Abdurrahman Şalkam
TT

Eski Afrika'da Yeni Fransa

“Fransa, Afrika’nın kaderi veya onun önemli bir parçasıdır.” Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, 27 Şubat Pazartesi günü 4 Afrika ülkesine (Gabon, Angola, Kongo Brazzaville ve Demokratik Kongo Cumhuriyeti) doğru yola çıkmadan önce yaptığı konuşmada bu ifadeyi kullandı.
Fransa Cumhurbaşkanı'nın bu konuşmayı, Fransa’da hep var olan Kara Kıta’daki ilk durağında yapması bekleniyordu. Fransa Cumhurbaşkanı, doğrudan ve açık sözlülüğün damga vurduğu yeni bir dille konuştu ve Fransa Cumhuriyeti ile bazı Afrika ülkeleri arasındaki ilişkilerde bir kriz yaşandığını vurguladı. Sömürgeci geçmişin Afrika halkının, özellikle de yeni neslin zihninde hâlâ izleri duruyor.
Büyük bir düşünür ve şair olan Senegal eski devlet başkanı Léopold Sédar Senghor, Afrika'yı Fransa'ya bağlayan bir göbek bağı olduğunu söylemiştir. Olağan olan bu bağın bebekler doğar doğmaz kesilmesidir. Yeni Afrika, ülkeleri bağımsızlığını kazandıktan sonra mı doğdu, Fransız yönetiminin gidişiyle Fransız göbek bağı kesildi, milli bayrakları yükselip, marşları mı çalındı? Batı ve Orta Afrika ülkelerinin Fransa ile bağı, Britanya ile eski sömürgeleri arasında var olmayı sürdüren bağdan farklı, aynı şekilde İspanya ve Portekiz örneklerinden de. Bu iki ülkenin, dil ve az bir kültür dışında, eski sömürgelerinde artık herhangi bir askeri veya ekonomik varlığı yok.
Batı Afrika'daki birçok devlet başkanı bu göbek bağını kesmeye çalıştı ama başaramadı. Eski Gine Devlet Başkanı Ahmed Sekotouri, Batı Afrika'daki Fransız varlığına karşı sözlü bir siyasi kampanya yürüttü. Aynı biçimde bağımsızlıktan sonra Mali Cumhuriyeti'nin ilk cumhurbaşkanı olan Modibo Keita'ya karşı darbe yapan eski cumhurbaşkanı General Moussa Traoré’nin darbeye gerekçe olarak deklare ettiği en önemli etmenlerden biri de, Modibo Keita'nın Fransa'ya tabi olması ve Mali halkının sömürgecilikten tamamen kurtulma hayalinin ölü doğmasına yol açmasıydı.
Bu söylem hemen hemen her askeri darbenin ilk bildirisinde tekrarlandı. Ancak birkaç istisna dışında, yeni gelenlerin de ilk durağı Paris'ti.
Bugün eğitimli yeni bir Afrikalı kuşak var. Bazı ülkelerde neredeyse okuma yazma bilmeyen yok. Bunun yanı sıra geniş halk kesimleri artık farklı medya organlarına erişebiliyor.
Bütün bunlar, halkları Fransız sömürgeciliğinden ikinci bir gerçek bağımsızlığın gerçekleşmesini talep etmeye yöneltti. Fransa'nın tüm Batı ve Orta Afrika ülkelerinden tamamen çıkması ne Fransa için ne de bu ülkelerin liderleri için kolay değil. Bu ülkelerde tamamı Fransız taraflara ait olan ve hammaddeleri işleyen, binlerce insanı istihdam eden, araçlardan gıda maddeleri, tıbbi malzemeler ve diğer ürünlere bu ülkelerdeki insanların ihtiyaç duyduğu şeylerin çoğunu ithal eden binlerce büyük ve orta ölçekli Fransız şirketi var. Bu ülkelerdeki yönetici seçkinler ile ülkelerine nüfuz etmiş Fransız sermayesi arasında eski ve yenilenen bir ortaklık bulunuyor. Batı ve Orta Afrika ülkelerinde Fransız askeri varlığı hâlâ mevcut ve Fransa’nın bazı ülkelerin başkanlarının görevlendirilmesindeki doğrudan müdahalesinin varlığını tekit eden sesler var. 15 Afrika ülkesinin para birimi Fransız Merkez Bankası'na bağlı ‘CFA Frangı’dır ve kendisinden kopmak kolay değil. Fransız dili, birçok Afrika ülkesinde kökleşmiş durumda ve resmi, eğitim ve kültür dilidir. Dilin kendisi, nerede olursa olsun gerçek bir otoritedir. Ruanda Cumhuriyeti son olarak resmi dilini İngilizce olarak değiştirmeye çalıştı, ancak Fransızca seçkinler arasında hâlâ önemli bir varlığa sahip.
