Süleyman Cevdet
Mısırlıaraştırmacı yazar
TT

Biri gördüğümüz diğeri beklediğimiz iki sebep

Amerika Birleşik Devletleri'nin Riyad ile Tahran arasındaki diplomatik ilişkilerin yeniden kurulma anlaşmasına götüren müzakerelerden çok da haberdar olduğuna inanmıyorum. Eğer bunu, anlaşmanın bu ayın 10’unda duyurulmasından sonra söylüyorsa bu söyledikleri gayet normaldir.
Gelgelelim mantık, onun söylediklerinden başka bir şey söylerken, akıl da onun söylediklerini söylemiyor. Çünkü anlaşmanın ilanından önceki müzakereler hakkında az veya çok bilgisi olsaydı bilgisini başka bir yönde kullanırdı; bu yön de anlaşmayı bozmak veya başarısız kılmak olurdu. Bozmak veya geçersiz kılmak için iş işten geçtiyse de haberini büyük gazetelerine sızdırır veya amacına ulaşan yolu keserdi.
Belki de birçok kez Bağdat’ta birçok kez de Umman’da gerçekleşen ve son anlaşmayı sonuç veren bir giriş mahiyetindeki müzakereleri bildiğini kastediyordur. Bu diğer müzakerelerin çoğu duyurulmuştu; tüm dünya biliyor ve oralarda olup bitenleri bir taraf olarak takip ediyordu. Kimseden saklanmadı; bizzat İran, bu müzakerelerden ve hedeflerine ulaşma yolunda kısmi ilerlemelerden bahsediyordu.
Ama Irak ve Umman müzakereleri ayrı, bu ayın 10’undaki anlaşmaya öncülük eden Pekin müzakereleri ayrı. Çin’in anlaşmanın ilanından önce haberi gizleyebilme yeteneği, onun denge hesabına ait bir mesele olarak kalacak. Zira bu kadar açık tabiata sahip dünyada bir devletin, böyle bir şeyi gizleyebilmesi kesinlikle kolay değil.
Washington’ın, anlaşmayı tamamlama konusunda hevesli davranmamasına neden olan sebepleri vardı. Bu sebeplerden biri de şu: Eğer yapılırsa onun aracılığıyla ve onun eliyle olsun, yok eğer böyle değilse o zaman özellikle Çinlilerin eliyle olmasın.
Suudi Arabistan Krallığı ile İran arasındaki ilişkileri yeniden kurma anlaşmasının başarılı olmasının iki sebebinden bahsedebiliriz. Bu sebeplerden birini, önümüzde yaşanırken gördük. Diğerini ise izlemek durumunda kalacağız.
Birinci sebeple kastettiğim anlaşmanın ilanından önce konuyu çevreleyen tam gizliliktir. Şayet böyle olmasaydı Pekin müzakereleri, Bağdat ve Maskat’ın ardından üçüncü bir durak olmaktan öteye geçmezdi. Elbette iki Arap başkentinde olup bitenlerin faydasız olduğunu söylemiyorum ama Pekin’de elde edilen sonuç da Bağdat ve Maskat’ta elde edilenle aynı değil. Çünkü ibret, daima sonlara bırakılır ve Pekin, kendi toprakları üzerinde olan müzakerelerin etrafına demirden bir sır perdesi germeseydi şimdi ulaştığı sonucu göremezdi.   
Sedat’ın 1973’te aldığı geçiş kararının başarısının birçok sebebi olduğunu belirtmeliyiz. Ama her şeyden önce bu adam, o sırada kararını gizlilikle kuşatabilmişti. İsrail’in sahasında gol atmayı başardığı zaman Tel Aviv’deki hakemler sonucu sorgulamış ve birden çok sebebi olmakla birlikte ilk sebebin Sedat’ın, kararının etrafına gerdiği gizlilik perdesi olduğu konusunda görüş birliğine varmışlardı.
Gerekli gizlilik, anlaşmayı gün ışığına çıkarıp yola koyan şeydir. Ancak geri kalanı, ikinci sebep olarak yolun sonuna kadar takip edilecek.
Bu ikinci sebep, İran’ın imzaladığı şeyi hayata geçirme konusundaki ciddiyetidir. Eğer niyeti doğruysa bunu yapabilmesi lazım. Öyle ya imzalamak kolay, bunda bir sorun yok. Ancak alınacak ibret, niyetlerin samimiyetine ve imzanın her türlü sınav karşısında sağlam durup sınavı geçme, karşılaşabileceği sorunların üstesinden gelerek verilen sözleri ve Tahran’ın garantör tarafa taahhütlerini gerçekleştirme kabiliyetine kalıyor.
Şu andan itibaren iki ay içerisinde iki başkentteki elçiliklerin yeniden açıldığını izleyeceğiz; bu, ilk adım olmakla birlikte devamı gelecek. İran hükümeti, bu tecrübenin önceki gibi olmadığını ve bu seferkini farklı kılanın niyetler olduğunu ispatlamak zorunda kalacak.
İran tarafı şu anda içinde bulunduğu durumu yeniden düşünürse, kendini tüketirken bölgeyi de kendisiyle birlikte bir o kadar tükettiğini, içerideki varlığıyla birçok Arap başkentini yorduysa da kendisini de en az onlar kadar yorduğunu fark edecek. Zira coğrafyanın hükümlerini değiştiremez, hükümlerin kendisine ve diğerlerine dayattığı şeylerden kaçamaz, harita üzerinde hükümlerin yolunu kesemez.
Tahran’ın bundan sonraki iki ay sınanacağını, ilk sınavın da elçiliklerin yeniden açılması olacağını, İranlı karar merciinin başkalarından ziyade kendisi karşısında sınav vereceğini ve sınavdaki başarının kalplerdeki niyetleri, yani diplerdeki salt niyetleri, insanların dünyasında ikinci tarafla atılacak adımlara dönüştürme becerisine bağlı olacağını söylersek abartmış olmayız.
Bölge, anlaşmada bir aksamayı ve ilk kareye dönmenin sonuçlarını kaldıramaz. İran’ın bunu idrak edip buna göre hareket etmekten ve etrafındaki pek çok kişinin, bir sonraki adımı dört gözle beklerken tutunmaya devam ettiği ihtiyat halini ortadan kaldırmaktan başka seçeneği yok.
İran, verdiği sözleri gerçeğe dönüştürebilir ama bu kabiliyetin İran’ın siyasi iradesiyle birleştirilmeye ihtiyacı var. Bu birleşme; Rehber hükümeti, köşeli devrim alanını sorumlu devlet dairesine bırakırsa gerçekleşebilir.