Mişari Zeydi
Suudi Arabistanlı gazeteci- yazar
TT

Belgeler Suudi Arabistan ve Filistin'den bahsettiğinde

Ortadoğu’da geçtiğimiz yüzyılın siyasetine dair gizli belgeler ne kadar ortaya çıkarsa, yanılsamaların anlaşılması ve düzeltilmesi için o kadar iyi olacaktır.
Burada özellikle, Suudi Arabistan devletinin kurucusu Kral Abdulaziz döneminden bugüne kadar, başlıca bölgesel meselelere, özelde Filistin davasına yönelik politikalarından bahsediyorum. Suudi Arabistan'ın Filistin davasındaki konumunda utanacağı veya saklayacağı hiçbir şeyi yok.
Bunu, kendilerini ilerici olarak nitelendirilen solcu ve milliyetçi güçlerin veya İhvan ve Humeynici köktendinci güçlerin, Suudi Arabistan'ı ihanetle suçlamaya ve Filistin’in kaybından onu sorumlu tutmaya devam etmeleri ve bu konuda çıkan yüksek sesleri nedeniyle söylüyorum.
Geçenlerde, İngiliz Dışişleri bakanı David Owen'ın Mayıs 1977'de Riyad'a yaptığı ziyareti anlatan İngiliz belgeleri hakkında BBC News Arabic tarafından yayınlanan dikkate değer bir haber okudum.
Bu İngiliz belgeleri, İngiliz bakan Owen ile merhum Suudi Arabistan Kralı Halid arasında geçen diyaloğun "hararetli" bir diyalog olduğunu ortaya koyuyor. Belgelere göre Kral Halid diplomat olmadığını ve aklından geçenleri açık yüreklilikle dile getirdiğini söylemiş.
Bu fırtınalı Suudi Arabistan – Birleşik Krallık toplantısında Kral, İngiliz bakanı "Filistinlilerin haklarını dikkate almayan bir çözüme boyun eğen bir Arap liderin yönetimde kalamayacağı" konusunda uyarmış. Kral Halid, "Filistin sorununa Kudüs'ün statüsünü çözecek adil bir çözüm" konusunda ısrar etmiş.
Bakan Owen ve Kral Halid arasında geçen tartışmalar arasında, Suudi Arabistan Kralının şu açık ifadesi de var; "istenen tek şey etki sahibi güçler tarafından alınacak adil bir karardır".
Merhum Suudi Arabistan Kralının ifadesine göre kabul edilebilecek minumum şey, “İsrail'in 1967 Arap-İsrail savaşında işgal ettiği Arap topraklarının bir kısmından değil, tamamından çekilmesidir. Bu gereklidir".
İngiliz siyasetçi Owen, "İsraillilere güven içinde yaşayacaklarına inanmaları için güçlü nedenler verilmeli" dediğinde, BBC'nin tanımıyla Kral Halid, "kararlı bir tonla" şu yanıtı vermiş: "İsraillilerin korkacak hiçbir şeyi yok, aksine saldırganlıktan korkmak için nedenleri olan Araplardır". "Tehdidin tam aksi" olduğunu, yani İsrail'in Arapları tehdit ettiğini belirtmiş.
Ancak haberin en ilginç bölümü şuydu, Kral Halid İngiliz konuğuna, 1917'de İngiliz Bakan Arthur Balfour'un ünlü “Yahudilere ulusal bir vatan verme vaadi” nedeniyle İngiltere'nin Filistin krizinin doğuşu sorumluluğunu taşıdığını hatırlatmış. Bunun üzerine Owen "Mevcut İngiliz politikacılar, seleflerinin tarihsel hatalarının sorumluluğunu sonsuza kadar taşımamalıdır" karşılığını vermiş.
Kral Halid'in cevabı, susturucu cevaplar türünden olmuş "Doğru, ancak halef selefinin hatasını düzeltmeli".
Haberde, Owen'ın bu sözleri, 1975'te İngiltere'nin itiraz ettiği ve Suudi Arabistan'ın desteklediği, Siyonizm'i bir ırkçılık biçimi olarak gören bir Birleşmiş Milletler Genel Kurulu kararının alınmasından iki yıl sonra söylediği de belirtiliyor. Ancak bu karar 1991 yılında Londra'nın desteği ve Riyad'ın itirazı ile iptal edildi.
Tüm bunları anlatma amacımız nedir?
Amacımız, Filistin sorununu çözmek veya acısını hafifletmek için “mümkün olan” çözümleri bulmak konusunda siyasi gelişmeyi reddetmek değil. Dünya ne tek bir kişi ne de bir durak da sabit durmaz.
Demek istediğimiz, dünyada Filistin davasının birikiminden sorumlu tutulabilecek en son ülkenin Suudi Arabistan olduğudur. Riyad'ın Arapların birinci meselesinde söylendiği gibi saklayacağı ya da utanacağı hiç bir şey yok.