Abdurrahman Şalkam
TT

Külleşmiş zamanın yankıları

1982'de Libya'nın enformasyon bakanıydım. Mısır Cumhurbaşkanı Cemal Abdunnasır döneminde “Arapların Sesi” radyosunun ünlü sunucusu Ahmed Said Libya’yı ziyaret etti. Trablus'ta birkaç gün kaldı ve gelişme, bilimsel, kültürel ve ekonomik kalkınmada bir Arap sesi olacak, yurt dışındaki Arap bilim insanları ve uzmanlarla iletişim kuracak bir Arap radyo istasyonu kurma projesini bize sundu. Ziyareti sırasında Arap geleceği ve uluslararası durum hakkında uzun uzun konuştuk.
Başarıları ve başarısızlıkları dahil tüm yönleriyle Arap geçmişi ve elbette onun Arapların Sesi radyosundaki kariyeri hakkında konuşmaktan da geri kalmadık. 1967 Arap-İsrail Savaşı, Mısır ile Arap milletinin uğradığı feci yenilgi, ayrılıkla sonuçlanan Mısır-Suriye birliği, Irak, Yemen ve Cezayir devrimi olayları, Mısır-Sovyet ilişkileri ve Asvan Baraj'ın inşası ve o dönemde Arap bölgesinin tanık olduğu diğer olaylardan bahsettik. Başkan Cemal Abdunnasır'a, liderliğine, vatansever ve ulusal rolüne olan inancı canlıydı, hatta o aşamadan bahsettiği süre boyunca ateşliydi. Ancak 5 Haziran 1967 yenilgisinden bahsettiği zaman, ruhunda ve sesinde bir ürperti dolaşıyor, nefesini kesiyor ve sesi alçalıyordu.
Savaşa gidildiği günlerde yaşananların ayrıntılarını öğrenmeyi çok istiyordum. Mısır'ın Tiran Boğazı'nı kapatma kararını açıklamasını, Devlet Başkanı Abdunnasır’ın düzenlediği ve Mısır’ın İsrail ile savaşa hazır olduğunu deklare ettiği uluslararası basın toplantısını, Mısır ve İsrail arasındaki karşılıklı askeri tırmandırmanın başlangıcını, ABD'nin, Sovyetler Birliği'nin ve BM Genel Sekreteri'nin tutumunu merak ediyordum. 5 Haziran'a giden günlerden, Arap ve hatta uluslararası kamuoyunu düşman İsrail ile yaklaşan kesin savaş için seferber etme kampanyası ve kesin zafer hakkında uzun uzadıya konuştuk. Ahmed Said o dönemde gece gündüz kazanılacak kesin zaferi dillendiren güçlü sesti.
Ahmed Said, zaferin kaçınılmazlığına son derece güvendiğini söyledi. Mısır ordusunun birkaç gün içinde zafere ulaşacak vurucu bir güce sahip olduğundan, Filistin'in Mısır-Suriye ve Ürdün ittifakının gücü ve tüm Arapların desteğiyle özgürleştirileceğinden hiç şüphesi yoktu. Savaş 5 Haziran sabahı başladı ve radyoya Mısır askeri liderliğinden Mısır kuvvetlerinin Filistin topraklarında hızla ilerlediğini, düzinelerce İsrail uçağının düşürüldüğünü doğrulayan askeri haberler gelmeye başladı. Ünlü sunucu Ahmed Said, “Arapların Sesi” radyo istasyonunda o sabah yaşananları, herkesin o saatleri tarifsiz bir bayrama dönüştüren bir sevinçle dolup taştığını anlatmaya devam ederek, “Herkes mutluydu ve Tel Aviv'in içinden yayınlanacak büyük tarihi mesajı bekliyordu” dedi. Sabah 11:55'te bir Mısırlı subaydan bizzat ve gizlice Mısır Hava Kuvvetleri’nin imha edildiğini, İsrail kuvvetlerinin Sina'da hiçbir direnme ile karşılaşmadan ilerlediğini ve Mısır ordusunun Süveyş Kanalı'na doğru çekildiğini öğrenmiş. Ahmed Said, kendisini arayan ve gerçekte olup biteni anlatan subaydan alıntı yaparak, geri çekilme kelimesini değil, "kaçış" kelimesini kullandı. Nasırcı radyo sunucusu, zırhlı düş ile ölümün hayatın sesini ve nefesini yuttuğu yenilginin külleri arasında berzahta kaldığı o saatleri anlatırken “Çığlık atmak ve ağlamak istedim ama yenilgi her şeye, bedenlere ve seslere de sızmıştı” dedi. Ardından sözlerini şöyle sürdürdü:
“Komutanlığı aradık ve ‘İnsanlara ne söyleyelim’ diye sorduk. İç cephenin bütünlüğünü korumak gerektiği gerekçesini öne sürerek ‘Şimdiye kadar yaptığınız gibi seferberliğe devam edin’ cevabını verdiler. Biz de öyle yaptık.”
