Eski ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo'nun ‘Never Give an Inch: Fighting for the America I Love’ (Hiçbir koşulda tek bir karış toprak verme: Tutkunu olduğum Amerika için Savaşmak) isimli hatıratında yazdıklarının çoğunu okudum. Bunlar, basının -maalesef- solcu gündemlerin yanında yer aldığı çarpıtmada, yanlış bilgilendirmede ve seferberlikte rol oynadığı hassas bir dönemi belgeleyen gerçeklerle dolu anılardır. Kitapta dikkatimi çeken en önemli cümle şu oldu: “Trump yönetimi dünyayı umduğumuz gibi değil, olduğu gibi ele aldı.”
Trump yönetimini en çok karakterize eden şey, özellikle Pompeo liderliğindeki siyasi ve diplomatik dosyalar oldu. Ülkeler ve halklar arasındaki farklılığı ve bütünleşmeyi barındırmaya çalıştı. Her ülkenin kendi egemenliğini koruyacak şekilde, dayatma veya müdahale olmaksızın kendi işlerini yönetme biçimine saygı duyulmuştur. Ben bunu önce çıkarlar stratejisine dayanan modern uluslararası ilişkiler felsefesinin net bir şekilde anlaşılması olarak tanımlıyorum.
Mike Pompeo, siyasi, güvenlik, askeri, istihbarat, medya, hukuk ve diğer pek çok dosyayla ilgilendi. Benim açımdan en önemli dosya; Suudi Arabistan-ABD ilişkisinden, bölge ve dünya ekonomisi meselelerinde önemini ve dengeleyici rolünü ancak siyasetle uğraşanların kavrayabileceği veya anlayabileceği o köklü tarihi ilişkiden bahsetmesi. Bu nedenle, birçok gizli gerçeği ve bilgiyi, önyargısız ve tarafsız bir şekilde açıklığa kavuşturması şaşırtıcı değil.
Pompeo, Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'a olan hayranlığını, yönetim yöntemini, mevcut dosyaları ve gelecekteki zorlukları ele alışını gizlemiyor. Onu, zamanının en önemli liderlerinden biri ve dünya sahnesinde gerçekten tarihi bir figür olduğunu kanıtlayacak bir reformcu olarak tanımlıyor. Ayrıca Krallık tarihindeki en büyük kültürel reforma öncülük ettiğini de söylüyor. Mike Pompeo, kitabında Prens Muhammed bin Selman hakkında şu ifadelere yer veriyor:
“Muhammed bin Selman genç yaşına rağmen -Veliaht Prens olduğunda 31 yaşındaydı- karmaşık ve sert bir siyasi ortamda akıllı bir oyuncu olduğunu çoktan kanıtladı.”
Pompeo, bu sözleri, diğerleri gibi takip eden bir hayran ya da doğrudan hayatındaki değişikliklere dokunan bir vatandaş olarak değil, daha çok çeşitli dosyalar ve krizlerde farklı koşullar altında Veliaht Prens ile doğrudan ilgilenen, modern, öncü ve kararlı ticaret yöntemine tanık olup aynı zamanda belgeleyen bir süper gücün yabancı bir yetkilisi olarak sarf etti.
Modern Suudi projesinin karşı karşıya olduğu en zor mesele, Veliaht Prens’in ivmesinin ve fikirlerinin geleneksel politikacılar veya sınırlı hayal gücü olanlar tarafından anlaşılmamasıdır. Oysa Pompeo ne olduğunu çabucak kavradı ve Prens Muhammed bin Selman'ı toplumsal bir devrimin, ekonomik bir rönesansın, siyasi bir sıçramanın ve gelecek nesiller tarafından ölümsüzleştirilecek bir kültürel sıçramanın lideri olarak gördü. Mike Pompeo bir röportajında şunları söyledi:
“Muhammed bin Selman, Suudi Arabistan’ın Vizyon 2030’unun arkasındaki itici güçtür. Bu, petrol üretiminin ve katı İslami değerlerin hâkim olduğu bir ülke için büyük ekonomik ve sosyal reformları ortaya koyan bir plandır. Bazıları, Muhammed bin Selman'ın reformlarının hızının çok yavaş olduğunu söyledi. Ancak hiçbir Suudi lider bu hızda hareket etmedi ve eminim ki başka hiçbir lider bunu yapamaz.”
Mike Pompeo'nun bahsettiği onca şeyin önemine ve anılarında belgelediği gerçeklere rağmen bunlar bizim için yeni şeyler değil. Biz ne yaptığımızı çok iyi biliyoruz ama bu gittikçe daha önemli hale geliyor. Çünkü zamanla tarafsız gazeteler ve gelecekte Krallık hakkında yazacak ciddi araştırmacılar için bir referans haline gelecek. Onu engellemek için yapılan tüm sefil girişimlere rağmen başarısının sırlarını keşfedecekler.
TT
Pompeo'nun anılarındaki modern Suudi Arabistan
Daha fazla makale YAZARLAR
لم تشترك بعد
انشئ حساباً خاصاً بك لتحصل على أخبار مخصصة لك ولتتمتع بخاصية حفظ المقالات وتتلقى نشراتنا البريدية المتنوعة