Cemal Zakut
TT

Netanyahu-Smotrich-Ben Gvir hükümetinin planları

Knesset'in hükümetini onaylamasının hemen ardından Netanyahu, koalisyonunun yerleşim programını, "İsrail devleti topraklarındaki" Yahudi yerleşim yerlerini genişletmeyi sürdürmek şeklinde özetledi. Özellikle de “Celile, Golan Tepeleri, Yahuda ve Samarra”’daki yerleşim yerleri diye de belirleyici ve açıklayıcı bir şekilde ekledi. Bu üç unsuru aynı derecede İsrail Devleti’nin ayrılmaz bir parçası olarak değerlendirdi. Bu da aşırılık yanlısı yerleşimci Bezalel Smotrich liderliğindeki "Regavim" örgütünün terminolojisine göre "Filistinlilerin Yahuda ve Samarra'yı işgal etme niyetleriyle" mücadele etmek için ilhak planının benimsendiğini veya haklarımızı inkar etmekte diretileceğini açıkça ortaya koyuyor. Smotrich, Netanyahu tarafından Maliye Bakanı, yerleşim ve arazi anlaşmalıklarını çözme dosyasından, “sivil yönetim” denen şeyden ve Filistin ekonomisinden sorumlu olarak atandı ve bu da, Regavim'in kurucusu ve "Dini Siyonizm" Partisinin lideri Smotrich'i Batı Şeria ve Gazze Şeridi'nin fiili yöneticisi yapıyor. 
Nitekim yerleşim yerlerinin inşasını destekleyen “Regavim” kuruluşu 2022 yılında yeniden güncelleyerek yayınladığı Ekim 2019 tarihli raporunda, Filistin Otoritesi’nin Fayyad hükümeti aracılığıyla başlattığı "İki Yıllık İşgali Sona Erdirme ve Filistin Devletini Kurma Planı"nı, "C Bölgesi'ni işgal etmek ve onu içeren bir Arap devleti kurmak" şifresinden ve kodundan ibaret olarak gördü.
Ramallah'taki Madar İsrail Araştırmaları Merkezi'nin çevirip özetlediği gibi “Regavim” kendisini şöyle tanımlıyor; Regavim, amacı toprağı ve “ulusal” zenginliği korumak, toprakla ilgili her şeyde "İsrail" hukukunun korunmasını sağlayarak, devlet topraklarının "yasadışı kontrolünü" önlemek olan bir kitle hareketidir. Hareket bunun için “Yahudi vizyonu”nu ve bu vizyonu “parlamento ve mahkemeler, rapor ve araştırmalar yayınlamak, Oslo Anlaşmalarına göre C olarak adlandırılan bölgedeki Filistin inşaatlarını engellemek adına dilekçeler vermek” yoluyla hayata geçirmeyi temel almaktadır.
Regavim, İsrail toplumunun ırkçı aşırı sağa doğru kayışının en önemli ifadelerinden biri. Kendisini bir sivil örgüt olarak sunsa da aslında kolonyal sağın en önemli kollarından biri. Diğer benzer kuruluşlarla birlikte, sağın üstünlüğünü pekiştirmekte, ona toplumu yeniden formüle ederek üzerinde daha fazla kontrol sahibi olmasını sağlayan araçları sağlamakta çok önemli bir rol oynadı.
Hazırlayıcılarına göre, o dönemde Fayyad’ın planının hayata geçirilmesinin 10. yıl dönümü münasebetiyle yayınlanan aynı raporun tamamı "Fayyad'ın planına karşı çıkmanın yollarına" ayrılmış bölümünde, bu plan " Toprağın çalınması ve Filistinlilerin oraya yerleşmeleri” için gizli bir şifre olarak kabul ediliyor. Raporun bu bölümü, planın C Bölgesindeki "arazileri kontrol etme" ile ilgili olan maddesinin hiçbir maddesinin uygulanmadığı kadar hassasiyetle uygulandığı sonucuna varıyor.
Raporun vardığı bu sonucu kanıtlamak için, raporun kapağına Feyyad'ın bir fotoğrafı konularak altına İngiliz The Times gazetesi ile yaptığı röportajlardan birinde söylediği sözler alıntılandı: “Proaktif bir tavır almaya ve sahada Filistin gerçeklerini inşa ederek işgalin sonunu hızlandırmaya karar verdik. Bu, Filistin devletinin kuruluşunun göz ardı edilemeyeceği görüşümüzle tutarlıdır. Bu bizim ajandamız ve kararlılıkla uygulamak istiyoruz”. Rapor bu alıntıyı, sahada olup biten her şeydeki kararlılığı ve gizli niyeti göstermek amacıyla kullandı. Sahada olup biteni, büyüme ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde, sadece belirli bölgelerde, yani C Bölgesi'nde ve belirli bir zaman dilimi içinde doğal inşa ve gelişmeye değil, "toprak üzerinde Filistin kontrolü"nü sağlamaya dönük somut bir hedef ve metodoloji varsaydı.
