Tarık Alhomayed
Suudi yazar. Şarku'l Avsat eski genel yayın yönetmeni
TT

Sudan dersi

Sudan’da ordu ile Hızlı Destek Güçleri (HDK) arasında çıkan savaş, üçüncü haftasına giriyor. Bu savaşta tek kaybedenin Sudan olduğu açık. Üstelik beş ateşkes anlaşmasının ciddi bir şekilde karşı koyamadığı krizin çözümü için somut siyasi işaretler de yok.
Sudan’daki krizin boyutuna rağmen bölgeye dair ülkeler, partiler, gruplar ve aynı şekilde uluslararası toplum tarafından çıkarılan bazı dersler var ve bunların iyice kavranması gerekiyor. Bu derslerin bir kısmı açıktır. Bir kısmı da ayan beyan ortada olmasına rağmen sürekli hatırlatma gerektiriyor.
Derslerden biri şu: Devlet kapsamı dışındaki her bir silah, hangisi olursa olsun her devlet için yıkıcı olacaktır. Devlet sisteminin dışında ya da ona paralel bir silahlanma olduğu sürece kaçınılmaz olan ve beklenen savaşları ateşlemek için sırasını bekleyen Arap modellerimiz mevcut.
Yemen’de başa gelmiş olan bu hadise, şu an Sudan’da yaşanıyor. Maalesef ki bu duruma aday Arap ülkeleri var. Şayet gerçek anlamda bir devlet varsa, Lübnan, Irak ve Suriye de buna dahil. Sudan ve onun öncesinde Yemen’de olup bitenler bize, devletin ordusuna paralel bir silahlanma olduğu sürece bu sonun kaçınılmaz olduğunu söylüyor.
Bir diğer ders şu: Hatalı bir yaklaşımla “Arap Baharı” olarak tanınan hadise ile Suriye’nin durumu koşullar bakımından farklıdır. Ve bu bize, bu sözde “bahar” için tezahürat yapanların hiçbirinin başarılı olmadığını ve o dönemde coşkulu olan hiç kimsenin ne ibret ne de ders aldığını gösteriyor.
Bu işin içinde olanlar, rejimin başı değişince hemen demokrasi rüzgârlarının eseceğini zanneden güçlerdir. Bu güçlerin bazıları dürüst olmakla birlikte hayalperestti. Bazıları, bunun gerçekleşmeyeceğinin farkındaydı, ancak farklı hedefleri vardı ki bu hedeflerin en önemlisi de İhvan-ı Müslimin (Müslüman Kardeşler) örneğinde olduğu gibi sadece iktidara gelmekti.
Başka bazıları, sokaklara inmenin, orduyu kışlaya dönmeye itecek bir güç olduğunu düşündü ama öyle olmadı. Bazıları, örneğin Müslüman Kardeşler başta olmak üzere Türkiye ile Suriye muhalefetinin çoğu gibi komşu ülkelere bağımlıdır ve bu başka bir başarısızlıktır.
Uluslararası toplumu ilgilendiren derslerden biri ne ülkeler ne de kurumların bölgemizdeki bozukluğun derinliğini kavrayabilmiş olmasıdır. Burada savaş, barıştan daha kolay; asıl olan düşmanlık, yabancılaşma kalıcı çözüm. Bölgemiz, savaş ve kriz tecrübelerinden istifade edemedi.
Suç sadece bölgede değil, bölgeye yönelik gerçek bir vizyonu olmayan Batı'da da var. Burada bir stratejiden bahsediyorum, Batıdaki seçimlerin çıkarına olacak bir taktik ve hamleler değil, bu bölgede barış ve istikrarın kırılgan iki unsur olduğunu göz önünde bulunduran bir vizyondan bahsediyorum.
Uluslararası toplumun hatası, Sudan ve ondan önce de Suriye gibi hararetli krizlere gerçeklikten uzak bir siyasi basitlikle yaklaşmış olmasıdır. Mesela Batı veya Birleşmiş Milletler, ordu ile HDK’yi açıklamalarla diyalog masasına nasıl getirebilecek, merak ediyorum.
Bu uzaktan açıklamalar, Sudan’daki ordunun kışlasına dönerek iktidarı sivil topluma devretmesini nasıl sağlayabilir, bilmiyorum. Bunu anlamak zor iş! Ordunun ’ya saray ya mezar’ savaşında olduğunu idrak edemeyen Sudan sivil toplumunu anlamanın zor olduğu gibi!
Velhasıl bir devlet olarak Sudan’a yönelik tehlike gerçek bir tehlikedir ve net tutumlar gerektirir.