Nebil Amr
Filistinli siyasetçi ve yazar
TT

ABD’nin çabaları ve imkansız ateşkes

ABD yönetimi, alevlenmiş Filistin-İsrail cephesinde ateşkesi sağlamaya gerçekten istekli. Cephenin Ramazan Ayı’nda daha da alevlenmesi bekleniyor ya da Amerikan ve İsrail medyasında, özellikle Kudüs'te savaşma nedenlerinin çoğaldığı bir cihat ayı olarak sunulduğu için öyle olacağı tahmin ediliyor.
Washington yönetimi "tehlike" ayının sessizce veya en az gerilimle geçmesi için de çabalarını yoğunlaştırıyor.
ABD yönetiminin üst düzey yetkililerini Kudüs ve Ramallah'a getiren, daha ışığı görmeden ihlal edilen ateşkes anlaşmalarına varmalarını sağlayan Amerikan çabası, her düzeyde başarı kesinliği olmadan devam ediyor. Bunun kesin olmamasının iki ana nedeni var. Birincisi, meselenin güvenlik yönünü siyasi olandan ayırmak ki deneyimler bunun bir lokal anestezi gibi olduğunu, kısa sürede geçen etkisinin ardından tırmandırmanın daha yaygın ve şiddetli bir hal aldığını gösteriyor.
İkinci sebepse yanlış adreslere, yani İsrail hükümeti ile Filistin Otoritesi’ne yönelmesi. Zira ne birincisinin ne de ikincisinin ateşkesi dayatma güçleri yok. İsrail Başbakanı özel sebeplerle geçici olarak ateşkes istese bile, bir bütün olarak hükümeti bunu istemiyor. Hükümet içindeki radikal taraflar, hükümetini devirme, onu tekrar muhalefet saflarına döndürerek gündemini ve belki de siyasi geleceğini baltalama gücüne sahip oldukları için Netanyahu'nun korktuğu bir güce sahipler.
İkincisine, yani Filistin Otoritesi’ne gelince; sadece ilk parlama noktası olan Nablus ve Cenin’de değil, aynı zamanda Batı Şeria boyunca yetkisi altındaki her bölgede asgari düzeyde dahi bir geçici veya kalıcı ateşkes dayatma gücünden yoksun. Mevcut statükonun kendi özel ajandasına göre bağımsız bir ateşkes ve tırmandırma politikası benimsemeye ittiği Gazze’de, Filistin Otoritesi’nin kesinlikle bir nüfuzu olmadığını söylemeye ise gerek yok.
İçerik yanlışken aynı zamanda adres de yanlış olduğunda ateşkes konusunda ciddi, faydalı ya da uzun vadeli başarılar beklemek mantıksız.
Dünyanın en önemli istihbarat bilgi birikimine sahip olan ABD yönetimi şüphesiz bunun ve sahada iki tarafın en etkili iki gücü temsil ettiğinin, fitili ateşlemenin ellerinde olduğunun farkında. İsrail’in “başıboş kurtlar” diye adlandırdığı taraflardan ilki, daha önce muhatap alınan geleneksel referansların tamamen dışında. Geleneksel referanslarla Arafat dönemi Filistin Otoritesi’ni, silahlı direniş sahnesinin başını çektikleri dönemde Filistinli fraksiyonları kastediyoruz. Bu "kurtlar” hareketi, ateşkes için çalışan herkes açısından bir ikilem oluşturuyor. Çünkü ana gövdesi Filistin'in kuzeyinde olsa da, eylemlerine öykünme her yerde görülüyor. Filistinli bir çocuğun, bir silah bulması ve İsraillilere ateş açması, her şeyin yeniden alevlenmesi için yeterli.
Tedavinin faydasızlığının nedeni keşke sadece yanlış adreslere yönelmek ve siyasi bir ufkun yokluğu olsaydı, ama buna ek olarak, gerilimi azaltmak isteyenlerin analizlerini ve hatta çabalarını dayandırdıkları tırmandırma teorileri de ölümcül bir hata içeriyorlar. O da belirli tarihler takvimi fikrini benimsemeleri. Sanki insanoğlunun tanıdığı en uzun ve agresif işgal ya da bu işgale karşı en uzun ve inatçı direniş bu takvime göre faaliyet gösteriyormuş gibi davranmaları. Ramazan Ayı da bu takvime dahil ediliyor ve direniş sadece yılın bu 30 gününde yapılıyormuş gibi hareket ediliyor. Oysa bu düşünce tamamen gerçeğe aykırı, zira işgal devam ettikçe, baskı sürdükçe, kurtlar çoğaldıkça direniş de devam ediyor. Herhangi bir eyleminin bir tarihle çakışması, sadece bu tarihte gerçekleştiği anlamına gelmez.
ABD'nin Ramazan Ayı korkusu, istemediği alevlenmeye yönelik daimi korkusunun bir uzantısı. Ancak İsrail'in sürekli yaydığı korkuya, özellikle ramazan ayında girişeceği bir tırmandırmaya ön hazırlık içeren bir korku gözüyle bakılmalı. Ulusal Güvenlik Bakanı Ben Gvir'in Ramazan Ayı’nda bile Kudüs'teki evlerin yıkımına devam edileceğini açıklayarak yangını körüklemeye devam etme niyeti, bunun açık göstergelerinden biri. Filistinliler doğal ve haklı olarak buna tepki gösterecek ve İsrail de Filistinlilerin tepkisine daha sert önlemlerle karşılık verecek. Filistinlilerin evlerinin yıkılmasını önlemek için tüm dünya müdahale etse bile İsrail hükümeti buna karşılık yıkımı iptal etme değil, erteleme kararı alabilir. Ertelemeyse, İsrail hükümeti için daha uygun koşullarda yıkımın kesinlikle gerçekleştirileceği anlamına geldiği için, Filistinliler tetikte olmaya devam edecek.
İyi niyetli kardeşlerimiz dahil olmak üzere ateşkes için arabuluculuk edenler, ateşkesi ciddi bir siyasi ufka bağlama çabalarını sürdürüyorlar. ABD’lilere gelince; onlar, siyasi bir ufkun yokluğunun ateşkesin de yokluğu anlamına geldiğini diğerlerinden daha iyi biliyorlar. Geriye onlara doğru kapıyı çalmalarını, çünkü ağrı kesicilerin ağrıyı ortadan kaldırmayacağını, doğru kapının tek yani kaçındıkları siyasi kapı olduğunu söylemek kalıyor.
Not: Bu yazıyı yazmayı bitirdiğim anda Nablus ve Cenin kampında yeni bir katliamın işlendiği haberi geldi. Ve biz Ramazan Ayı’na henüz girmedik!!