Cibril Ubeydi
Libyalı araştırmacı yazar
TT

Irak ve yirmi yıllık korku ve terör

Yirmi yıldan fazla bir süredir mezhepçi milisler ve çeşitli İran kolları felaketini yaşamakta olan bugünün Irakı'nın, sadece “diktatör” devrildiği için, 2003'teki işgalden önceki halinden daha iyi olduğunu düşünenler veya tasavvur edenler hatalıdır. Allah, reform ve değişim peşinde koşan Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani'nin yardımcısı olsun.
Rejimin devrilmesini takip eden karanlık 20 yılda adam kaçırma ve cinayetlerin eşlik ettiği korku düzeylerini aşan dehşeti unutarak 20 yıl önceki Irak'ı bir korku cumhuriyeti olarak tanımlayanlar, yanılıyorlar.
Irak'ın son 20 yılını mezhepçi milislerle dolu bir terör cumhuriyeti olarak tanımlamanın gerçekçi olduğunu düşünüyorum. Bugün Irak, Hizbullah’tan (Irak kolu) Horasani Tugayları, Ebu el-Fadl Abbas Tugayları ve Asaib-i Ehlil Hak Tugayları, Zeynebiyyun ve Fatımiyyun’a kadar çoğu, İran'ın Irak'ın güvenlik durumunu ve istikrarını bozmak için verdiği direktiflere uyan mezhepçi milislerin gücünün ve vahşetinin yol açtığı acılara katlanıyor. İran tarafından 2003'te finanse edilmeye başlanan söz konusu milis örgütler, yolsuzluk anlaşmaları, bir bölümü İran ile sınır kapıları aracılığıyla gerçekleşen uyuşturucu ticareti ve para kaçakçılığı yoluyla hızla İran'ın ekonomik kurtarıcısına dönüştüler.
Irak'taki İran milisleri ve kolları, Irak'ı bir korku ve terör ülkesi haline getirdiler. Örneğin Mehdi Ordusu'ndan ayrılan Asaib-i Ehlil Hak’ın, adam kaçırma, tüccarlardan haraç kesme ve özellikle Selahaddin şehrindeki Acil ve Alas petrol sahalarından İran’a petrol kaçakçılığı gibi eylemleri bulunuyor. İran ile doğrudan bağlantılı ve İran Devrim Muhafızları amblemini taşıyan Horasani Tugayları Haşdi Şabi’nin bir fraksiyonu, adam kaçırma ve yolsuzluk içeren sözleşmeler yapma gibi eylemlerde aktif ve kendisi Irak'ı bir korku ülkesine dönüştüren İran kollarından biri. Haraç alan en zengin milis örgütlerinden biri olarak kabul edilen Bedir Örgütü ve lideri Hadi el-Amiri, özellikle İran'a İranlılardan daha sadık kabul edilen Nuri el-Maliki döneminde bir kara para aklama imparatorluğu kurdu. Maliki’ye gelince, Irak'ı İran çatısı altında yönetti ve DEAŞ örgütünün Musul ve Anbar’ı işgali sırasında Irak ordusunun DEAŞ karşısında yenilgiye uğraması, örgütün militanları karşısında savaşmadan geri çekilmesi skandalı peşini bırakmıyor. Maliki’nin orduya silahlarını ve depolarını açık bırakarak geri çekilme emri vermesinin ardından, ağır silahlar ve tanklar dahil olmak üzere örgüt milyonlarca silah ele geçirdi ve böylece DEAŞ, Irak topraklarını yıllarca korku ve terör yurduna dönüştüren gelişmiş ağır teçhizatlarla silahlandırıldı.
Irak'taki terör yurdunun kaynağı, İran'ın bu ülkeye eşi benzeri görülmemiş müdahalesi ve nüfuzudur. Sebebi, bazı siyasi liderlerin ve yandaşlarının İran'a olan bağlılıklarıdır. Bu liderler arasında belki de en öne çıkanı, Irak'ı İran Devrim Muhafızları'nın ortak malına çeviren, Irak'ı çevresinden ve Arap kökeninden izole ederek, İran yörüngesinde döner hale getiren Nuri Maliki'dir.
Irak'ın geçmişte, diğer Arap askeri cumhuriyetleri gibi askeri diktatörlerin baskısından çok çektiği doğru, ancak Irak yine de bir bilim ve eğitim feneriydi. Birçok Arap ve Arap olmayan öğrenci, bilgi edinmek ve kendini geliştirmek için onun üniversitelerinin kapısını çaldı. Irak'taki eğitim rönesansı örnek niteliğindeydi ve geçmişte Irak üniversitelerinin mezunları bir gurur kaynağıydı. Irak harp akademilerinden mezun olan askerler bile ülkelerine dönüp komutan olduklarında daha çetin ve güçlü olurlardı.
Irak, geçmişte kim tarafından yönetilirse yönetilsin ve değişen yönetici ve hükümetlerine rağmen bir bilim feneriydi. Ancak 2003 işgalinde devletinin yıkılmasından bu yana Irak geriledi, kara 20 yıl boyunca bir terör, yoksulluk ve bilgisizlik cumhuriyetine dönüştü. Öyle ki Irak, hükümet yolsuzluğu ve kamu parasını yağmalama listelerinin başında yer alır oldu.
Irak sokağı yolsuzluğa karşı çıkmak için meydanları doldurduğunda bile öldürmelere ve suikastlara maruz kaldı. İran'a sadık silahlı milisler meydanlardaki barışçıl protestocuları öldürüp sindirme eylemlerine giriştiler.
Irak sahnesini gerçek ve gerçekçi bir şekilde okumak ve takip etmek tek taraflı okumayla, anlatıyı efsane ile karıştırıp gerçek gibi sunarak, ülkelerinin işgalinden sonra Iraklıların elde ettikleri ama aslında hayal ürünü olan faydalar veya kazanımlardan bahsederek olmaz.
Irak'ta geçen kara 20 yılı görmezden gelenler hangi kazanımlardan bahsediyorlar? Onlar sadece suçları, korku cumhuriyetinin sahibi diktatörün baskılarıyla ilgili anlatılan hikayeleri aşan İran saldırganlığını görmezden geliyorlar.