Ahmed Said'e, “Cephede büyük bir geri çekilme yaşandığına ve yenilginin yaklaştığına ikna olduktan sonra ne yaptınız?” diye sordum. Kuvvetlerin büyük geri çekilişinin gerçekleştiğini anladıktan sonra, küçük kaçış üzgün benliğimi sarsan bir hüsrana dönüştü dedi. Kuvvetlerin yenildiğini bilmelerine rağmen Mısırlı ve Arap kitlelere zaferin yakın olduğunu anlatmaya devam ettiklerini söyledi.
Bugün çeşitli Arap medyası kurumlarında küçük hatta küçüğün küçüğü bir kaçıştan daha fazlasını görüyoruz. Yazılı sayfalarda ya da televizyon ekranlarında bağırıp çağırarak durmadan şunu tekrarlayanlar var; Ukrayna'daki savaş ve İsrail iç çekişmesi cephesinde yaşananlar Filistin'in kurtuluşuna ve NATO’nun yenilgisine giden yolun başlangıcıdır. ABD yakında dağılacak ve dünyada Rus etkisi hakim olacak. İran dünyada vurucu bir güç haline gelecek. Bu seslerin sihirli yardımcısı ise Kura’n-ı Kerim’deki rakamları deşifre eden ve Filistin'in bu yıl özgürleşeceğini müminlere ilan eden bir şeyh. Kendisi Kur'an-ı Kerim'de dolaşıp ayetleri topluyor, onları çarpma, bölme, toplama ve çıkarma işlemlerine tabi tutuyor, ardından bunları miladi ve hicri yıllar şeklinde sunuyor. Bu sarıklı şeyh bir de yaşlı bir İsrailli kadının kehanetini hatırlatarak vardığı sonucu pekiştiriyor.
Tuhaf olan, burada tuhaf kelimesini tekrarlıyorum, milyonların, küçük kaçakları durgun kayboluş göllerine taşıyan düş tekneleri üretme tekniğinde ustalaşmış ses dalgaları yayan ham düşlere canla başla sığınmalarıdır. Bu göllerde gelecek, kaçınılmaz olarak eylemin ve aklın boynuna dolanan geri kalmışlık ve kutsal bilgisizlik tünellerine kaçmış bir geçmişin bataklıklarına sürüklenir.  “Arapların Sesi” stüdyolarından “Mukaber Dağı düştü ey Yahudiler” diye bağıran Ahmed Said’in dağdan payına düşen şok edici hüzün ve keder kayaları oldu. Şiirlerinin mürekkebi sözler göğündeki bulutların ritmiyle akan, “Milyonlarca insan topuk selamı vererek hazırız diyor” ve “Ne istersen emret, biz senin adamların ve sağ kolunuz” dizelerinin sahibi Salah Cahin’in payı, depresyon ve boğucu bir hüzün oldu. Abdulhalim Hafız’ın söylediği düş şarkılarının raksını, büyük düşü teşvik eden bir müzikle süsleyen Kemal Tavil’in payına ne düştüğünüyse bilmiyorum. İsrail'de, Mısır'ın İsrail ordusuna karşı zafer kazandığı Ekim 1973 Savaşı’nda neler olduğunu araştırması için “Agranat Komitesi” kurulmuştu. Ancak Mısır'da Haziran 1967 yenilgisinde yaşananlarla ilgili objektif ve ciddi bir soruşturma yapılmadı. Büyük ve küçük düşlere doğru kaçış dünyasında, kimse nedenleri sorgulamıyor. Her dönem birden fazla Ahmed Said sesi duyuluyor. Bunlara maalesef artık görsel tabloları ucuz kötülükler ve kurcalamalar için geniş bir pazara dönüştüren, yakın ve uzak seslerin yükseldiği görsel bir teknoloji de eşlik ediyor.  
Akıllara eşlik eden bedelin külleri, onlara ölmüş bir zamana kaçışın külleriyle dolu keseler satıyor. O ölü zamanda gırtlaktan gelen hırıltılı seslerin kalıntısından, kaçmaya direnen bir düşün darbelerinden başka bir şey yok. Ne var ki o düş, bu direnişiyle hayat nefeslerinin kuruduğu, kulakların gırtlaklarda katılaşan külleşmiş zamanın yankısının örttüğü bir kıkırdağa dönüştüğü bir boşluğa kaçtığının farkında değil. Bu kulakları, gerçekleri kucaklayan ve insanlara müjdeleyen insani aktivizm çanları bile uyandıramıyor. Tek başına kalkınmanın kaldıracı, barış, inşa ve düşmanla savaş alanlarında zafere giden yolları aydınlatan ışıklar, işte bu aktivizmdir.