Şeytan, cehalettir!

Her insan bilmek ister, ancak bilme yeteneği köreltildiği zaman insan, bilmek yerine bilmemeyi, öğrenmemeyi, merak etmemeyi, sormamayı ister. İnsanın bilme yetenekleri köreltildiği zaman, insan kendisini itaat etmek, kabul etmek, kanaat etmek ve her denilene inanmak zorunda hisseder. Cehalet, insanın kendisi için neyin iyi neyin kötü olduğunu   fark edemeyecek kadar körleşmesi, körelmesi ve çürümesi demektir. Cehalet içinde boğulan insan, dine, siyasete, ekonomiye, kültüre, sanata, felsefeye ve bilime dair sahici bilgilerin peşinde koşmaz. Cehalet, daha çok dini kullanır. Cehaletin en kolay ve etkili bir şekilde yaptığı şey, kendisini din şeklinde inanç, tecrübe ve ritüel haline getirmesidir. Sosyal, siyasal, kültürel ve ekonomik güçler, insanların bilme isteklerini körelterek onları   inandırılmanın ve kandırılmanın tuzağına düşürürler.
Ekmekleri, emekleri, özgürlükleri, hakları ve barışları ellerinden alınan insanlar, sürekli olarak din üzerinden kandırılırlar. Tarih boyunca din, hırsız, yağmacı ve talancı siyasetçilerin ve yöneticilerin tepe tepe kullandığı bir araçtır.  Yönetimdeki ve siyasetteki beceriksizliğini ve yetersizliğini kabul etmek yerine sürekli din, kabile ve milliyet üzerinden tartışmalar yaratan hegemonik güçler, toplumu birbirine düşman ederek, hakimiyet saplantısını kendisine rab edinerek toplumu din adına kandırmak ve aldatmak şeklinde en  kolay ve kısa yoldan  sonuca varmaya  çalışırlar.
Demokrasinin, hukukun ve barışın   kültür, kimlik ve kaynak olarak yerleşmediği ve filizlenmediği yerlerde hiç bitmeyen en karlı ticaret, din ticaretidir. Siyasetçi, yönetici ve tüccar, dini kullanarak gücünü, servetini ve hazlarını korumaya ve doyurmaya çalışır. Gerçek dinsiz, Tanrı’nın varlığını veya dinin esaslarını inkar eden değildir. Gerçek dinsiz, dini ticari, siyasi ve ekonomik çıkarları için istismar edendir.
Toplumları açlığa, yoksulluğa, yasaklara ve yolsuzluklara boğan yöneticiler, siyasiler, inşaatçılar, işadamları ve diğer hırsız gruplar, halkları sahte kalkınma ve eser hamleleri yapıyormuş gibi yaparak kandırmaya çalışırlar.  Kalkınma hamleleri   yaptıkları, eser ürettikleri ve halka hizmet ettikleri yalanını söyleyen düzenbaz siyasetçiler, yöneticiler ve tüccarlar, yaptıkları başarıların arkasında kendilerinin sahip olduğu insanüstü yetenekler ve ilahi yardım olduğu   propagandasıyla insanları sürekli olarak aldatmanın peşindedirler.  Açlık, sefalet, yolsuzluk, yoksulluk ve baskı, insanların yaşadığı acı, somut, ağır gerçeklerdir. İnsanların refahına, özgürlüğüne, hukukuna, barışına, sağlığına ve eğitimine hiçbir katkısı olmayan araba, silah, ev yalanlarını kutsallaştırmak insanları akılsız ve ahmak yerine koymaktan başka bir anlam taşımamaktadır. Kendilerinde insanüstü tanrısal güçler ve yetenekler olduğunu vehmeden sahtekar din tüccarları, diğer insanların akıllarını hiçe sayıp onları ahmaklaştırmayı kendilerinin doğal hak ve imtiyazı görmektedirler.
Özgürlük, hukuk, demokrasi ve barış olmadan kalkınmanın olabileceğini söylemek, despotizmin söylediği en büyük yalandır.  Özgürlük, hukuk ve demokrasi olmadan olacak şey, yoksulluk, şiddet, sefalet, yolsuzluk, zulum ve yozlaşmadır.  Özgürlük, hukuk, demokrasi ve barış olmadığı takdirde olacak şey, kalkınma değil, cehalettir.  Kalkınma maskesi adı altında cehaleti vaad ederek toplum üzerinde tahakküm kurmak, toplumsal servet kaynaklarını sömürmek ve   toplumsal sefalet üzerinde küçük bir bürokratlar grubunun   zevk ve sefa sürmesi için herkesi ötekileştirmek, en büyük şerdir. Toplumlar üzerinde despotik bir tahakküm sistemi kurmak, siyaseti ve yönetmeyi bir hırsızlık rejimine dönüştürmek, dini siyasete ve ticarete alet ederek insanları köleliğe mahkum etmek, günümüz dünyasının en korkunç felaketidir. Cehalet, bütün zamanların en korkunç, yıkıcı ve verimsiz felaketidir. Depremler, seller, yolsuzluklar, hırsızlıklar, sahtekarlıklar, hep cehalet denilen   şerden kaynaklanmaktadır. Şeytan dediğimiz şey, hayali ve  soyut bir kurgu değildir. Şeytan dediğimiz cehalet, her an yaşadığımız asli kötülük halidir. Şeytan kutsal olmadığı gibi cehaleti kutsallaştıranlar da kutsal, manevi ve ahlaklı değildirler.