Mişari Zeydi
Suudi Arabistanlı gazeteci- yazar
TT

Yeniden Muaviye

Projenin detayları, dramatik çizgileri, atmosferi ve mesajları henüz açıklanmasa da önümüzdeki ramazan ayında yayınlanacak olan "Muaviye" dizisinin yapımcıları ve yapımcı kanal MBC hedef alınmaya başlandı.
Garip olan şu ki; Arap Emevi devletinin kurucusu ve asil bir Kureyşli ailenin soyundan gelen, kişiliği İslam tarihinin, onun lehine, aleyhine ya da ikisi arasında olsun Müslüman kalbin genel vicdanının temel kurucu eksenlerinden biri olan Muaviye bin Ebi Süfyan karakteri, Arap dizilerinde ilk kez canlandırılmıyor. Eski Mısır tarihi dizilerinde Muaviye karakteri yer aldı ve eski oyuncular arasında Muaviye karekterini canlandıran en ünlü isim Mısırlı yıldız Muhammed el-Dafravi’ydi. Daha geç bir dönemde 2011 yılının ramazanında “Hasan, Hüseyin ve Muaviye” adlı dizi gösterime girmiş ve burada da Muaviye karakterini Suriyeli oyuncu Reşid Assaf canlandırmıştı. Muaviye karakterinin dolaylı bir şekilde yer aldığı diğer dizilerdense bahsetmiyoruz bile.
Peki neden Muaviye karakteri ilk kez canlandırılıyormuş gibi bazı kişiler henüz gösterime girmeyen bir diziye karşı harekete geçtiler?
Irak'ın popüler Şii lideri Mukteda es-Sadr, Twitter hesabından yaptığı açıklamada “Dizide Ali bin Ebi Talib ile Muaviye bin Ebi Süfyan’ın eşit tutulmasını veya birbirlerine yakınlaştırılmalarını kabul etmeyi” reddettiği için bu dizinin yayınlanmasına karşı çıktığını vurguladı. Sadr, dizinin yayınlanmaması talebine kılıf olarak fitne çıkarmamaya dikkat etmeyi ve – kendi anladığı şekliyle- ılımlılık için çabalamayı gösterdi. Bu nedenle hemen başka bir dizinin yayınlamasına da karşı çıktığını duyurdu. Söz konusu dizi Şii “el-Şeair” kanalının yakın zamanda duyurduğu – doğrusu bu duyurunun hızından şüpheleniyorum, çünkü dizi yapımı zor bir iştir- ikinci halife Ömer ibn el-Hattab'ın katili Ebu Lü’lüe’nin hayatını konu alıyor.
Irak Medya ve İletişim Komisyonu, önceki açıklamasında ifade ettiği üzere iki dizinin de Irak'ta yayınlanmasının yasaklandığını duyurdu. Durum şu ki, “büyük fitne” olarak bilinen Emevi ailesinden üçüncü halife Osman bin Affan'a karşı patlak veren isyan ve bunun sonucunda suikasta uğraması, ardından dördüncü halife Ali bin Ebi Talib el-Haşimi ile Muaviye el-Emevi arasında Osman'ın kanı ve liderliklerinin meşruiyeti konusunda yaşanan mücadele, bilindik ve İslam tarihinin başlangıcından bu yana bir çekişme ve anlaşmazlık konusudur.
Muaviye veya Ebu Lü’lüe hakkındaki bir dizi mezhepsel bölünme durumunu değiştirmeyecek. Mezhepçi çerçevelerin veya cahil taassubun zincirlerini kıranlar,  tarihin sayfalarını tarafsız bir şekilde çevirenler ise, aklı başında seçkinler veya bağımsız zihniyete sahip olanlardır.
Mukteda es-Sadr’ın ima ettiği son bir şey daha var, o da Muaviye'yi karalamanın sadece Şiilere özgü olmadığıdır. Aslında bazı özel Sünni marjlar dikkate alınmazsa Sünni ana akımda Muaviye hem dünyevi hem de dini açıdan saygın bir figürdür.
Ne var ki yakın bir tarihte Muaviye ve tüm Emevileri şeytanlaştırma konusunda Müslüman Kardeşler'in, kollarının ve solun üslubu, Şii üslubuyla birleşti.
Ünlü kitabı "İslam'da Sosyal Adalet"te Seyyid Kutub'un  Müslüman Kardeşler'e resmen katılmasından önce dahi Osman'ı yerdiğini ve Muaviye hakkında şöyle dediğini görüyoruz: “O, Ebu Süfyan'ın ve Hind binti Utbe'nin oğludur. Tüm kavminin varisidir ve ruhunun İslam'ın hakikatinden uzaklığı bakımından onlara benzer. Hiç kimse İslam’ı Muaviye ve Emevilerden almasın, çünkü o Muaviye ve Emevilerden beridir.”
Gerçek şu ki, Muaviye karakterini ele almak ve işlemek, bazı Şiilerin veya Kutubçuların yergilerinden daha önemli ve derin bir misyondur ve onu tüm tarihi ve bilim dışı çılgınlıklardan uzakta, akılcılık, ölçülülük ve bilgiyle ele almak bir gerekliliktir.