Cibril Ubeydi
Libyalı araştırmacı yazar
TT

Afrika için rekabet

Yıllarca, hatta on yıllarca ve yüzyıllarca göz ardı edildikten sonra, çölde susuzluktan ölmemek için yarışan insanları, Avrupa rüyasının bilinmezliğine doğru göçmen teknelerinde boğulmaya giderken, Afrika için yarış başladı.
Bugün Afrika, ABD-Rus ve hatta Avrupa çatışmasının odak noktasıdır. Moskova yeni stratejik planını şöyle açıklıyor: “Daha adil çok kutuplu bir dünya düzeni kurma ve bazı gelişmiş ülkelerin dünyanın en hızlı büyüyen kıtasına yönelik (yeni sömürge politikalarıyla şiddetlenen) sosyal ve ekonomik eşitsizliklerini ortadan kaldırma çabasında Afrika ülkeleriyle dayanışma içinde bulunma.”
Peki, Kaddafi, Afrika Birliği’nin ortaya çıkmasıyla sonuçlanan, Afrika Birleşik Devletleri fikrini ortaya atacak kadar takıntı haline getirdiği Afrika yaklaşımını açıklarken çağının ötesinde bir adam mıydı? Kaddafi Libya’nın Sirte kentinde Afrika Birliği, Afrika bayrağı, Afrika dinarı ve hatta Afrika doları teklifini yapmak için rakamların ve sembollerin dilinin uyumundan yararlanarak 9.9.99 tarihini seçmişti. Kaddafi’nin ölümüne ilişkin bir yorumunda Le Figaro’nun öne sürdüğü gibi ölümünün arkasındaki esas sebep, bütün bu düşlediği saf Afrika rüyası olabilir. Afrika düşünün sebepleri ve gerekçeleri ne olursa olsun bugün bunu, kalkınma, yatırım vb. sloganlar altında dahi olsa Afrika’yı kimin köleliğine döndüreceğine ilişkin küresel bir çatışmanın sebebi olarak görüyoruz. Dört koldan Afrika’nın üzerine ardı ardına yığılmaya başlayan stratejik planlar endişe yaratıyor. Rusya, stratejik belgede Afrika ülkelerinin ‘egemenliğini ve bağımsızlığını korumaya’ öncelik vereceğine dair taahhütte bulunmasına rağmen, Wagner güçleri aracılığıyla Afrika’ya girmesi güvenilirliğini sorgulatmıştı.
El değmemiş zenginlikleri, nimetleri ve madenleriyle Afrika'ya akın edenler yoksulluğun, açlığın ve hastalığın hala yaygın bir gerçek olduğu Afrika için farklı açılardan rekabete başladılar.
Belki de çoğu Afrikalı liderin katıldığı ABD-Afrika zirvesi, ABD yönetimi el değmemiş kıtaya büyük yatırımlar yapma sözü verdiği için Afrika'ya yönelik yarışın bir parçasıydı. ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ile Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov'un birbiri ardına yaptığı ziyaretler, Afrika için verilen rekabeti göz önüne çıkardı. Farklı müttefikler arasında dağılan Afrikalıları kendi yanlarına çekmek için birinin ziyareti biter bitmez, diğeri ziyaretine başlıyordu.
Peki iki rakip taraf, Afrika ‘atını’ jeostratejik bir ortak veya müttefik olarak mı görüyor, yoksa sadece bir maden ya da sahiplerinin izni bile olmadan işlenmek istenen bir toprak parçası olarak mı?
Afrika'da kıyasıya rekabet edenler sadece ABD ve Rusya değil. Zira Obama'nın iki dönemi arasında son yıllarda ABD’nin Afrika’ya yönelik ilgisinin azaldığı bir ortamda Çin, güçlü bir şekilde durup burada sessizce ilerliyordu. Obama Afrika kökenli olmasına rağmen, sanki babası ve dedesinin vatanı olan Afrika’dan gelmemiş de Amerikalı olduğunu göstermek istiyormuş gibi davranıyordu. Öte yandan Halefi Trump da sahip olduğu kibirli bakış açısından ötürü Afrika'da işleri ağırdan alıyordu. Hatta Afrika ile ilgili açıklamaları kışkırtıcı ve kabul edilemez boyuttaydı. Öyle ki, bir keresinde Afrika ülkelerini ‘pislik çukuru’ olarak nitelendirmişti. Yerine geçen Joe Biden ise önceki dönemlerdeki kaybı telafi etmek için Afrika ile hızla yakınlaşmaya karar verdi. Ancak bu yakınlaşma, çok uluslu rekabete ve nüfuz çıkarları çatışmasına denk geldi.
Hint ve Sind (Hint alt kıtası) ülkeleri de dahil olmak üzere hiç kimse Afrika pastası yarışını kaçırmak istemiyor. Çin ve Türkiye gibi Hindistan da Afrika'da aynı anda onlarca elçilik açmaya başladı. Herkes yarış pistine girdi.
Afrika için dış güçlerin girdiği yarış, Afrika içinde etkili liderlerin bulunmaması ve Afrika Birliği gibi bir oluşuma sahip olmasına rağmen ağız birliğinin olmaması sonucu ortaya çıktı. Afrika Birliği hala Afrika içinde herhangi etkili bir adım atamıyor. Afrika Birliği oluşumu dış hegemonyadan kurtulana kadar Afrika, topraklarının derinliklerinde yatan zenginliklerin üzerlerinde uyumalarına rağmen, insanlarının açlık ve yoksulluk yaşamasına ve dış güçlerin talan ettiği bir ‘mutfak’, soyduğu bir ‘hazine’ olmaya devam edecektir. Afrika, bu sefer farklı bir kıyafet içinde, yeni bir sömürgeci veya sömürgecilerin gelişine seyirci kalıyor.