Muhammed Ali Sekkaf
Yemenli yazar
TT

Ukrayna savaşı: Ufukta bir son görülüyor mu?

Paris'te siyaset bilimi okuyan ve Paris Üniversitesi'nde hukuk doktorası yapan, Harvard Üniversitesi profesörü Stanley Hoffman'ın, Sovyetler Birliği'nin dağılmasının ardından söylediği, gelecekteki savaşların devletler arasında olmayacağı, devletler içinde olacağı, yani iç savaşlar şeklini alacağı sözleri hafızama kazınmıştı. Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonraki dönemde olup bitenlerin, 24 Şubat 2022'de Rusya'nın Ukrayna'yı işgaliyle zirveye ulaşan ülkeler arası çatışmaların ve doğrudan savaşların geri dönüşünün de gösterdiği gibi bu sözler doğruydu.
Tek, nispeten yeni ve bahsedilmeyen konu, Ukrayna'daki savaşın, Avrupa topraklarında gerçekleşen ilk savaş olmadığıdır.  NATO'nun Sırbistan'a ve başkanı Miloseviç rejimine karşı savaşında olanlar unutulmuş gibi yapılıyor. Bugün Ukrayna krizinin ortaya çıkardığı yenilik ise Ukrayna savaşının dört tarafı olan Rusya, ABD, İngiltere ve Fransa’nın nükleer silah sahibi devletler olması sebebiyle ilk kez üçüncü bir dünya savaşı olasılığı konusunda küresel bir endişenin egemen olması. Rusya, haklı olarak vurguladığı gibi; savaşı kendisi ile Ukrayna arasında değil, kendisi ile ABD, İngiltere ve Fransa'nın adını anmadan NATO arasında bir savaş addediyor. Ukrayna savaşının patlak vermesinin üzerinden bir yılın geçmesiyle birlikte, neredeyse gizli olan ve açıkça ifade edilmeyen şey açık oldu. O da çatışmanın, yeni bir uluslararası düzenin oluşumu etrafında döndüğüdür. Bu, Batı ülkeleri tarafından yönetilen ve özellikleri düzenlenen mevcut uluslararası düzen yerine çok kutupluluğu tesis etmeyi, büyük güçlerin abası ve vesayeti altından çıkarak bölgelerinin geleceğinin özelliklerini kendi çizmek isteyen bölge devletlerini öne çıkarmayı amaçlayan bir düzen. Bu eğilime ek olarak bir de eski imparatorlukların kontrolleri altındaki bölgelerde nüfuzlarını yeniden canlandırma eğilimi var. Örneğin Osmanlı İmparatorluğu ile İngiltere ve Portekiz'den Hong Kong ve Makao'yu barışçıl bir şekilde geri aldıktan sonra Tayvan’ı da ana vatana geri döndürerek ​​egemen topraklarının bazı bölümlerini geri kazanma peşinde koşan Çin imparatorluğu gibi... Ukrayna savaşı, ABD için Rusya ile olan çatışmasından daha tehlikeli ve daha büyük bir meydan okuma teşkil eden Çin ile arasındaki gizli savaştan dikkatleri uzaklaştırdı. Çin ABD için daha tehlikeli. Çünkü o, Batı'nın uluslararası ilişkiler sahnesine yeniden hakim olmasını tehdit eden yükselen bir büyük güç. Bu nedenle ABD, Ukrayna savaşı ile bu aşamada ilgisini, Amerikan askerlerinin hayatını feda etmeye gerek kalmadan, Rusya'ya kâr kaybettirme ve askeri yeteneklerini zayıflatmaya endekslemiş bulunuyor. Aynı zamanda askeri sanayi sektörü de gerek doğrudan ABD’nin gerekse müttefiklerinin Amerikan silah ve mühimmat ihtiyaçlarını karşılayarak bundan fayda sağlıyor. ABD mevcut politikasının önceliklerini buradan yola çıkarak belirledi; Rusya ve Çin ile aynı anda iki büyük çatışmaya girişmesi zor olduğundan, daha sonra kendisini Çin ile mücadeleye vermek için Ukrayna krizinde şimdiye kadar 30 milyar doları aşan mali ve askeri yardımını yoğunlaştırarak Rusya ile yüzleşmek.