Cumhurbaşkanı Macron, son konuşmasında, Afrika ile yeni ve kapsamlı bir ilişki için temel teşkil ettiğini düşündüğü bir program sundu. Konuşması özeleştiriden de yoksun değildi. Macron, “Afrika kıtasıyla ilişkilerimizde alçakgönüllü olmamız gerekiyor” dedi. “Ordu dahil her alanda ortaklık politikası benimsemeliyiz ve Afrika'daki Fransız askeri üsleri, Afrika orduları için askeri eğitim ve öğretim kolejleri olacak” diye konuştu. Fransa'ya nakledilen Afrika mirası eserlerin iadesi için bir yasa çıkarmaya çalıştığını açıkladı.
Cumhurbaşkanı Macron'un konuşmasında üzerinde durulacak birkaç nokta vardı ve bunlardan en önemlisi konuşmasında 20 kez tekrarladığı ‘ortaklık’tı. Ancak zenginlikleri ele geçirmekten kapsamlı bir ortaklığa geçiş hiç de kolay bir iş değil. Macron, Afrika'nın Fransa'nın arka bahçesi olmadığını da söyledi ama gerçek şu ki bazı Afrika ülkeleri Fransa'nın arka bahçesiydi ve olmaya da devam ediyorlar.
Fransa Cumhurbaşkanı, bağımsızlık sonrası yıllarda Fransızların Afrika'ya yönelik politikaları hakkında kapsamlı diyebileceğimiz bir gözden geçirme sundu. Fransa'nın alçakgönüllü olması gerektiğini söyledi ki bu sözün birçok anlamı bulunuyor. En önemlisi de geçtiğimiz on yıllar boyunca Fransa'nın Afrika'ya karşı politikalarının sorumluluğunun tek başına kendisine yüklenemeyeceğini söylemek istedi. Fransa cumhurbaşkanlığı makamında kendisinden önce görev yapanların sorumluluğuna değindi.
Cumhurbaşkanı Macron'un konuşmasının bölümleri, önerdiği yeni projesinin, bir kısmı Afrika'nın içinde, bir kısmı dışında yaşanan gelişmelere bir tepki olduğunu ortaya koyuyor. İç tepkinin temelinde, Afrika'da Fransız varlığına karşı bazı ülkelerde halk arasında yükselen muhalefet var. Fransa'nın bazı Afrika ülkelerinin çektiği acılar için ‘günah keçisi’ne dönüştürüldüğü ve bunun arkasında Rusya'nın olduğunu doğrudan belirtmesi, Macron’un konuşmasında söylediği en önemli şeydi.
Gerçek şu ki, bugün Çin, Rusya, Türkiye ve İsrail başta olmak üzere uluslararası güçler Afrika'ya yöneldiler ve bu ülkelerin Afrika'da sömürgeci bir geçmişleri olmadığı gibi iç işlerine yönelik aleni bir siyasi müdahaleleri de yok. Fransa, Kara Kıta’da var olma savaşında iki güçle karşı karşıya; ilkinin başını, anavatanlarının zenginlikleri üzerindeki sömürgeci Fransız egemenliği olarak gördükleri duruma karşı çıkan genç seçkinler çekiyor. İkincisi, ekonomik bir kapısı olan rakip bir dış aktivizmdir. Örneğin Rusya’nın 14’ten fazla Afrika ülkesinde askeri varlığı var. Macron yeni projesini Afrika topraklarına ayak basmadan önce sundu ama asıl önemli soru şu: Kapsamlı yeni stratejik Afrika projesi için çıktığı yolculuğu tamamlayıp Paris'e dönerken yanında ne taşıyor olacak?