Hazım Sağıye
TT

Tüm bu çirkinlik bir geometrik estetiğin arkasına gizlendiğinde

Kuzey Kore ordusunun askeri geçit törenini izleyen herkes, vücutların ve yüzlerin hareketlerindeki dakiklik, düzenlilik, tutarlılık ve simetri kombinasyonuna hayran kalır. Bu geçit, en az onun kadar göz kamaştırıcı olan meydanın, aynı anda sanki tek elden alkışlıyormuş gibi alkışlayan seyircilerin yanı sıra kostümlerin renkleri ve çiçek aranjmanları gibi detayların yer aldığı daha büyük bir sahnenin parçasıdır. Tanrılaştırılmış diktatöre gelince, o, elbette, tüm sahnenin merkezindedir.
Otoriter rejimlere eşlik eden bu son derece dakik ve eksiksiz geometrik estetik, Nazizm ile doruğuna ulaştı, aynı zamanda ideolojik olarak da zirveyi gördü.
Gençliğinde hüsrana uğramış bir ressam olan Hitler, sanatsal forma, özellikle mimariye takıntılıydı. Yeni Alman şehirlerinin ve binalarının inşası için planları vardı. Nazi hükümeti tarafından Albert Speer'a yaptırılan ve "Işık Katedrali" olarak adlandırılan ilk mimari proje de böyle doğdu. Gökyüzüne doğrultulmuş 152 uçaksavar namlusundan çıkan ve estetiği yüksek iradeyle birleştiren bir hale yaratarak tören alanı üzerine gökten inen bu ışıkla Speer, Nürnberg'de yapılan kutlamayı aydınlatmıştı.
Bu çalışma Hitler'i etkilemişti çünkü Nazi sembolizmleri bu çalışmayla görsel eşdeğerini bulmuştu. Böylece yeni başlamış ve tecrübesiz bir mühendis olan Speer’a cömert davranılarak birçok projeyle görevlendirildi. Yine Nürnberg şehrinde Nazi kutlamaları için betondan bir tapınak inşa etti. Hitler, "Kavgam" adlı kitabında Alman mimarisini ihtişam ve anıtsallıktan yoksun olmakla eleştirirken, Speer onun için Berlin'in göbeğinde, bu anıtsallık ve ihtişamla dolu yeni bir Reich Şansölyesi binası inşa etti ve Nisan 1939'da Hitler'in doğum gününde açılması için son teslim tarihi dolmadan tamamladı. Bunun ardından Speer, Hitler'in en büyük hayalini gerçekleştirme görevi ile ödüllendirildi; Kuzey Orta Avrupa'daki o büyük ve tarihi Roma eyaletinin adını yeniden canlandırmak için Germania olarak adlandırılacak olan başkentin tamamen yeniden inşası projesi. Speer’ın "geleceğin dünya başkenti" için geliştirdiği modelin kalbinde, Vatikan'daki Aziz Petrus Bazilikası'nın kubbesinin 16 katı büyüklüğünde bir kubbe ile taçlandırılmış bir merkez yer alıyordu. Ancak, "lider" (Hitler) temelini attıktan sonra bu görkemli proje, İkinci Dünya Savaşı'nın patlak vermesiyle durduruldu. Hitler işgal altındaki Paris'e gittiğinde, Germania’nın yapıları karşısında Vatikan gibi cüce kalacak Zafer Takı ve Eyfel Kulesini incelemek için Speer da ona eşlik etti.
1942'de Speer, Silahlanma Bakanlığı'na getirildi ve böylece- diğer görevlerinin yanı sıra - milyonlarca Berlin Yahudisi, savaş ve Naziler tarafından işgal edilen ülkelerden esirleri kapsayan bir köle işçiliğinin örgütlenmesini de denetledi.
