Memduh Muheyni
Al Arabiyya Genel Yayın Yönetmeni
TT

TikTok, bir casusluk uygulaması mı?

Her üç ABD’liden biri TikTok uygulamasını kullanıyor. Son nüfus sayımına göre yüz milyondan fazla ABD’linin telefonunda bu uygulama bulunuyor. Popülaritesine rağmen, Washington'daki politikacılar ve diğer Batılı hükümetler bu uygulamayı yasaklamakla tehdit ediyor. Fiilen devlet kurumlarına girmesi yasaklandı. Meşhur üniversitelerin kampüslerinde ve kütüphanelerinde kullanılmasını engelledi.
Aslında bu siyasi bir tiyatro. Ancak bunu iki nedenle haklı gösteriyorlar: Birincisi, uygulamanın kullanıcılardan bilgi toplamak için kullanılması ve dolayısıyla ulusal güvenliği tehdit eden casusluk operasyonlarında kullanılmasıdır. İkincisi, Çin hükümeti tarafından yanlış bilgi yaymak ve seçimlere müdahale etmesine izin vermek için kullanılmasıdır. Sunulan her iki argüman da mantıksızdır ve kesin kanıtlara dayanmamaktadır. Aksine, yalnızca siyasi şantaj için ve Pekin ile Washington arasındaki uluslararası çatışma ışığında Çinlileri belirli tavizler vermeye zorlamak için kullanılıyorlar.
İlk argüman bilgi toplamaktır. Sadece TikTok değil, Facebook, Twitter ve Instagram gibi tüm platformların yaptığı budur. Bu platformların yaptığı şey size içerik sağlamak ve yapay zekanın davranışlarınızı, beğendiklerinizi ve tercih ettiklerinizi okumasını sağlayıp size benzer içerikler sunmaktır. Casusluk suçlamasına gelince; şimdiye kadar Çin hükümetinin uygulamayı ABD veya Batı hükümet kurumlarına casusluk yapmak veya sızmak için kullandığına dair hiçbir kanıt sunulmadı.
Tüm bunlar neden başka hiçbir uygulamada değil de TikTok’ta oluyor? Neden bu başarılı uygulama bir cadı avı kampanyasına konu oluyor ve bahsi geçen suçlamalar doğru olmadığı halde engelleme ve tacize maruz kalıyor? Aşırı sağcı veya solcu kanatlardan değil, bizzat Beyaz Saray'dan ve Başkan Biden'ın ve ondan önce Trump'ın sözleriyle yayılan McCarthy gözdağı kampanyası neden devam ediyor?
Cevap tek kelime: Çin.
Uygulama, İsveç ya da Avusturya menşeili olsaydı yine bu şiddetli kampanyaya tanık olur muyduk? Elbette ki hayır...
TikTok savaşı, ABD, Batı ve Çin arasındaki uluslararası savaş bağlamında geliyor. Nüfuz ve akıl ve kalp kazanma savaşında tüm silahlar kullanılabilir, tüm suçlamalar yapılabilir ve tüm bahaneler ileri sürülebilir. TikTok kampanyasını anlarsak, koronavirüs (Kovid-19) salgını nedeniyle Pekin'e karşı yürütülen kampanyayı da anlarız. Salgının bir laboratuvardan çıktığına veya kasıtlı bir eylem olduğuna dair hiçbir kanıt olmamasına rağmen ABD hükümetinden gazetelere ve hatta basın açıklamalarına sürekli olarak sızan bilgiler, Çin hükümetini zorda bırakmak amacıyla salgının bir laboratuvarda tasarlandığı anlatısını sağlamlaştırmaya devam ediyor. Bazıları, Trump yönetiminin bu suçlamaları kanıt ve destek olmadan tekrarladığını düşünüyor. Ancak Biden yönetimi, ilişkilerinde hiçbir şeyi değiştirmedi. Peki, neden? İki taraf arasındaki savaşta TikTok’un bahane ve kart olarak kullanılmasıyla aynı sebepten.
TikTok’un sahibi olan ByteDance şirketi, iki yıldır üzerinde çalıştığı genişletilmiş bir teklifi ABD hükümetine sunmasına rağmen, uygulamayı kullanmanın güvenli olduğunu açıklayarak suçlamaları reddetti. ABD'li yetkililerden beklenen yanıt, görmezden gelmek ve aynı suçlamaları defalarca tekrarlamak oldu. İç ABD arenası gibi partizan ve suçlanmış politize bir arenada Çin ve bu bağlamda TikTok ile ilgili her mantıklı ve doğru söz, bir zaaf haline gelir ve siyasetçi, seçimlerde savunmasının bedelini ağır öder. Balonların hikayesinde de olan buydu. Biden, onların casusluk değil, iklim izleme balonları olduğunu bildiği halde yaklaşan seçimlerde Cumhuriyetçi muhalifleri tarafından ürkmekle itham edilmek istemediği için onları pahalı füzelerle düşürmeye karar verdi. Bunun için tek yol, TikTok, Kovid-19, balonlar veya Pekin ile ilgili herhangi bir şey hakkında objektif sorular soran herkesi ihanetle suçlamaktır. Şu mevcut atmosferde, herhangi bir Çinliye karşı panik yaratma ve bir endişe ve siyasi intikam ruhu hâkim.
Yazının başlığındaki ‘TikTok, bir casusluk aracı mı?’ sorusuna cevap verecek olursak; elbette ki hayır. Bu, sadece herkesin tekrarlamayı kabul ettiği politik bir yalandır.