Süleyman Cevdet
Mısırlıaraştırmacı yazar
TT

En zengin mutlaka en mutlu değildir

Fransız milyarder Bernard Arnault'nun servetinin günde 12 milyar dolar arttığını okudum. Her ne kadar meselenin dış görünüşü iki adamı birbirine bağlayabilecek hiçbir şey göstermese de ben bu haberi okuduktan sonra şair Emel Dunkul'u (Allah rahmet eylesin) hatırladım.
Medbuli Yayınevi, Emel Dunkul'un tüm şiirlerini 1987 yılında tek ciltte yayınlamıştı. Dr. Abdulaziz el-Makaleh bu kitaba uzun bir önsöz yazmış ve orada Emel'in şiirinden, hayatından, aralarındaki ilişkiden, 1967'deki yenilgiden ve ‘Zerkâ el-Yemâme’nin Önünde Ağıt’ isimli ünlü şiirinin onu nasıl meşhur ettiğinden bahsetmişti.
Merhum şairin maddi anlamda zor bir hayat yaşadığı, dünyadan ayrılana kadar hayatında acı çekmeye devam ettiği ve çektiği acının yaratıcılığına giden yol olduğu bir sır değil.
Bu aslında Dr. el-Makaleh'in kitabın uzun önsözünde bir kısmını anlattığı meseledir. Bu aynı zamanda, Kahire'de yaşayıp ölen yaratıcı bir şair ile halen aramızda yaşayan ve zenginliğinin tadını çıkaran Fransız milyarder arasındaki bağlantıya kadar uzanan gizli ipliği de temsil ediyor.
El-Makaleh, kitabın önsözünde bir Arap arkadaşının bir gün Kahire'yi ziyaret ettiğini anlatıyor. Dunkul ile buluşmak için eskiden buluştukları yere vardığında onun uzaktan sanki birini arıyormuş gibi sağa sola gidip geldiğini fark ediyor. El-Makaleh'in arkadaşı, Emel Dunkul'un onu görür görmez kendisinden yarım cüneyh vermesini istediğini de ekliyor.
El-Makaleh’in adını kasten bu anekdottan ve bundan sonraki olaylardan dolayı vermediği arkadaşının, ünlü şairin öğle yemeği için yarım cüneyhe ihtiyacı olduğunu anlamıştı. O anda tek umudu, kendisine yarım cüneyh borç verecek bir arkadaş bulmaktı ve tek istediği öğle yemeği yemekti. Yarım cüneyh öğle yemeği ve daha fazlası için yeterliydi.
Bu olayın üzerinden yıllar geçti. Aynı arkadaşı, Emel Dunkul'u vefatından önce hastanede ziyarete gitti ve orada kendi adına yardım olarak cebinden 500 cüneyh çıkardı. Ama Emel, arkadaşının elindeki parayı görür görmez onu cebine geri koymasını istedi.
Misafir arkadaşı ona bunun sebebini sormuş ve Emel hasta yatağında iken ‘paranın daha önce kendisini sadece birkaç gün mutlu etmeye yettiğini’ söylemiş. Ama şimdi o uzatılan paranın hepsi ve onlarla birlikte dünyadaki tüm paralar onun için hiçbir değer ifade etmiyor.
Yarım cüneyh onun için servetti ve yarım cüneyh neredeyse Fransız milyarderin bir sabah kazandığı servete eşitti. Ama öyle bir zaman gelmişti ki dünya parası artık onu cezp etmiyor, onun için hiçbir önemi bulunmuyor ve onu günlerce mutlu eden yarım cüneyh kadar da mutlu edemiyordu!
Bernard Arnault ise bu ayın 13'ünde, perşembe gecesi serveti 198 milyar dolar iken gün ağardığında 12 milyar dolar daha kazanmış ve toplam serveti 210 milyar dolara ulaşmıştı. Bununla dünyanın en zengin insanı olmuş, serveti 180 milyarı bulan Twitter platformunun sahibi Elon Musk'ı geride bırakmıştı.
Bunlar, dünyanın zenginlerinin listesini oluşturan ve beyan ettikleri serveti sayan bir endeks olan Bloomberg Milyarderler Endeksi tarafından açıklanan rakamlar. Endeks, falancanın ilerlediğini, falancanın geride kaldığını ve isimlerin yeniden düzenlenip tasnif edildiğini gördüğü zaman bunu insanlara duyuruyor.
