Muhammed Rumeyhi
Araştırmacı yazar, Kuveyt Üniversitesi'nde Sosyoloji profesörü...
TT

13. Bani Yas: Karanlık ve bir umut ışığı

BAE Dışişleri Bakanlığı tarafından her yıl düzenlenen Sir Bani Yas Forumu’na farklı bir tat kazandıran dört ana neden; gündemindeki tartışma konuları, farklı kesimlerden katılımcı ve tartışmacıların bir araya gelmesi, medyanın açık radarında olması yani konuşulanların herkese açık ve aleni olması. Tüm bunlar bizi dördüncü özelliğe götürüyor; tartışılan konularda samimi görüşler dinlemek.
Bu toplantıya bölgeden eski başbakanlar, görevli ve eski dışişleri bakanları ve çok sayıda uzman katılıyor. Bu yıl toplantı, Ukrayna'daki savaş, ABD'deki ara seçimler, İsrail seçimleri, Şarm el-Şeyh'teki iklim zirvesi, dünyadaki açlık, enerji ve tüm dünya ekonomilerini saran enflasyon dahil olmak üzere pek çok ve derin değişikliklerin gölgesinde Abu Dabi şehrinde yapıldı.
Toplantının kapsadığı konular arasında şunlar vardı; büyük güçlerin rekabeti ve Ortadoğu'ya etkisi, Rusya, Ortadoğu ve Ukrayna'daki savaş, Amerika Birleşik Devletleri, Ortadoğu ve Arap ülkeleri, Arap olmayan ülkeler İran, Türkiye ve İsrail, insansız hava araçlarının stratejik etkisi, iklim değişikliği.
Üç gün boyunca böyle bir toplantıda söylenenlerin hepsini ele almak zor, bu nedenle, aşağıdakiler, gerçekleşen zengin tartışmalardan kişisel olarak çıkardığım sonuçların bir özeti ve referanslardır.
Toplantıda ortak gözlem, "İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana dünyayı bir araya getiren küresel ortaklığın dağılmakta” olduğuydu. Bu ortaklık birçok zorlukla karşı karşıya kaldı, ancak Ukrayna'daki savaş, “anlaşmazlıkla birlikte ortaklık” denilen şeyin tamamen dağılmasına ve bugün bir “çatışma” haline gelmesine tanık oluyor. Herkes bir dizi yeni, küresel, dengeli değerlere dayalı başka bir ortaklık kurmanın yollarını ve fikirlerini keşfetmeye çalışıyor, ancak bunlar henüz netleşmedi.
Dünya, Ukrayna savaşı nedeniyle bölündü; birinci grup, Rusya'yı pratik olarak kınamadan işgal fikrini reddetti. İkincisi, kınama ile birlikte işgali reddetti. Üçüncüsü tarafsız ve çözüm arıyor. Aynı zamanda ABD'nin de artık tek bir dış politikası yok.
Son yıllarda ABD’nin biri Demokrat diğeri Cumhuriyetçi olmak üzere iki politikası var. İki politikadan her biri diğerinin Ortadoğu'daki hatalarını düzelteceğini zannediyor ve yeni hatalara imza atıyor. Ayrıca tarihte ilk kez içerideki “çalkantının” dışarıya etkisi daha önce olmadığı kadar güçlü ve etkili ve bu çalkantıyı diğerlerine taşıyor. Ara seçimlerden sonra daha kafa karıştırıcı politikalar göreceğiz.
Rusya, Ukrayna'daki yenilgiyi, “Ya bir güç olarak kalır ya da çökersin” sözü bağlamında üçüncü bir dünya ülkesine dönüşmesi olarak algılıyor ve bu da onun için gerçekleşmesi tasavvur edilemeyecek bir şey. Dolayısıyla bir tür zafer kazanmalı ve bu zafer minimum haliyle Rusça konuşan, kendisine bağlı ve sınırlarına yakın bölgelerin korunması ve kendisinde kalmasıdır. Bu gerçekleşmezse çatışma devam edebilir, ancak nükleer silah kullanımı konusu artık masada değil ve bir ifadeye göre bu ihtimal “Yüzde 10'un altına düştü!”. Üstelik Batı Avrupa, Rusya'nın gözünde, özellikle enerji ve gıda alanında, savaşın sonuçlarına artık uzun süre katlanacak durumda değil. Rus bakış açısı şu; dünya “ideolojik bir dünya savaşı” içinde, Batı, Rusya'ya karşı bir medya savaşı yürütüyor ve Ukrayna'ya silah sağlıyor! İran "dronları" varsa, Batı Ukrayna'ya daha da gelişmiş silahlar sağlar! "Rus ordusu yeniliyor" fikri ortaya atıldı! Yanıt, "Afganistan'da ABD ile karşı karşıya değiliz!" oldu. Tabii ki, olaylara dair farklı tarihsel okumaların olması ve bu okumaların farklı bakış açılarını desteklemesi için uyarlanması, özellikle çatışma zamanlarında bir diplomasi “oyunudur”.
