Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, Batı Sahra konusunda Fas haklarını destekleyen açık bir pozisyona doğru ilerliyor gibi görünüyor. Bunun delili, Fas Krallığı’nın Güvenlik Konseyi’nin 2654 sayılı (27 Ekim’de 13 üye devletinin onayıyla kabul edilmişti) son kararını memnuniyetle karşılaması, ayrılıkçı Polisario Cephesi’nin ise kararı reddetmesidir. Cezayir Dışişleri Bakanlığı bir dekolonizasyon meselesi olarak ilgili kararın, “Sorunun doğasını korumaya yönelik çabaları yönlendirme veya motive etme niyetinden yoksun” olduğunu söyledi. Cezayir’in bu pozisyonu, Rusya ve Kenya’nın karara ilişkin çekimserliklerini memnuniyetle karşıladığını, buna mukabil kararı zımnen reddettiği anlamına geliyor.
Fas’ın bu yeni diplomatik zaferi, Batı Sahra hususunda lehine olacak şekilde yaşanan birtakım olumlu gelişmelerin ortasında gerçekleşti. Nitekim ABD, Fas’ın Sahra üzerindeki egemenliğini tanıdı ve on bir Avrupa ülkesi, Batı Sahra’da Fas’ın egemenliği altında bir özerklik kurulmasını adil ve gerçekçi bir siyasi çözüm olarak değerlendirdi. Ayrıca bunun, BMGK’nın kararlarının yürürlüğe girmesi için tarafların yapması gereken müzakerelere zemin oluşturacağını düşündü. Güvenlik Konseyi kararı, çatışmanın taraflarını Fas, Cezayir, Polisario Cephesi ve Moritanya olarak belirledi. BM Elçisi Horst Koehler tarafından 2018’de ve 2019’da İsviçre’de düzenlenen yuvarlak masa toplantıları, biçim ve içerik olarak dört tarafın çatışmada temel bir rolü olduğunu doğrulamıştı: Sahra’da tarihi hak sahibi olan Fas, Sahralılardan ve Sahel ülkelerinden çeşitli gruplardan oluşan ayrılıkçı hareket olarak Polisario Cephesi, Polisario Cephesi’nin destekçisi ve sponsoru olarak Cezayir, Sahra sınırlarındaki sorunları diğer taraflarla paylaşan komşu ülke olarak Moritanya.
Güvenlik Konseyi, çatışmanın bir tarafı olarak rolünü sürdürdüğü için Cezayir ve herhangi bir çözümün kendisinin onayıyla mümkün olabileceğini söyleyen Polisario Cephesi’nin ayrılıkçıları tarafından halen reddedilmeye devam eden mekanizmanın yeniden canlandırılması çağrısında bulundu. Bu, Fas’ın özerklik önerisinin müzakereler için bir zemin olarak kabul edilmesine yol açabilir. Güvenlik Konseyi’nin müzakereler için bir mekanizma olarak yuvarlak masaya işaret eden ve çatışmanın çözümünün siyasi niteliğini vurgulayan son kararı bunu doğrulamaktadır. Diğer taraftan kararda, Birleşmiş Milletler’in (BM) Batı Sahra’daki Referandum Misyonu’nun (MINURSO) görevinin kolaylaştırılması ve tampon bölgelerde konuşlanmış izleme ekiplerine engel olmama gereğini vurguladı. Bu, Polisario Cephesi ayrılıkçılarının ateşkesi açık bir şekilde ihlal ederek düzenlediği askeri hamlelerin açık bir şekilde kınanmasıdır. MINURSO’nun bahsi geçen tampon bölgelerdeki çalışmalarının sürekli olarak engellenmesi, bölgelerden çekilmesine ve buranın Fas kuvvetleri tarafından yeniden alınmasına yol açabilir. Çünkü 1991’de imzalanan ateşkes anlaşması kapsamında Fas ordusu burayı tampon bir bölge olarak Birleşmiş Milletler’e teslim etmişti. Bunun tüm uluslararası süreç için çeşitli sonuçları olacaktır.