Diğer yandan Avrupa, Rusya'nın Ukrayna'yı işgaline karşı ABD ile ortak bir pozisyon içinde olsa da, daha önce Sovyetler Birliği döneminde Varşova Paktı'nın bir parçası olan, 22 Şubat Çarşamba günü Bükreş'te yapılan toplantıyla pozisyonlarını yeniden teyit eden Baltık ülkeleri ile Avrupa'nın doğu kanadını oluşturan ülkelerin pozisyonları arasında farklılıklar var. Söz konusu ülkelerin pozisyonları, Ukrayna'yı silah ve para ile desteklemelerine rağmen, Devlet Başkanı Putin ile ilişkilerinde tabiri caizse ‘bağı koparmamaya’ çalışan Avrupa ​​ikilisi Fransa ve Almanya'dan farklı. Bu iki ülkenin liderleri, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Putin ile tek iletişim kanalı olmasına izin vermemek için Ukrayna ikilemine bir çözüm bulmaya çalışmak, Moskova ile Kiev arasındaki müzakerelerin şartlarını düşünmek amacıyla Başkan Putin ile telefon görüşmelerini sürdüren az sayıdaki Avrupalı ​​yetkililer arasında yer alıyor. Avrupalı liderler aynı zamanda tıpkı Gorbaçov'un kendi deyimiyle Rusya'nın “büyük Avrupa evinin” bir parçası olmasını istediği gibi, Rusya Federasyonu'nu nihayetinde bir Avrupa ülkesi olarak görüyorlar. Buna, Fransız ve Alman liderlerin, Rusya-Çin ilişkilerinin yakınlaşması nedeniyle Rusya'nın artık Avrupa yerine Doğu'ya yönelmesi korkusu da ekleniyor. Bu nedenle Fransa Cumhurbaşkanı Macron, Rus kuvvetlerini ezmekten kaçınıp onları yenmekle yetinmek yönünde yaptığı son çağrı dahil, farklı formüllerle de olsa her zaman krizi çözmeye gayret etti.  Eski Fransa başbakanı Dominique de Villepin de Fransa ve Almanya'nın Ukrayna-Rus savaşına ilişkin tutumlarındaki dikkatin, Rusya ile ihtilaf tablosunun bütününe bakmak temelinden hareketle, mevcut çatışma konusuna bütüncül bir bakış açısıyla bakmalarından kaynaklandığını belirtti. Bunun aksine Doğu Avrupa ülkelerinin Rusya ile mevcut çatışmaya tüm yönleriyle bakmadığını kaydetti. İki taraf arasındaki bu farklılığın nedenleri, Doğu Avrupa ülkelerin ekonomik olarak yoksul olmaları ve Amerikan yardım ve desteğine ihtiyaç duymalarından kaynaklanıyor. Bu nedenle Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra NATO ve Avrupa Birliği üyeliklerine kabul edilen ilk ülkeler arasında yer aldılar.
AB çerçevesinde iki taraf arasındaki bir diğer ihtilaf konusu ise Ukrayna'nın AB’ye üyelik talebidir. Doğu Avrupa ülkelerinin birçoğu onun üyeliğinin kabulünden yanayken Cumhurbaşkanı Macron'un yanıtı, "AB’ye katılma aşamaları birkaç yıl, açıkçası birkaç on yıl sürebilir" oldu. Almanya Şansölyesi Scholz da "Ukrayna'ya silah yardımı yapmaya evet, ancak AB’ye hemen katılımını kabul etmeye hayır" diyerek Macron’un bu tutumunu paylaştı ve destekledi.
Ukrayna yıllardır NATO'ya katılmak istiyor ve Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy de hızla ülkesini ittifak üyesi yapmaya çalışıyor. Ancak bu konu ittifak üyeleri tarafından kabul edilecek gibi görünmüyor. Çünkü herhangi bir üyeye yönelik silahlı saldırının, tüm üyelere yapılmış bir saldırı olarak kabul edilmesini şart koşan NATO Antlaşması’nın 5’inci maddesi uyarınca, bu durum Rusya Federasyonu ile ilişkilerinde ciddi bir gerilime yol açabilir.
Yine de Ukrayna Savunma Bakanı, Ukrayna'nın hukuken değil fiilen NATO'nun gerçek bir üyesi olduğunu söylemekten çekinmedi.
Putin, Ukrayna'yı anavatan Rusya'ya geri döndürme arzusunu somutlaştırmak için Ukrayna'yı işgal ederek, hızlı bir askeri operasyonla bunu birkaç gün, belki haftalar içinde başarabileceğine, daha önce 2014'te Kırım yarımadasını ilhak etme deneyiminde olduğu gibi, Avrupa ülkeleri ve ABD'nin onun yaptıklarını görmezden gelebileceğine inanarak hata mı yaptı? Şimdi koşulların 2014’ten farklı olduğunun farkına mı vardı? Bu nedenle Çin'in Ukrayna'da barış için önerdiği girişimin içeriği, söylendiği gibi kendisinin Çin tarafından Kremlin'e önceden bildirilmiş olduğuna işaret ediyor. Kesin olan şu ki Ukrayna savaşının yansımaları, çatışmanın iki tarafının da hedeflerine ulaşamayacağını, dünyanın Ukrayna savaşından sonra öncekinden farklı olacağını açıkça gösterdi.
Devam edeceğiz.