Abdulmunim Said
Kahire’de Mısır Gazeteciler İdaresi Meclisi Başkanı ve Kahire Bölgesel Strateji Çalışma Merkezi Yönetim Müdürü
TT

Ortadoğu'da bugün ve dün

Günümüz dünyasında göz ardı edilemeyecek 3 gerçek var. Detay olarak bu gerçekler o kadar zengin ki içlerinde taşıdıkları risk ve fırsatların ayrımını yapmak çok zor.
Birinci gerçek, dünyanın ürkütücü bir hızla ve iklim koşullarının değiştiği ölçüde değiştiğidir. Teknolojik kaderi de ışık hızında değişiyor. İkincisi, korona salgınından Ukrayna savaşına ve her ikisinden kaynaklanan ekonomik krize kadar, 21. yüzyılın üçüncü on yılının krizleri, oldukları gibi kalmıyorlar ve onca acıdan sonra düzelme ve rahatlama şansı mevcut. Üçüncüsü, ister inanın ister inanmayın, Ortadoğu'nun durumu daha fazla radikalizm, şiddet, terörizm ve iç savaşlar değil, aksine özellikle Arap ülkeleri arasında bölgesel iş birliğinin eşlik ettiği reform, inşa etme ve sürdürülebilir kalkınma eğiliminin büyümesi yönünde değişiyor.
Mısır'ın Şarm el-Şeyh şehrinde geçen ilk sahne, dünyanın değişiminin ve gezegenin maruz kaldığı felaket gerçeğinin idrakinin bir ifadesiydi. Aynı derecede önemli olan, bu idrakten, yalnızca varoluşsal sorunla ilgilenmeyen, aynı zamanda yeni bir sanayi devriminin kapılarını açan teknolojiler için büyük bir yarışın doğmasıydı. 4’üncü bir endüstriyel ve teknolojik devrimin yaşandığını, “yapay zeka” alanındaki sıçrama ile birlikte kapasitesini ikiye katlamasının bir sonucu olarak üçüncü dijital bilgi devrimindeki atılımın bu devrimin en popüler yanı olduğunu biliyorduk. Ancak artık durum bununla sınırlı değil, güneş ışığını ve rüzgarın hareketini kontrol eden, yağmur üreten, çölde tarım yapan, saf su üreten ve geri dönüştüren ve daha fazlasını yapan yeni bir yeşil devrim aşaması ortaya çıktı.
İklim meydan okuması, insanın susuzluk, açlık ve hastalık meydan okumasını kabul etmesiyle değil, yaratılışın başlangıcından beri daha fazla yiyecek, su, enerji ve iletişim üreterek doğaya meydan okumasıyla kendisine karşı bir karşılık yarattı.
İkinci sahnede, insan korona krizine meydan okudu. İki yıl boyunca aşılar, tedaviler ve hastalarla yaş, tür, yer ve zamana göre ilgilenmekle ilgili protokoller üretti. Buna ek olarak, havalimanları ve limanlardaki küresel trafiği düzenledi ve tedarik zincirlerini iyileştirdi. Tüm bunlar küresel ekonominin toparlanması için potansiyeller yarattı.
Ancak Ukrayna krizi ve savaşı beklenmedik bir zamanda geldi. Çatışmalar 4 şehir etrafında döndü; Kiev, Mariupol, Herson ve Odessa. Bunlar arasında belirleyici halka, Herson şehriydi; Ruslar galip gelseydi Odessa'nın kapıları onlara açılacaktı, ancak Ukraynalılar kazanırsa Ukrayna’nın hayatta kalması ve Karadeniz'e giden yolun açık kalması kesinleşecekti. Şu ana kadar sonuç, Rusya'nın Herson savaşını kaybettiği ve Ukrayna kuvvetlerinin şehre girdiğidir. Askeri gerçeklikteki bu değişim, büyük güçlerin ilişkilerinde daha önemli bir dönüm noktasının başlangıcı olabilir. Zira bu olaya bir dizi gelişme eşlik etti. Birincisi, Rus askeri sözcüsü, Herson'daki yeni gerçeklikle ilgili yaptığı açıklamada, Rus kuvvetlerinin geri çekilmesinin Rusya Savunma Bakanlığı'nın emriyle gerçekleştiğini belirtti. Bu, daha önce yaygın olmayan bir ifade, zira ne Putin'den bahsedildi ne de operasyonlardan sorumlu askeri komutaya yer verildi. İlginç olan, sözcünün Herson'un bir Rus şehri olduğundan ve Rusya'nın onu müzakereler yoluyla geri alacağından bahsetmesiydi! İkincisi, Başkan Putin'in G20 zirvesine katılmak için Endonezya'nın Bali kentine gitmeme kararını açıklaması ve video konferans yoluyla dahi konuşma yapmayı reddetmesi, Rus devletini temsilen Dışişleri Bakanı Lavrov'un zirveye katılması. Üçüncüsü, Türkiye'de Rusya ve ABD istihbarat teşkilatlarının başkanları arasında bir toplantı yapılması ve stratejik silahlarla ilgili müzakerelerin yeniden başlamasının toplantının sonuçlarından biri olması. Dördüncüsü, ABD Başkanı Biden ile Çin Devlet Başkanı Şi Jinping arasında Bali'de bir görüşmenin gerçekleşmesi. Görüşmeye dair sızdırılanlara göre, iki taraf ilişkilerindeki kırmızı çizgileri belirlerdiler. Kırmızı çizgilerin özü, tek bir Çin olduğu ve bunun, Çin'in Tayvan'ı işgal etme hakkına sahip olduğu anlamına gelmediği, Washington ile Pekin arasındaki ilişkinin, aralarındaki “rekabeti” organize etmeye dayanacağıydı. Amerikan çevrelerinde bu, geçen yüzyılın yetmişli yıllarının ilk yarısındaki Yumuşama (Detente) aşamasına dönüş olarak tanımlandı. Bu aşama, dünyadaki iki süper güç arasındaki çekişmeli ilişkileri, silahlı çatışma ihtimalini ortadan kaldırma, silahlanma yarışını düzenleme ve kısıtlama yöntemiyle yönetmeye dayanıyordu.