Araplar ve bölge ülkeleri arasındaki ilişkilerde, bu ülkelerin önceliklerini araştırmak gerekir ve bunlar toplantıdaki tartışmaların gösterdiği gibi sırasıyla şöyle; İran'ın üç ana önceliği var: özellikle son zamanlarda artan protestoların ardından nükleer programını hızlandırmak, onun gibi ABD karşıtı siperde durduğu için Rusya ile ilişkileri güçlendirmek, çevresinde nüfuzunu genişletmek. Çeşitli milliyetler, İran'ın orta sınıfı, kentsel gruplar ve yeni nesil, reform konusunda artık mevcut rejime güvenmiyor, bu nedenle muhalefetin kapsamının genişlemesi en yakın olasılık. Mevcut İran siyasi diliyle hiç ilgisi olmayan üç terim var: “Orta çözümler”, “hoşgörü” ve “farklılıkları kapsamak”. İran politikasının seyrinde ancak dini liderin halefinin geleceğinin hâlâ belirsiz olduğu İran liderliğinin değişmesiyle bir değişiklik olasılığı ortaya çıkabilir. Türkiye'nin (20 yıllık AK Parti iktidarından sonra genel seçimlere hazırlanırken) önceliklerine gelince, Suriye meselesi, bölge ülkeleriyle (Mısır, Libya ve Körfez) ve İran ile ilişkiler. İsrail'in öncelikleri ise Araplarla ilişkiler, İran nükleer programı ve Filistinliler.
Binyamin Netanyahu'nun kurmakta olduğu hükümet konusunda iyimserlik yok, çünkü peşini bırakmayan yargı sisteminde bir değişikliğe ihtiyacı var ve bu nedenle onları memnun etmek için sertlik ve aşırılık yanlılarının yaptıklarına karışmayacak. Aşırılık yanlısı kanat da, Filistinlileri ezmekte ve baskı yapmakta daha ileri gidecek. Aşırı sağın bu oy marjına ulaşmasının sebeplerinden biri, Filistinlilerin gerilimi artıran son faaliyetleriydi. İsrail sahnesini iki yönden okuyan gözlemci, “İsrail ve Filistin taraflarının” birbirine duydukları “korku” tarafından yönetildiğini söyleyebilir. Filistinlilerin İsraillilerden korkmaları haklı olabilir, ancak ikincisinin de birincisinden korktuğu dikkatleri çekiyor. Bu nedenle, karşılıklı güvenin kaybolması, Filistin davasının umut olmadan olduğu yerde saymaya devam edeceğini gösteriyor!
Uzaktan kumanda edilen uçakların savaş stratejisindeki rolünün tartışılması, esasında tarımsal püskürtme, nakliyat ve yangınları söndürme gibi” kalkınma ve gelişme çalışmaları için tasarlanan teknolojinin askeri alana taşındığında neler olduğu konusuna geniş bir kapı açtı. Askeri alana taşınır taşınmaz bu teknoloji “efsanevi” bir şekilde ilerledi. Kendisine karşı üretilen her ekipmanı teknolojisi ile yendi. İnsansız hava araçlarının “yoksulların gelecekteki silahı olacağı” şeklinde bir söz var.
Tabii ki iklim sorunu toplantıda hak ettiği ilgiyi gördü. İklim değişikliği ile ilgili felaket bilgileri daha kötü ve ciddi olmasına rağmen ne hükümetler ne de kamuoyu bunun için seferber olmazken, “Kovid-19”un dünyayı nasıl korkuyla ayağa kaldırdığı konusunda şaşkınlıklarını dillendirenler oldu. Ancak Körfez bölgesinde sıcaklığın çeyrek yüzyıl içinde 7 derece (yani bir insanın yaşayamayacağı kadar) artacağını ve Basra şehrinin yok olacağını uzmanlardan öğrendiğimde dehşete kapıldım!
Son olarak, Sir Bani Yas Forumu, organizasyon ve düşünce açısından en önemli forumlardan biri ve bunun için BAE Dışişleri Bakanlığı'nın gençlerine teşekkür ediyoruz.