Bekir Uveyda
TT

Tarih, Şarm eş-Şeyh’in konuğu

Yeryüzünün iklimindeki değişikliklerle ilgili Birleşmiş Milletler (BM) konferanslarının ilki, Berlin'de 1995 yılında yapılmıştı. Bununla birlikte, Mısır'ın Şarm eş-Şeyh turizm beldesinde geçtiğimiz Pazartesi günü faaliyetlerine başlayan BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (BMİDÇS) 27. Taraflar Konferansı’nın (COP 27) daha önce yapılan konferanslar arasında seçkin bir yer edineceği varsayılabilir. Bu konferansı seçkin kılan nesnel nedenler var. Bunları daha sonra sunacağım. Her şeyden önce, Şarm eş-Şeyh Zirvesi’nde tarihin ana konuk olduğunu belirtmekte fayda var. O, davete ihtiyacı olmayan misafirdir. Zira yeryüzünü onaran beşeri eylemlerin ve tahrip olmasına katkıda bulunan eylemlerin en önemli tanığıdır. Dolayısıyla tarih, bu eylemlerin belgeli kaydedicisidir. Bir şey dile getirdiğinde, ister insanların tutumlarıyla isterse karar metinleriyle ilgili olsun, belgelerde yer alan sayıların diliyle konuşur. Bu arada ‘tarih acımasızdır’ gibi ifadeler tekrarlandığında, bunları söyleyen kişiler büyük olasılıkla, sadece insanları değil aynı zamanda bir bütün olarak toplumları ve geleceklerini kötü bir şekilde etkileyerek yanlış değerlendirmeler yapan insanlar hakkında tarihin yargılarının sonuçlarına karşı uyarıda bulunmayı amaçlıyorlardır.
Bu bağlamda, karar vericilerin yeryüzünün ikliminde gerçekten endişe verici olan değişikliklere dikkat etmeleri için omuzlarına düşen büyük sorumluluk ortaya çıkıyor. İklim değişikliğinin, genç nesilleri 40 yaşını aşanlara abartılı görünebilecek şekilde korkuttuğu aşikâr. Ancak abartıcılık suçlaması her koşulda doğru değil. Ya da dünyadaki sol akımların gündemi olarak tanımlanan şeyi suçlamak da doğru değil. Sorunun nedenleriyle gerçek anlamda yüzleşmeye başlanmazsa on yıllar içinde bu gezegenin nüfusunun geleceğini tehdit eden gerçek bir sorun olacak. Bu geleceğin sahipleri şimdi hayatlarının baharındalar. Onlar, tüm kıtalara dağılmış ve dünyanın mahvolma yolunda olmasından endişe duyan İsveçli Greta Thunberg’in neslidir. Onlar, özellikle modern zamana uygun olmayan bir enaniyetin göstergesi olarak kendi zamanlarından başkasıyla ilgilenmiyor gibi görünen yaş gruplarına mensup kişiler tarafından zaman zaman anlaşılmaz karalamalara ve mantıksız alaylara maruz kalan bir nesildir.
Belgelenmiş gerçekler, sonuncusu geçen yaz Pakistan'da olmak üzere dünyanın birçok yerindeki köyleri yerle yeksan eden sellerin arkasındaki ana nedeninin, hala devam eden eşi görülmemiş sıcaklık artışının olduğunu gösteriyor. Buna karşılık, gezegenin farklı yerlerinde kışlar benzeri görülmemiş sert soğukları beraberinde getiriyor. Her iki durumda da -yakıcı sıcaklar ve dondurucu soğuklarda- yaşlı insanlar ve iş hayatı ile bir aile kurmanın başında olan orta gelirli insanlar arasındaki talihsizlerin çoğu bu durumun bedelini ödüyor. Rusya-Ukrayna savaşının enerji fiyatlarında fahiş bir artışa yol açtığı ve bunun geçici bir durum olduğu mazereti inandırıcı değil. Özellikle de gezegenin geleceğini kendi gelecekleri olarak gören ve bu nedenle iklim değişikliği tehdidiyle diğerlerinden daha fazla ilgilenen genç nesiller için inandırıcı değil.
BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in İklim Zirvesi'ni ‘gezegenimiz bir yardım sinyali gönderiyor’ çığlığıyla açması, Şarm eş-Şeyh konferansının iklim değişikliği zirveleri arasındaki eşsiz yerinin başlı başına önemli bir göstergesidir. Tarih bunu kaydedecektir. Zirvenin, yoksul toplumların acısını çektiği büyük zararları onarmak için zengin ülkeleri gelişmekte olan ülkelere karşı yükümlülüklerini yerine getirmeye zorlamada başarılı olup olmadığını belgeleyecek. Bu zararların kaynağı, Avrupa ve ABD’deki açgözlü ve bencil tüketici davranışların neden olduğu olumsuz iklim değişiklikleridir. Geçen yıl Glasgow Zirvesi'nde üzerinde anlaşmaya varılan 100 milyar dolarlık taahhüt yerine getirilmiyor. Bu konuda özellikle İngiltere ve ABD’ye suçlama parmakları yöneltiliyor. Muhtemelen tarih, Şarm eş-Şeyh zirvesinin, dünyanın dört bir yanındaki tüm karar mercilerinin gelecek nesillerin çıkarları için iklimin bozulmasını önlemek adına çok çalışma taahhütlerinde ne ölçüde başarılı olduğunu belgeleyecektir. Öte yandan gençler de diğer insanlar gibi toplumlarını iklim değişikliği tehdidinden koruma konusunda temel rollerinin gerekliliklerinin farkında olmalılar.