Abdurrahman Şalkam
TT

Çin sabrının topları

Çin, özel bir insani ve tarihsel olgudur. Her şeyde kendi standartları vardır. Sabır ve akıllı sırlar onda buluşur. Devlet Başkanı Şi Cinping'in son Moskova ziyareti, pragmatik siyasi boyutları ve belirli ekonomik çıkar hedefleriyle Çin zihnini ortaya koydu. Çin Devlet Başkanı, Moskova'ya gitmeden önce Rusya ile Ukrayna arasında bir barış girişimi başlatmıştı. Girişimi Rusya'yı ne destekliyor ne de kınıyordu. Başkan Şi Cinping, Moskova’ya giderken yanında iki ülke arasındaki ekonomik iş birliği anlaşmalarına yönelik projeler içeren büyük bir dosya taşıyordu. Rusya, Ukrayna'da uzun bir sıcak savaşın içinde ve Çin Devlet Başkanı'nın Moskova ziyareti öncesinde bizzat Devlet Başkanı Vladimir Putin'e yönelik hukuki ve siyasi bir fırtına yaşandı. Putin artık Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından aranan bir savaş suçlusu. Ayrıca Çin Devlet Başkanı Moskova'dayken Japonya Başbakanı da Kiev'deydi.
Çin Devlet Başkanı için Moskova'da yapılan görkemli resmi karşılama ve titizlikle hazırlanmış protokol şenliği, Çin-Rus pozisyonunu birden fazla mesajla ifade eden ikili bir mesajdı. Rusya istediğini elde etti ama Çin de Rusya ile 14 ekonomik iş birliği anlaşması kazandı.
Yeni bir uluslararası düzen meselesinden yıllar önce bahsedilmeye başlandı ve odağında da ABD liderliğindeki Batı tek kutupluluğunu aşma gayreti var. Çin'in kendi uluslararası düzen anlayışı, İkinci Dünya Savaşı öncesi ve sonrası dünyasında özel bir gidişatı var. Büyük Çin anayurdu, İngiliz Afyon Savaşı'ndan iç savaşlara ve Mao Zedong'un eliyle modern Çin devletinin kuruluşuna kadar savaşlara, işgallere ve kıtlıklara maruz kaldı. Tayvan adası, Çin'in Birleşmiş Milletler temsilcisi ve Güvenlik Konseyi'nin veto yetkisine sahip daimi üyesiydi. Hong Kong bir İngiliz mandasıydı ve Çin Halk Cumhuriyeti onlarca yıl onu geri almaya çalıştı.
Nihayetinde, Çin Halk Cumhuriyeti Güvenlik Konseyi'nde Çin Cumhuriyeti’nin (Tayvan) yerini aldı ve Hong Kong, bir ülke iki sistem formülüne göre Çin Halk Cumhuriyeti hakimiyetine geri döndü. Bugün Çin'in gözü Tayvan'da yani Formosa devletinde ve Çin Cumhuriyeti, BM’deki koltuğu ile Hong Kong’u geri alma hedeflerine ulaştığı gibi onu geri alma hedefine de ulaşacağından emin.
Çin’in ABD, Avrupa ülkeleri ve Kanada ile ilişkilerini tanımlama özel bir kriter gerektirir. Çin'in Batı bloğuyla anlaşmazlıkları var ama onunla çatışma içinde değil. Aralarında geniş ve her iki taraf için de önemli ekonomik ilişkiler var. ABD'deki Çin tahvilleri Amerikan ekonomisi üzerinde önemli bir etkiye sahip. ABD eski Başkanı Donald Trump, iki ülke arasındaki ticaretle uğraşmaya kalktığında, farkında olmadığı gerçekleri keşfetmiş ve bilmediği ayrıntılara vakıf olmuştu.