Yeniden güncellenen ve yayınlanan aynı rapor, "İsrail'in gayrimeşrulaştırılması ve yok edilmesi" ile sahada "tek taraflı ve şiddetsiz" mücadele arasındaki bu hayali bağlantının, bahsi geçen Filistin yaklaşımını destekleyen ülkeler için güvenlik açısından “şiddetsizlik altında gizlenen” bu durumun tehlikesini açığa çıkardığının altını çiziyor. Rapora göre güvenlik açısından tehlikeli olmasının nedeni, bu yapının “Han el-Ahmar gibi güvenlik açısından hayati öneme sahip ve İsrail ordusunun OHAL durumunda kullandığı caddelere” yakın olması, ordunun hareketini engelleme ihtimalidir. Siyasi olarak tehlikeli olmasının nedenine gelince,  "C Bölgesi topraklarını tartışmalı topraklar değil, Filistin toprakları olarak onaylaması"nın yanı sıra İsrail yerleşim birimlerine bitişik olması, "onlar için bir tehdit oluşturması, onları zayıflatması ve iletişimini engellemesi".
Rapor, bunu tarım gerekçesi altında işgal veya tarımsal işgal olarak değerlendiriyor. Bu, “yasadışı inşaat” ile eş anlamlı bir diğer terimdir. Ancak tarımsal işgal yasadışı inşaattan daha tehlikelidir, çünkü Filistin Otoritesi’nin çaldığı, ağaçlandırdığı, yol ağlarını inşa ettiği, derin kuyular kazdığı daha geniş alanlara yayılmaktadır. Tüm bunlar yine Regavim terminolojisine göre “ruhsatsız” bir şekilde yapılmaktadır.
Filistin medyasında, araştırma merkezlerinde ve insan hakları kurumlarında maalesef hak ettiği önemde ele alınmayan “Regavim” raporu hakkında yukarıdaki detaylı sunum, Siyonist planlarla sahada mücadelenin damgasını vurduğu bir aşamaya ışık tutmayı amaçlamıyor. Daha ziyade ve daha da önemlisi, bu ülkede insanımızın geleceğinin karşı karşıya olduğu risklerin niteliğini, işgal planlarına karşı örnek alınacak modelleri oluşturan ve oluşturabilecek hayati öneme sahip deneyimlerin yeniden canlandırılmasının gerekliliğini irdelemeyi amaçlamaktadır. Zira İsrail yasalarına göre yasaklı olan terörist Kahanizmin torunları Smotrich ve ortağı Ben Gvir, artık İsrail politikasının, özellikle de toprakların ve üzerindeki Filistin halkının geleceğiyle ilgili dümenini kontrol etmektedir. İkisi de bu anlamda dümeni ele geçirmeyi başardıktan sonra, işgal altındaki Kudüs dahil olmak üzere Batı Şeria'nın tamamında Filistin varlığının kökünü kazımak şeklindeki teorik fikirlerini, her gün şahit olacağımız pratik planlara dönüştürecekler. Planlarının amacı ise Batı Şeria üzerindeki kontrolü sıkılaştırmak ve İsrail topraklarına katmak, Filistin mevcudiyetini bazı şehir ve kasabalardaki izole adalarla sınırlandırmak, toprakları, zenginliklerini ve doğal kaynaklarını talan etmeye devam etmek, planlarına göre sakinlerini tek bir seçenekle, topraklarını terk edip gitmekle karşı karşıya bırakmak.
7 Ocak Cumartesi günü Ramallah'ta düzenlenen sempozyumda, araştırmacı ve yazar Abdulmecid Hamdan ile “Cephe Koalisyonu ve Arap Değişim Hareketi” Bloğu Başkanı Eymen Avde konuştu. Hamdan, gözle görülür bir yerinden etme tehdidi üzerinde açıkça durdu. Avde ise İsrail siyasi sisteminde mevcut ve bir sonraki aşamanın resmi bir politikası olarak faşizmin sınırlarının çizilmesinin üzerinde durdu. Ne var ki sempozyum, bu iki yakın tehlikeyle mücadeleye yardımcı olacak yönelimlere ve somut cevaplara ulaşmadan sona erdi.