Üçüncü sahne, önceki iki sahnenin ortasında gerçekleşti; Ortadoğu artık bildiğimizden farklı ve bugün düne benzemiyor. Şarm el-Şeyh’teki iklim konferansında Arap ülkeleri arasındaki iş birliği büyüktü. Mısır, onu yeni enerji için bölgesel bir merkez yapacak şeyi elde ediyordu. Aynı zamanda bayrak, Dubai'de düzenlenecek "COP28" zirvesi için Birleşik Arap Emirlikleri'ne teslim ediliyordu. Suudi Arabistan'a gelince, biri resmi görüşmelerin yapıldığı mavi alanda kurulan diğeri tamamen bağımsız ve ziyaretçilerle dolup taşan iki büyük serginin yanı sıra, geçen haftaki yazımızda bahsettiğimiz “Yeşil Ortadoğu” konusundaki en büyük girişiminin lansmanını yapıyordu. Girişim yalnızca iklim değişikliğine direnmekle ilgili değildi, bundan daha fazlasıyla, çöl alanlarına yönelik yeni teknolojilerle dünyayı nasıl değiştirebileceğimizle de ilgiliydi. 16 Kasım'da Suudi Arabistan'ın Kahire Büyükelçiliği'nin medya bölümü şu haberi yayınladı: “Cidde Havalimanları Şirketi, tarifeli (olağan) ve ek günlük uçuşlarla seyahat seçenekleri sunarak ve Kral Abdulaziz Uluslararası Havalimanı'ndan Katar Devleti'ndeki Doha'ya yapılan uçuşlarda operasyonel trafiği artırarak, Katar Devleti'nde düzenlenecek 2022 FIFA Dünya Kupası maçlarına katılmak isteyenleri karşılamak için hazırlıklarını tamamladı”. Bundan sonra açıklama, Dünya Kupası'nda Suudi Arabistan Milli Takımı ve diğer Arap milli takımları desteklemek isteyen yolcuları, taraftarları ve turistleri büyük kolaylıklarla taşımak için hazırlanan otobüs, araç ve uçak seferleri ve trafiği hakkındaki yüzlerce ayrıntıyı paylaşıyordu.
Üç sahnenin hepsi olumlu yönlerde ilerliyor. Burada önemsediğimiz husus, sadece dünyanın değişmesinin mutlaka yıkım yönünde ilerlemesi gerekmediği ya da krizlerin ve savaşların artık gezegene hakim olduğu ve felaketten kaçışın olmadığı değil, aksine, insanın sahip olduğu kudretin her şeyden önce az ve küçük olmadığı gerçeğidir. Rusya'nın Ukrayna'ya karşı savaşının sadece bir yenilgi olmadığı, aynı zamanda bir yandan NATO'nun Ukrayna'daki genişlemesine sınır koyduğu, daha da önemlisi, Rusya'ya yönelik ekonomik yaptırım politikalarının sadece Rusya'ya değil tüm dünyaya baskı yaptığı teyit edildi. Dünyayı demokrasiler ve diktatörlükler şeklinde bölmenin, tarihsel, siyasi ve ahlaki kusuruna ek olarak, nihayetinde, dünya barışının anlaşmalarına bağlı olduğu iki ülke arasındaki muazzam gerilimlerin bir aracı olduğu gerçeğine Washington'daki birileri uyanmış olabilir. Arap Ortadoğu'sunda en azından bugün dün ile aynı değil. "El-Ula Deklarasyonu"ndan bu yana çok şey değişti ve Arap ülkeleri ile Katar arasında daha fazla iş birliği köprüsü kuruldu. Katar’da düzenlenen Dünya Kupası'nı kutlamak için kollarını açan sadece Suudi Arabistan değil, Körfez ve ötesindeki tüm Arap ülkeleri oldu. Aslında mesele sadece futbol maçlarından ibaret değil, bundan daha fazlası ve bu da reformun tüm Arap sistemine yayıldığını gösteriyor.