Yeni bir uluslararası düzen bahsi nesnellikten yoksun, anlaşılması zor kavramlar içeriyor. Uluslararası düzen savaşlardan doğmuş bir kavram. 1648 Vestfalya Antlaşması, eski kıtada milyonların ölümüne yol açan Avrupa Otuz Yıl Savaşlarının ürünüydü. Mezheplerin ve sınır çatışmalarının körüklediği savaşlar ulus-devlet kavramının doğuşunun başlangıcı oldu. Birinci Dünya Savaşı'nın rahminden doğan Milletler Cemiyeti, dünya barışını tesis etmek, savaşları ve felaketlerini önlemek için çalışacak yeni bir uluslararası düzenin kurulmasına yönelik en önemli projeydi. Yeni uluslararası oluşum başarısız oldu ve insanlık tarihinin en büyük savaşı olan ve BM'yi doğuran İkinci Dünya Savaşı patlak verdi. BM’yi savaşın galipleri kurdu ve onlara kokpitinden, veto hakkına sahip 5 üye tarafından yönetilen Güvenlik Konseyi’nden yeni organı kontrol etme yetkisi veren bir sözleşme yoluyla kendisine hakim oldular. Bugün, çoğulculuğa dayalı yeni bir uluslararası düzenin yaratılması gereği konuşulmaya devam ediyor.
Burada soru şu; arzu edilen yeni uluslararası düzeni yönetecek yeni başlar kimler? Rusya, günümüz dünyasında artık yönetim kokpitinin dışında kaldığını düşünüyor. Evet, bu bir gerçek çünkü bugün Rusya, bir imparatorluk olduğu, Asya cumhuriyetlerinin bir bölümünü içerdiği, Avrupa'nın yarısını kontrol ettiği, Asya, Afrika ve Latin Amerika'nın birçok yerinde taraftarlara sahip olduğu geçen yüzyıldaki Rusya gibi değil. Yüzyıllar boyunca uluslararası düzen silahların gücüyle kuruldu ve kandan bir mürekkeple yazıldı. Nükleer silahların icadından bu yana dünya savaşları neredeyse imkansız hale geldi. Peki, mevcut düzenin yerini alacak yeni uluslararası düzen hangi rahimden doğacak? Çin bunun cevabını biliyor.
Çin'in eski lideri Mao Zedong'a atfedilen bir söz vardır. Kendisine Fransız Devrimi hakkında ne düşündüğü sorulduğunda, soruyu soran kişiye; “Bu devrim ne zaman gerçekleşti?” diye sorar. Soran; “200 yıl önce” dediğinde de Mao Zedong; “Bu konuda fikir beyan etmek için henüz çok erken” diye cevap verir.
Çin, yeni uluslararası düzenin bir dünya savaşından doğmayacağını, tam aksine, öncekilerden farklı bir gücün ürünü olacağını kesin olarak biliyor. Ekonomi dirilten ve öldürmeyen bir silahtır. Bugün Çin, geometrik ilerleme içinde yükselen bir ekonomik güç ve dünyanın en büyük ihracatçısı konumunda. Dünya çapında çarpıcı bir finansal varlığa sahip. İpek Yolu olarak bilinen küresel projesini başlattı. Hammadde ve tüketim pazarı olan ve önümüzdeki yıllarda büyük bir nüfus deposu olacak Afrika'da yumuşak gücünü genişletiyor. Çin herhangi bir güçle silahlı savaşa girmeyecek. Tayvan'ı ilhak etmek için ona saldırmayacak, aksine Hong Kong armudu gibi pişmesini, olgunlaşıp ağzına düşmesini bekleyecek. Bugün Batı, askeri ve mali açıdan filizlenmiş Avrupa, Japon ve Amerikan dallarıyla en güçlü ağaç. Çin’in topları ise, sabır, yükselen ve genişleyen bir ekonomik gücün yanı sıra dev bir askeri savunma yapısı.
Yeni uluslararası düzen öncekilerden farklı olacak. Teknoloji ekonomisi, bölgesel iş birliği ve çevresel sorunların üstesinden gelme gibi yeni sütunlara dayanan yatay bir sistem olacak. Çin dünya liderliği için rekabet etmiyor. Liderleri defalarca ülkelerinin gelişmekte olan bir ülke olduğunu söyledi.
Çin'in akıllı vurucu silahı, yaratıcı ve üretken sabrıdır.