Faşist Siyonist sağın, toplu tehcir yoluyla Nekbe senaryosunu tekrarlayamayacağı doğru. Ancak önümüzdeki yıllarda gönüllü gerçekleşecek göçü başlatmak için, Filistinlileri köklerinden söküp yerinden ederek, geçim kaynaklarını kurutarak ve onları İsrail işgücü piyasasındaki kölelerden ibaret bir hale dönüştürerek Nekbe'yi tamamlama planından vazgeçmedi. Bu, bazı gözlemcilerin çatışmayı Filistin varlığını tasfiye ederek ve şu anda Filistin halkının lehine olan demografik denklemi kırarak çözme girişimleri olarak adlandırdığı şeyin özüdür. Filistin liderliğinin şimdiki gibi bölünmüş, aşınmış ve izole olmuş durumu devam ederse, elbette, İsrail hükümeti, kendi lehine olan güç dengesizliğine dayanarak, ciddi uluslararası engellerle karşılaşmaksızın planlarını hayata geçirmek için uluslararası durumdan, dünyanın kaç kutuplu olacağı üzerinde dönen küresel çatışmadan yararlanma konusunda Filistin liderliğinden daha yetenekli olacaktır. Filistin liderliği için geçerli olan, Mescid-i Aksa Haremi Şerifi’ni Yahudileştirme planlarını da içeren saldırgan İsrail politikasının vahşet ve zorbalığını reddeden Arap rejimleri için de geçerlidir.
Birbirini izleyen İsrail hükümetlerinin, çevredeki bölgesel ve uluslararası koşullar gölgesinde mevcut hükümet ile daha belirgin hale gelen planları bunlarsa ve bu planlarla mücadele etmek için oluşturacak herhangi bir ciddi eylem stratejisi birlik, sebat ve halk direnişine odaklanmayı gerektiriyorsa, birilerine doğrudan bir soru sormak istiyoruz. Sorumuzun muhatapları; üzerine inşa edilebilecek bir model olarak Fayyad'ın planının stratejik boyutlarını çarpıtma girişimine, kendini cezalandırma ve planın birden fazla alanda görülen başarılarını yok etme kertesine varacak kadar bu deneyimi hedef alma çabalarına doğrudan veya dolaylı olarak katkıda bulunan herkestir. Bunlara şunu sormak istiyoruz; bu vizyonla elde edilen başarıların heba edildiği, eksiklerinin ve boşluklarının değerlendirilmediği 10 yılın ardından sizin somut planlarınız nedir? Yine bugün bizi kuşatan labirentte yolumuza devam etme, hiçbir faydası olmayan boş sloganların arkasında siperlenme ısrarı nedir? Kendi içinde tükenme noktasına varacak kadar bölünmüş olan ulusal hareket ve onun siyasi sisteminin taraflarına yönelik doğrudan sorumuza gelince, o da şudur; bu meydan okumayla yüzleşme planınız nedir? Bu plan ırkçı İsrail'in işgalinin bedelini ödediği bir fırsata dönüştürülebilir mi? Bununla bağlantılı bir diğer soru, ulusal hareket taraflarının İsrail'in bu bedeli ödemesi için ne gibi somut planları olduğudur. Elbette halklarına dönmek ve onun dayanıklılığına ve sebatına güvenmek dışındaki planlarından bahsediyoruz. Keza halkın iyi yönetişim, adaletli geçiş dönemi çerçevesinde direnişini ve kararlılığını güçlendirecek faktörler sağlayabilecek, etkin bir geçiş birlik hükümetinin yaşamsal meselelerini yürütmesiyle ilgili doğal hakkından, adil kaynak dağılımından bahsediyoruz. İşgal politikalarıyla mücadeleden kaynaklanan yüklerin doğru bir şekilde paylaşılmasını, bölünmenin yaralarının sarılmasını, Filistin vatandaşını yeniden ilgi odağı yapan, ulusal davaya uluslararası konumunu yeniden kazandıran, kapsamlı genel seçimlerin düzenlenmesine hazırlık olarak kamusal özgürlüklerin serbest bırakılmasını kastediyoruz. Artık birlik olma zamanı geldi mi yoksa tüm içeriği boşaltılmış bir iktidar uğruna her biçimiyle bitmek bilmeyen mücadele, yıkımla sonuçlanacak aşamanın başlığı olarak mı kalacak? Bu sorulara hizipçilikten, tahakkümden, dışlayıcılıktan, bölünmüş bir haldeki Otorite ve toplumun başına gelen tüm kötülüklerden uzakta somut bir yanıt verilmeden, bu ciddi meydan okumanın, halkı harekete geçirmek için bir fırsata dönüştürülemeyeceğini hepimiz anlamalıyız.
Son olarak, uluslararası toplum çifte standart politikasının, sadece burada, Filistin'de değil, çatışmalar, halkların zenginliklerine el koyma girişimleriyle hastalıklı dünyamızın çeşitli bölgelerinde uluslararası barış ve güvenlik için gerçek bir tehdit haline geldiğini ne zaman anlayacak?