Tarık Alhomayed
Suudi yazar. Şarku'l Avsat eski genel yayın yönetmeni
TT

İran ve torunların devrimi!

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, İran'daki protestoları ‘devrim’ olarak nitelendirerek İran rejiminin uyguladığı baskının nükleer anlaşmanın yeniden canlandırılmasını zorlaştırdığını söyledi. Aynı zamanda protestoculara uyguladıkları baskılar nedeniyle İranlı yetkililere uygulanan yaptırımların daha da sertleştirilmesini desteklediğini belirtti.
Macron, Radio France Inter’e verdiği röportajda, İran’daki protestoların ‘daha önce eşi görülmemiş bir durum’ olduğunu vurgulayarak “Devrimin torunları devrim yapıyor” ifadelerini kullandı. Macron bununla da kalmayarak geçtiğimiz günlerde dört İranlı aktivistle bir araya geldi.
Burada, bu açıklamaları anlamak için dikkatli bir şekilde üzerinde durulması gereken İran'a karşı bir Fransız duruşuyla karşı karşıyayız. Fransa'nın duruşunda stratejik bir değişiklik mi var yoksa bu sadece Tahran'a baskı yapmak için yapılan bir açıklama mı? Fransa ‘devrimcilere’ yardım etmek için ne yapabilir? Nükleer anlaşmanın başarısız olması durumunda bir ‘b planı’ var mı?
Paris, İran ile yapılan nükleer anlaşmanın yeniden canlandırılması için en çok çaba sarf eden ülkelerden biri. Başkan Biden yönetiminin ara seçimlerden önce anlaşmayı yeniden canlandırmak için ‘acele ettiği’ doğru olmakla birlikte Avrupa Birliği (AB) gibi Paris de öneriler sunma konusunda en çok tolerans gösteren ülke olmuştu.
Bugün ara seçimler sona erdi ve Demokratlar hayal ettiklerinden daha iyi bir konumdalar. Özellikle yasama seçimleri ABD'deki bölünme ve kutuplaşmayı ortaya çıkarmışken ABD yönetiminin nükleer anlaşmayı canlandırma çabalarına geri dönüp dönmeyeceği belli değil.
Bununla birlikte Fransa Cumhurbaşkanı’nın şu an İran'a karşı tutumu ve oradaki protestoları ‘devrimin torunları tarafından gerçekleştirilen’ bir devrim olarak addetmesi, Tahran'daki rejime karşı bir gerilimi artırma duruşudur. Bu, şu ana kadar ABD’nin bile göstermediği seviyede bir duruş...
Dolayısıyla Cumhurbaşkanı Macron'un bu açıklaması, Fransa-İran ilişkilerinin artık farklı bir boyut kazandığı anlamına geliyor. İran rejiminin şu anda Fransa tarafından gelen bu açıklamaların ciddiyetini fark edip şu iki konuda taviz verip vermeyeceği bilinmiyor:
Birincisi, taahhüt ve esneklikle, yani tavizler vererek nükleer anlaşmayı yeniden canlandırmaya girişmek. İkincisi ise İranlılara yönelik şiddeti ve zulmü durdurmak. İran rejiminin şu an bu iki konuda taviz verebileceğinden şüpheliyim çünkü bunun sonuçları rejim için bir sarsıntı demek.
Aslında İran rejimi kendi elleriyle oluşturduğu bir çıkmazın içinde. Rejimin radikal yapısı, özellikle iç protestolar veya nükleer anlaşmayı yeniden canlandırma süreci söz konusu olduğunda rasyonalizm ve pragmatizm uygulamasına karşı çıkıyor.
Tüm yaşananlar, İran rejiminin asıl düşmanının, reforma yönelmesi, değişmesi veya İran iç dünyasının ihtiyaçlarını anlaması mümkün olmayan rejimin ta kendisi olduğunu gösterdi. Dolayısıyla Fransa Cumhurbaşkanı'nın bu açıklamaları dikkate değer ve önemli açıklamalardır. Ancak bunun arkasında İran'la başa çıkmak için net bir mekanizma olup olmadığı belli değil.
İran'da yaşananların uluslararası düzeyde kabul edilmesi, rejim üzerindeki baskının artırılması ve ‘devrimciler’ için gerçek yardımlar yapılması gereken bir ‘devrim’ olduğunu söylemek, kendi vatandaşlarına karşı suç işlemekten çekinmeyen bir terör rejimine düşmanlık ilan etmek demektir.
İran'da yaşananların ‘devrim’ olarak görülmesi, bunun ışığında nükleer anlaşmanın yeniden canlandırılmasının zorlaşması ve İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun yeniden iktidara gelmesi göz önüne alındığında, İran dosyasının yeniden tırmanışa geçtiği söylenebilir. Şimdi önemli olan soru şu:
Biden yönetimi tüm bunların karşısında nasıl bir tutum sergileyecek?