Muhammed Rumeyhi
Araştırmacı yazar, Kuveyt Üniversitesi'nde Sosyoloji profesörü...
TT

Mirasın modern bir okumasının yapılması gerekli!

En doğru soru şu olacak: Dini mirası şimdiye kadar gösterilenlerden farklı okumamız gerekiyor mu? Hiç kuşkusuz cevap evettir. Hem de büyük bir evet.
Karşı karşıya olduğumuz çıkmaz, bu meselenin, yani ‘miras okumasının’, geçmiş yüzyıllardan gelen metinlere sert bir şekilde bağlı olan veya siyasi yorumlamada amacı olan biri dışında kimsenin dokunamadığı bir nevi tabu haline gelmesidir. Özellikle de ‘Dinamik İslam’ adlı geniş bir akımın, başta Arap dünyası olmak üzere tüm İslam bölgesinin halklarının kabiliyetleri üzerinde tahakküm kurmasıyla miras, destekçilerin ve yardımcıların ‘avlanması’ ve finansal ve siyasi kazançlar elde etmesi için bir araç haline geldi.
Bazı Arap ülkeleri, ‘Dinamik İslam’ın uykularını kaçırdığını ve çoğunluğun fikirlerinin tam oturmadığı bir kitleyi kazanmak için teklifler sunarak kalkınmalarını engellediğini söylediler ancak bu rejimler ve hükümetler rasyonel bir alternatif üretmediler. Kısmen ‘Dinamik İslam’ yorumlarına karşıt yorumlara başvurdular. Ancak tamamen potadan çıkamadılar ve bence halen gördüğümüz üzere ne yapacaklarını bilmez haldeler.
İnsanın elbette bir ‘dine’ ihtiyacı olduğu açık. Çünkü tabii ve beşeri olguların yorumlanmasında bilinmeyenler bilinenlerden daha fazladır. Bu olguların bir kısmı ne kadar bilinirse, akıl dışı yorumlara duyulan ihtiyaç alanı da bir o kadar azalır. Ancak insanoğlu halen tabii ve beşeri olguların arkasındaki her şeyi bilemiyor. Bu bir. İkincisi, insanın ‘dine’ ihtiyacı olmakla birlikte, aynı din içindeki farklı gruplar metinleri ‘farklı sloganlar altında’ kendi gereksinim ve çıkarlarına göre yorumlamışlardır. Örneğin Hıristiyan dininin Ortodoksluktan tutun Protestanlık, Kıptilik ve Marunilik gibi versiyonlara kadar uzanan onlarca yorumu vardır. Aynı şey İslam ve semavî veya dünyevî herhangi bir din için de geçerlidir.
Dini içtihadın gelişime yardımcı olma, kalkınmayı teşvik etme, kardeşliğe ve ulusal eşitliğe yöneltme, çoğulculuğa açık olma, hataları eleştirme ve gelenek göreneklerin dinin aslı ile karıştırılmasını reddetme yönünde olması ile metinlerin bağlam dışında kullanılması ve günümüz meselelerinde geçmişin deneyimlerinin ve uygulamalarının pazarlanıp bunlara teşvik edilmesi çıkmazı ile karşı karşıyayız.
Bu doğrultuda şöyle bir örnek yukarıda geçenleri açıklayabilir: Pek çok ‘davetçi’ (dine davet eden kimse), muhataplarına yüzyıllar önce meydana gelen olaylardan ve rivayetlerden örnek verir, ‘seleflerin’ bunları nasıl ele aldığını anlatır ve modern çağda ortaya çıkan sorunları buna benzer şekilde çözmeye teşvik eder!
Örneğin, şu anki İngiltere Kralı 3. Charles siyasi, ekonomik veya toplumsal bir olguyu 1. Charles gibi çözmeye karar verse, başı boynunda olan tek bir İngiliz seçkini kalmazdı. Burada anlatmak istediğimiz şey, birçok davetçide zaman faktörünün olmaması ve bunun olaylara etkisini ıskalamalarıdır. İçlerinden bazıları, geçmişe sık sık yelken açmalarının bir sonucu olarak, ‘aklen ve ruhen donmuş’ hale geldi. Toplumu ‘donma odasına’ sürüklemeye ve Orta Çağ'da yaşatmaya çalışıyorlar.
