Semir Ataullah
Lübnanlı gazeteci - yazar
TT

Meryem neden korkuyor?

Akşam yemeğine davet ettiğimiz bir bayan arkadaşımız öyle geç kalmıştı ki endişelendik ve neden geciktiğini sormak için kendisini aradık. Özür diledi ve birkaç dakikalık işi olduğunu söyledi. Sonra biraz daha gecikti ama kendisini yeniden aramaya utandık. Sonunda saat 10’da elinde bir çiçek buketi ve Feyruz’un bir şarkısında dediği gibi “konuşmalar ve şiirlerle” göründü.
Konuşmaların tamamı gecikme nedeni hakkındaydı ve özetle şöyleydi; sevgili arkadaşımızın yıllardır bir Etiyopyalı bayan yardımcısı varmış. İşe başladığında arkadaşımızın 3 çocuğu henüz küçükmüş ve onları büyütmesine yardım etmiş. Şimdi büyüdüklerinde de bakımlarına yardım ediyormuş. Arkadaşımız ve eşi bir yere gitmek ve çocuklarını bırakmak zorunda olduklarında Meryem’in deneyimine, sadakatine ve dürüstlüğüne güveniyorlarmış. Meryem, ailenin esmer üyesi olmuş. Başta her yıl ailesini ziyaret etmeye can atarken, zamanla iki yılda ve sonra üç yılda bir ziyaret eder olmuş. Daha sonra da ailenin kendisi ona ailesini ziyaret etmesini ve tatil yapmasını hatırlatır olmuş.
Arkadaşımızın ailesi Müslüman, Meryem ise Hristiyan. Her Pazar kiliseye gider ve günün yaklaşık yarısını arkadaşlarıyla geçirir, birbirlerine başlarına gelenleri veya haberleri anlatırlarmış. Meryem en önemli haber kaynağıymış, çünkü “madamı”, yani aziz arkadaşımız bir haber spikeri. Meryem olayları anlatırken temsilciler meclisi başkanı değil “madam” öyle dedi dermiş.
4 Ağustos’ta aile dışarıda ve Meryem de evde işini neredeyse bitirdikten sonra oturmuş sevdiği diziyi izliyormuş. Aniden korkunç bir gürültü, sonra da dehşetli bir patlama sesi duymuş. Bir fırtınanın kendisini balkon kapısına doğru fırlattığını görmüş ve neredeyse onu balkondan da aşağı itecekmiş.
Aile bireyleri birbiri ardınca eve döndüklerinde iki sahne karşısında korkuya kapılmışlar; evin hali ve Meryem’in hali. Birkaç gün içinde evi biraz düzene sokmuşlar ama Meryem’in gözlerindeki korku silinmiyormuş. Pazar günü geldiğinde aile Meryem’in arkadaşlarıyla buluşmasının ona iyi geleceğini düşünmüş. Ama Meryem eve döndüğünde velvele içinde ülkesine dönmeyi istemiş. Meslektaşımız, onu sakinleştirmeye, patlamanın yaşandığına ve meselenin artık sona erdiğine ikna etmeye çalışmış. Mesele nedir mi? Arkadaşları ona dünyanın sonunun yakın olduğunu ve bunun Lübnan'dan başlayacağını söylemişler. Her biri bununla ilgili gördüğü rüyayı anlatmış ve bazıları ona "madam"ın bu konu hakkında herkesten daha çok şey bilmesi gerektiğini söylemiş.
Gün geçtikçe Meryem’in düşünceleri biraz sakinleşmiş. Ama kimse onu dünyanın sonunun yakın olmadığına ikna edememiş. Zavallı kadın ara ara bir hüzün nöbeti geçirir olmuş. Bu nöbetlerden biri de bu akşam yemeğine denk gelmiş. Arkadaşımız sözlerini bitirdikten sonra herkese tedirgin bir sessizlik hâkim oldu; ya Meryem ve arkadaşları haklıysa? Dünyada olup bitenler kıyamet alametlerinden değil mi?