Tarık Alhomayed
Suudi yazar. Şarku'l Avsat eski genel yayın yönetmeni
TT

Özgürlük değil ırkçılık

Bugün tanık olduğumuz, tüm dünyaya birtakım ‘değerler’ ve anlayışlar empoze etme ve spora siyaset karıştırma girişimi, bazılarının iddia ettiği gibi özgürlük değil, çeşitli alanlarda barbarlığa varan bir ırkçılıktır.
Basitçe bilindiği üzere, özgürlüğünüz başkasının özgürlüğünün başladığı yerde biter. Bugün tanık olduğumuz şey sadece bir hadsizlik değil, örf ve değerlere ve onlardan önce inançlara yönelik bir saldırıdır. Bir de tüm bunlar özgürlük adı altında yapılıyor!
Ukrayna'daki savaştan sonra siyasetin spora karıştırılmasına izin verildi. Bugün Dünya Kupası’nda da bunu yapmak için girişimlerde bulunuluyor. Burada şöyle bir soru ortaya çıkıyor: Arap bir futbol takımı ya da oyuncularından biri kendi düşüncelerini sporda ifade etmeye kalkarsa ne olur?
Bir takım veya oyuncu “Filistin'i Unutma” ya da “Müslüman Düşmanlığına Hayır” veya “Dinime Saldırmayın” yazan bir rozet takmaya karar verirse ne olur? Batı bunu kabul eder miydi? Bu ifade özgürlüğü olarak görülür müydü? Tabii ki hayır.
Bugün tanık olduğumuz şey şu ki, özgürlük kavramları, Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü (OPEC) dışındaki bazı üretici ülkelerden oluşan OPEC+ grubunun petrol üretimini azaltma kararından sonra ABD Kongresi’nin bazı üyelerinden gördüğümüz gibi medya ve bazı milletvekilleri tarafından kullanılan ırkçı bir dile dönüşen kışkırtıcı siyasi kampanyalar için kullanılarak bariz bir şekilde sömürülüyor.
Bu kararın duyurulduğu sırada sadece, düşünüp tartmadan nefreti körükleme ve karşı tarafı şeytanlaştırma kampanyası olarak açıklanabilecek kampanyalar gördük. Dünyadaki farklı değer, gelenek ve göreneklerle uğraşmak artık toplumların ve halkların imajını zedelemeye hazır ithamlar ve ‘karalamalara’ dönüştü.
Bugün Dünya Kupası ile birlikte, Batı'ya veya ABD’ye benzemek zorunda olmayan ülkelere, kültürlere, geleneklere ve göreneklere saldırma eğiliminin farklı bir seviyesi ile karşı karşıyayız.
Yukarıda da belirttiğimiz gibi özgürlük ve değerler altında yapılan bu kampanyalar şantaj ve ırkçılık boyutuna ulaştı. Örneğin buna, İngiliz Newcastle United takımı satın alındığında şahit olduk.
İşin garibi, bize özgürlükler ve değerler dersi verenler, ülkelerimizin işgaline sebep olanların kendileri olduğunu unutuyorlar. Yüz binlerce kişinin öldürüldüğü Irak bunun iyi bir örneği. Irak işgal edilmesinin yol açtığı sıkıntıyı hala çekmeye devam ediyor. Buna rağmen özgürlük, değerler ve insan haklarına saygı gibi saçma sapan sözler duyuyoruz.
Örneğin, Elon Musk satın almadan önce Twitter’ın, ancak deli olarak nitelendirilebilecek kişiler tarafından özgürlük ve insan hakları kisvesi altında nasıl değerler ve kabul edilen şeyler veya edilmeyenler bekçisine dönüştürülüp, işin sansür boyutuna çıkarıldığına şahit olduk.
Size kendi gözlerimle gördüğüm bir olayı anlatayım. Twitter ‘Sözde Erdem Bekçileri’ grubunun elindeyken içlerinden biri gözlerimin önünde bir olay hakkındaki sahte bir kampanyaya yanıt verdi. Olayın adli bir boyutu vardı ve yasaya dayanıyordu. İki dakikadan kısa bir süre içinde ilgili kişiye paylaşımını silinmezse hesabının askıya alınacağına dair bir uyarı mesajı gönderilirken zararlı ve yanıltıcı her şey aynı kaldı.
Dolayısıyla, özgürlüğü savunan bir kampanyayla değil; diliyle ve kanunları çiğneyen tavrıyla ırkçı bir kampanyayla ve örneğin İran'daki kurbanları görmezden gelip diğer bölgelere odaklanan seçici ve önyargılı bir kampanyayla karşı karşıyayız. Bu kampanya iklimi koruduğunu iddia ediyor, sonra sanat hazinelerini yok ediyor. Ne yazık ki, önümüzde rasyonalitenin ve ötekine saygı göstermenin tüm temellerinden yoksun bir delilik kampanyası var.