Nazilerin yükseliş dönemi, yani yirmilerin sonu ve otuzların başı, "medya"nın ve etkisinin patlama yaptığı dönemdi. Birdenbire her şeyin filme alınması, başkalarına ve dünyaya iletilmesi mümkün hale geldi. Hitler bu yeni gelişmenin önemini kavrayan, imgenin gücünün farkında, dünyanın Almanya'yı onun görmek istediği gibi görmesini sağlamayı arzulayan biriydi. Bu konuda da, fotoğrafçı ve görüntü yönetmeni Leni Riefenstahl onun vurucu kolu oldu. Nazi otoritesi tarafından yaptırılan “İnancın Zaferi” ve “İradenin Zaferi” gibi propaganda filmlerinde, propagandasını sanatıyla kamufle etmeyi başardı. Walter Benjamin'in siyasetin estetize edilmesi dediği alanda çok ileri bir aşamaya ulaştı. Tamamen sinematik teknikleri kullanarak, Nazi kuvvetlerini inanılmaz bir geometrik doğrulukla tasvir etti. Filmleri dünya çapında milyonlarca kişi tarafından izlendi ve birçok Alman'ı orduda gönüllü olmaya teşvik etti. Ayrıca, Almanya dışındaki bazı Alman kökenlileri anavatanlarına dönmeye ve ülkenin "rönesansına" katkıda bulunmaya itti. 1936'da Riefenstahl, o yıl Berlin'de yapılacak Olimpiyat Oyunlarını konu alan “Olympia” filmini yapmakla görevlendirildi. Filmin amaçlarından biri, Nazi Almanyası'nın Yahudilere yönelik muamelesi hakkında Avrupa ve ABD’de büyüyen protestolara bir yanıt vermekti. Riefenstahl, havadan çekimler için uçak kullandı ve son derece sağlıklı vücutlara, kararlılık ve mutluluk dolu yüzlere sahip sporculara odaklanan “kaydırmalı çekim” tekniği ilk kez bu filmde kullanıldı.
Yine 1936 Berlin Olimpiyatları, Joseph Goebbels'in "Almanya'nın kas gücünü dünyaya gösterme" konusundaki ısrarı nedeniyle ilk kez televizyonda canlı yayınlandı. Reich Şansölyesi binasının Hitler'in doğum gününde açılmasından tam bir yıl önce film, Nisan 1938'de Hitler’in doğum gününde gösterildi.
İkinci Dünya Savaşı ile birlikte Riefenstahl bir savaş muhabirine dönüştü ve onun için "Riefenstahl'ın Özel Film Birimi" adlı bir grup kuruldu. Bu arada Maxglans ve Marzahn kamplarındaki Roman erkeklerin ve çocuklarının zorunlu işçi olarak çalışmaya zorlandıkları “Tiefland” adlı filmi üzerinde de çalışmaya başladı.
Nazi rejimi, estetik mimariye ve dünyaya güçlü olduğu mesajı vermeye ilgisi açısından diğer tüm rejimleri geride bıraktı. Tarihte ilk "Propaganda Bakanlığı"nı kuran rejimdi ve askeri üniformalara olan özel ilgisiyle de tanıyordu. Askeri üniformalar gamalı haç gibi çok sayıda sembol ve işaretlerle doluydu. “SS” Birliğinin (koruyucu takım) üniforması da siyahtı, üzerinde kurukafa ve çapraz kemik vardı, SS adı özel bir şekilde yazılmıştı.
Benjamin bu olgunun dikkatini çektiği ilk büyük entelektüellerden biriydi ve ona göre faşizm, başarının yerine görseli koymuştu. Mevcut ekonomik ve sosyal ilişkilerde hiçbir şeyi değiştirmeden kitlelere söylemler verir, yani onlara bir güç duygusu verir ama güç vermezdi. Bu amaçla, estetik politik hayata sokulur, içeriğin içi boşaltılır, biçimsel ve formalite olana odaklanılırdı.
Nazizmin devrilmesinin ardından Riefenstahl, 1962'de ilk kez ziyaret ettiği Sudan'da, "medeniyetin bozmadığı" Nuba halkının hayatını konu alan bir film çekerek görevini tamamladı. Orada insan vücudunu "keşfetti" ve dövme ritüelleri, kabile dansları, güreş ve cenaze törenleri aracılığıyla insan vücudundaki kas gücünün yüksek değerini gösterdi. Amerikalı Susan Sontag, en parlak metinlerinden birinde, bizi Riefenstahl'ın Nazilerin propaganda sesi değil, bir estetik aşığı olduğuna inandırmaya çalışarak, onun başka bir halkı kendisi ve faşist estetiği için nasıl bir özneye dönüştürdüğünü açıklar.
Speer'a gelince, inşa ettiklerinden geriye pek bir şey kalmadı. Bir tır durağının yanındaki büyük tören binası yavaş yavaş çöküyor. Nazi muhafızları için yaptığı evler umumi tuvalet oldu. Şansölye binası, Berlin'e girdiğinde Sovyet ordusu tarafından yıkıldı.
Büyük bir titizlik ve dakiklikle tasarlanmış bu estetiğin arkasında, kendini yarı tanrı olarak tanıtan bir lider, dünyaya ve bir yandan “insanların en şereflisi” olarak nitelendirilirken diğer yandan akılları ile alay edilen insanlara sürekli salınan korku gibi pek çok çirkinlik gizlenmişti.