim hedeflerini belirleme konusunda özgür bırakıldı. Çoğu zaman tam olarak yerine getirilmeyen taahhütlerinin hacminin belirlenmesi, bağış yapan ülkelere bırakıldı. Ancak “uygulama ve gerçek başarılar” sloganıyla düzenlenen zirvenin öncelikleri arasında, taahhütler, uygulamayı izlemek için katı mekanizmalar ve sonuçların aleni bir şekilde yayınlanması adına asgari düzeyde bir ittifak sağlamak var. Hedef, belirlemek için hükümetleri sorumluluklarının karşısına koyarak eksiklikleri belirlemektir. Ancak uygulamaların takibinden sorumlu bağımsız organ üzerindeki anlaşmazlıkların yanı sıra ihlal edenlere karşı alınacak muhtemel tedbirler için fikir ayrılıkları devam etmektedir. Özellikle gelişmekte olan ülkeler ulusal egemenlik gerekçesi ile herhangi bir dış tarafın kontrolünü reddediyorlar.
Konferansın açılışından bir gün önce bile, müzakereciler henüz “kayıp ve hasar” için belirli bir mekanizma ve iklim değişikliğine neden olan karbon emisyonlarının sorumluluğunun ülkelere nasıl dağıtılacağı hususunda bir uzlaşıya varamadılar. Zengin sanayi ülkeleri, yoksul ülkelerin taleplerinin artacağı endişesiyle tazminat kapısının sonuna kadar açılmasından kaçınıyorlar. Bu nedenle tazminat için özel bir fon kurulmasına karşı çıkıyor ve mevcut finans mekanizmalarına dahil edilmesini talep ediyorlar. Zirvenin, emisyonu azaltmak için ayrılan fonlara kıyasla, iklim değişikliğinin etkilerine hazırlıklı olma gibi “uyum” önlemlerinin payında bir artış konusunda uzlaşıya varması bekleniyorsa, bütçelerdeki payların dağıtım sınırlarının aşılmaması muhtemel olmakla birlikte, katlanarak artırılması gerekmektedir. Zirvenin gündeminde iklim faaliyetlerini finanse etmek için mali katkıları artırmak da yer alıyor. Ancak konuşmacılar, zengin ülkelerin fon için 100 milyar dolar hibe taahhütlerini tekrarlayacaklar ve rakamlar fonun hala büyük bir açıktan mustarip olduğunu ortaya çıkaracak. Ayrıca bilinmektedir ki, ödemenin tamamı yapılsa bile bu, gerçek bir çözümün sadece küçük bir parçasından ibaret olacaktır.
Öte taraftan Şarm eş-Şeyh zirvesinin gündeminde, 2030 yılına kadar emisyonları daha hızlı ve daha çok azaltmak için ulusal hedeflerin düzeyini yükseltmek yer alıyor. Çünkü bu tarihe kadar verilen gönüllü taahhütler, tam olarak uygulansa bile, sıcaklıkta iki buçuk derecelik bir artışa yol açacaktır. Oysa gerekli olan, olası felaketlerden kaçınmak için artışın bir buçuk derecenin altında tutulmasıdır. Bu zirve, kendisinden beklenen tüm hedeflere ulaşmayı başaramayabilir. Ancak iklim konularında asgari düzeyde uluslararası işbirliğini sürdürme başta olmak üzere bir dizi temel ilkeyi onaylayabilir. İklim finansmanında gerekli artışı sağlamak her ne kadar şu an için mümkün değilse de en azından mevcut fonları daha etkin bir şekilde yeniden dağıtmak için bir dizi önlem üzerinde anlaşmaya varabilir. Ayrıca uluslararası finans kuruluşları beklenen ve istenen düzeyde bütçelerini artırmasalar bile, programlarının çoğunu iklim hedefleriyle uyumlu proje ve programları destekleyecek şekilde değiştirme sözü vermelidirler.
Olası hedeflerden biri de, dünyanın gergin ve kasvetli atmosferine rağmen, emisyonları azaltma taahhütlerine ulaşma konusundaki ilerlemeyi değerlendirmek için bir mekanizma kurulması ve -taahhütlerini yerine getirenler için bir övgü, eksik bırakanlar için ise yergi olacak şekilde- açık bir şekilde sonuçların ilan edilmesidir. Aynı şekilde herhangi bir ek finansman onaylanmadan önce yerine getirilmeyen iklim taahhütlerinin uygulanması şarttır. Fakat bu şart yardıma muhtaç olan yoksul ülkelere uygulanabilirse de taahhütlerini yerine getirmeyen zengin ülkelere bunun hesabını kim soracak? Mısır diplomasisi önümüzdeki iki hafta içerisinde büyük bir sınavla karşı karşıya kalacak. Çatışan çıkarları uzlaştırıp iklim eylemini bir adım ileriye taşıyacak çözümler bulmakta başarılı olacak mı? Eski ve yeni imparatorlukların kontrol ve genişleme hayallerinin yanı sıra uluslararası çatışmalar bu görevi imkansız hale getirecek ve bir kez daha erteleme ile karşı karşıya mı kalacağız?