Warren Byte, Bill Gates veya Jeff Bezos gibi zirvenin tepesinde yer alan zenginlerin aşağıya düştükleri ve servetleriyle artık ilk sıraya giremedikleri açıkça görülüyor.
Bu üç isim ilk sıraları değiştirerek yaşadılar ve ne zaman bir isim zirveden inse yerini diğeri alıyordu. Adeta zirveyi tekellerine almışlardı. O zaman Bernard Arnault'tan, Elon Musk'tan söz dahi edilmiyordu. Ancak şairin dediği gibi; “Zaman kimi bir kere sevindirirse, birçok kere de ona kötü davranır.”
Şairin bahsettiği zamanlar, düşündüğümüz veya hayal edebileceğimiz gibi, önceki üç büyük insanın parasını almadı. İstatistiklerde hata yapmayan ünlü göstergenin tahminleriyle listede yalnızca biraz geride kaldılar, yalnızca birkaç milyar kaybettiler, yalnızca birinci sıradan üçüncü veya dördüncü sıraya düştüler ve yalnızca artık rakam bakımından en zengin ve en yüksekte değiller.
Bu, zenginler arasında en zengini ölçen bir endeks ve bundan ziyade en zengini değil, en mutluyu ölçen bir Küresel Mutluluk Endeksi var. Kişiler düzeyinde değil, ülkeler düzeyinde ölçüm yapıyor ve bu yılki endeks raporunda Finlandiya, Birleşmiş Milletler (BM) üyesi 198 ülke arasında en mutlu ülke oldu.
Soru, iki tarafın tek bir listeye katılmasının mümkün olup olmadığıdır! Başka bir deyişle: En zenginin mutlaka en mutlu olması gerekli midir ve en mutlu olan her zaman en zengin midir?!
‘Para’, mutluluk endeksinde Finlandiya vatandaşlarının mutluluk sebepleri arasında yer alıyordu ama tek sebep o değildi. Onun dışında başka sebepler de vardı. Mutluluk endeksi, her Finlandiya vatandaşı hayatındaki yüksek gelirden bahsettiğinden oradaki mutluluğun sebeplerinden biri olarak yüksek gelirden de bahsetti. Ancak tek sebep olarak bundan söz etmedi. Sorun şu ki Finlandiya kişi başına ortalama gelir düzeyinde dünyanın en zengin ülkesi değil.
İnsan mutluluğunun tek nedeni para olsaydı, o zaman Singapur dünyanın en mutlu ülkesi olurdu. Uzun yıllar ortalama kişi başı gelir bakımından zirvedeki ülke oldu ve kişi başına ortalama gelir bakımından Singapur'un yanında diğer bazı ülkeler de Finlandiya'yı geride bıraktı. Ancak mutluluk endeksi buna bakmadı ve onu en mutlu veya en mutlu ülkeler listesinde ilk sıralara dahil etmedi.
Mutluluğun başlangıcı burada, sonu oradadır diyen kesin bir tanımı yoktur. Belki de bunun nedeni, belirgin özellikleri ve gözle görülür işaretleri olan bir şeyden ziyade bir ‘hâl’ olmasıdır. Belki bugün bir insanı mutlu eden yarın onu mutlu etmeyebileceğinden ve belki de tek başına paranın sizi bir anda mutlu edebilmesi ve başka bir anda mutlu edememesi olabilir.
Anlatılan bir hikâyede, hırsızın bir eve soygun için girip çalacak bir şey bulamadığı halde ev sahibini derin bir uykuya dalmış şekilde bulduğundan bahsedilir. Hırsız eliyle ev sahibini dürter, bu kadar rahat uyuduğu halde, evinde ya da cebinde hiçbir şey olmaması hırsızı şaşırtır. Bu kadar rahat uyuyan birinin nasıl elinde avucunda bir şey olmaz?
Adamın rahatça uyumuş olması mümkündür. Çünkü onun çalınmasından korkacak hiçbir şeyi yok. Şayet olsaydı elindekileri kaybetmekten korkabilirdi. Bu yüzden asla uyuyamazdı.
Belki de mutluluk, tanımlanması zor olan şeyler arasında yer alır ve nedenlerini tam olarak belirtmek zordur. Onu tanımlamaya çalışmamak belki de daha iyi olabilir. Çünkü bir durumdan diğerine esneklik gösterir. Başka şeylerin tanımlanması gibi mutluluğu da tanımlamak onu bozabilir.