Hasan el-Benna, Seyyid Kutup, Mevdudi, Ebu Zehra, Şaravi ve Karadavi gibi isimler bunlardan bazıları. Aralarındaki ihtilaflara rağmen Arap toplumunu ve kültürünü ‘fikirsel açıdan dondurma veya çatışma odalarına’ götürdüler. Siyaset, toplum, ekonomi ve uluslararası ilişkilerdeki her sözden önce onların sözü geldi. Ayrıca birçok kişiyi ‘tartışmaya açık olmayan katı’ topluluklara dahil ettiler. Bazıları, Arap toplumlarını yıkıma götüren ‘kapsamlı bir dervişlik’ içinde kavramlara veya anlamlara bakmayıp sadece kulak veren kişileri ‘büyüleme’ yeteneğine sahipti. Bu mesele, aşırı milliyetçilik ile ‘ötekini hor görme’ ve nefret yayma temelindeki mezhepçi tutuculuğun en büyük karışımına sahip Velayet-i Fakih ile daha çok yayıldı.
Ne yazık ki bu geniş akıma karşı bir proje belirginleşmedi ve bu konuda dikkate değer bir çaba gösterilmedi. Bu akım herkesin kafasını karıştırdı. Anavatanı yönetme noktasında kriz yaşayan rejimlerin, laik Irak Baas bayrağına ‘Allah büyüktür’ yazmak gibi birdenbire o gizleme payına başvurduklarını gördük! Bu, krizin göstergelerinden biri. Daha pek çok gösterge var. Abdunnasır’ın ‘Kur'an-ı Kerim Radyosu’na başvurması buna bir örnek. Bu, bilinçli olarak yapılsaydı olumlu olurdu, ancak radyo toplumun fizikötesi şeylere bağlılığını artıran bir grup gelenekçi müfessire bırakıldı!
Dinamik İslami hareketin siyasi projesi, geçmişte ve halen yaşanılan bütün tecrübelerde olduğu ve olmaya devam ettiği gibi bir devrim ve geçmişe ‘dönme’ projesidir. Çoğunlukla, ‘davetçilerin’ toplumu yabancılaştırmak ve sonra onu kontrol etmek için kullandığı araçlardan başka bir şey değildir. Dinamik İslam'ın hakimiyeti sırasında Mısır Parlamentosu’nda geçirilmek istenen ilk yasa, ‘kadın sünnetine izin verilmesiydi’! ‘Dar görüşlü Dinamik İslam’ın çeşitlerinden biri olan Husi grubunun bugün kontrolü altındaki Yemen topraklarında tüm insani kavramları unutturmak için yaptığı şey, tıpkı Afganistan’da kadının insani olarak varlığının inkar edilmesinde olduğu gibi, aklı topluca karartma ve liderlere tapınmaya yanaştırmaktır!
Bugün etrafımız, eski zamanlardan gelen içselleştirilmiş, mirasa dayalı yorumlarla sarılmış durumda. Bu yorumlar, mantığa yatmasalar da izlenebilecek en iyi yol olarak gösteriliyor. Bazıları ‘Cinlerle konuşmaktan’ bahsediyor. Kimileri, geçmişte bazı ileri gelenlerin olağanüstü güçleri olduğundan söz ediyor. Gelişmiş olanlar da dahil olmak üzere toplumların bileşenlerini etkisi altına alan ve onları küresel düzeyde değiştiren, duaların ve tütsülerin yerine bilimsel laboratuvarlar ve yaratıcı deneyler getiren bir dünyada akılları uyuşturan ‘İslami ekonomi’ ve ‘İslami elbiseler’ gibi öğeler de bulunuyor.
Arapların aklını çelmek ve yabancılaştırmak konusunda kastettiğimiz şeyin bir güvenlik çözümüne ihtiyacı yok. Asıl ihtiyacı olan şey birden fazla girişi olan entelektüel ve kültürel bir yaklaşımdır. İlk olarak ‘geçmiş’ ekolü eleştirme cesareti lazım. Zira geçmiş tamamen altın, medeni veya bugün uygulanabilir değil. İkincisi, en iyi seçeneği, önlemi ve faydayı getiren eleştirel bir eğitim gerek. ‘Maslahata dayalı fıkıh’ ekolüne geri dönülmesi gerek. Dinamik İslam'ın grupları ile mücadelenin hafife alınması ve bazılarının güzellemesini yaptığı gibi bu gruplarla küçük çapta birlikte yürünmesi meselesine gelirsek; bir bakmışsınız o küçük çap, büyümüş olur ve işte o zaman son pişmanlık fayda vermez!
Son söz:
Metinlerin içinden olumsuz bir şekilde ayıklanarak bazı şeylerin seçilmesi ve bunların ‘kapsamlı, kesin ve doğru’ olarak sunulması, toplumları durgunluğa sürükleyen bir beyin yıkama ve siyasi pazarlamadır.