Güvenlik Konseyi, Tindouf kamplarında alıkonulan Sahralıların nüfus sayımı ve kimliklerinin belgelenmesini talep etmeksizin fırsatın geçmesine izin vermedi. Şayet bunlar mülteci ise kabul eden devlet tarafından 1951 Cenevre Sözleşmesi’nin kendilerine uygulanması, yani kendilerine kimlik kartı verilmesi, seyahat etme, topluma adapte olma veya üçüncü bir ülkeye yerleşme ya da ekonomik faaliyette bulunma özgürlüğünün tanıması gerekir. Onları kamplarda “toplamak” ve hareket etmelerini engellemek uluslararası hukuka aykırıdır. Bu nedenle, kamp sakinlerinin tespit edilmesi ve taşınma, yerleşme, çalışma veya ekonomik faaliyette bulunma ihtiyaçlarının ve isteklerinin karşılanması için Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK) ile işbirliği yapılmalıdır. Böylece bu insanların, özellikle yardım eksikliği, salgın hastalıkların yayılması, yolsuzluk, gıda ve insani yardım kaçakçılığı karşısındaki acıları hafifletilebilir. Son Güvenlik Konseyi kararı, Tindouf kamplarında bulunanların sıkıntılarının özellikle ele alınması gerektiğini belirtti. Yiyecek kıtlığı, çeşitli görünümleriyle yolsuzluklar ve yaygın hastalıklardan mustarip sisli bir bölgede yaşayanların acılarını hafifletmek için bağış yapan ülkelerin acil bir şekilde müdahale etmeleri gerekiyor. Onlar, ne Cenevre Sözleşmesi kapsamında mülteciler ne de Fas tarafıyla müzakerede onları koz olarak kullanmak isteyen milisler tarafından alıkonulan sakinlerdir. Diğer taraftan milislerin egemen bir devletin topraklarındaki kampları yönetmesi, uluslararası toplum önünde kimin sorumlu olduğu konusunda yasal bir sorun teşkil etmektedir.
Bu bağlamda Güvenlik Konseyi yardımların doğru bir şekilde dağıtılması gerektiğini vurguladı. Bu, ABD’nin daha önce atıfta bulunduğu ve Avrupa Dolandırıcılıkla Mücadele Bürosu’nun da teyit ettiği, gıda yardımının Polisario ayrılıkçıları tarafından kaçırılarak karaborsada satıldığına ilişkin uygulamalara son verilmesi için açık bir işarettir. Kamplardaki mevcut gıda krizi, yardım eksikliğinin bir sonucudur. Nitekim bağışçılar yardımların dağıtımında şeffaflığın olmamasının yanı sıra izleme mekanizmaları ve lojistik kapasite eksikliği konusunda endişeliler ve bu durum yoksulluk sınırındaki bir nüfusun ihtiyaçlarının yönetiminde kaos, hırsızlık ve kaçakçılığa yol açmaktadır.
Güvenlik Konseyi’nin kararı, Fas’ın Batı Sahra üzerindeki hakkını açıkça tanıdı. Fas’ın Sahra ve askeri arena üzerindeki egemenliğinin tanınması devam ederken, daimi ve geçici üyelerin diplomatik arenadaki gelişmeleri dikkate aldıklarına şüphe yok. Fas ordusu işleri kendi kontrolü altında tutuyor. Sahradaki halk, Arap kralının bölgeyi geliştirmek için yıllar önce oluşturduğu kalkınma projesinin avantajlarından yararlanıyor. Tarih imhal eder, fakat ihmal etmez. Görünen o ki tarih Tanca’dan Moritanya sınırına kadar Fas halkına hakkını vermeye başladı.
TT
Güvenlik Konseyi’nin Batı Sahra ile ilgili kararı: Faslılar için yeni bir zafer
Daha fazla makale YAZARLAR
لم تشترك بعد
انشئ حساباً خاصاً بك لتحصل على أخبار مخصصة لك ولتتمتع بخاصية حفظ المقالات وتتلقى نشراتنا البريدية المتنوعة