Muhammed Rumeyhi
Araştırmacı yazar, Kuveyt Üniversitesi'nde Sosyoloji profesörü...
TT

ABD, Çin ve Rusya arasında!

Arap tartışmacılar arasında ABD'ye yönelik tutum konusunda önyargılı bir görüş gittikçe yükseliyor. Söz konusu görüş büyük ölçüde ABD’ye düşman olma çağrısı yapıyor, ABD'nin ‘siyasi yaşlılık’ aşamasında olduğunu duyuruyor. Ama benim fikrim halen şu şekilde; küresel sahne hâlâ büyük ölçüde Washington'da çizildiği için ABD ile ihtilaf yaşayabilirsiniz, fakat ona düşman olmanıza gerek yok.

Dengeli bir eksen oluşturmak amacıyla alternatif olarak Çin ve Rusya'ya yönelmek abartılı bir söylem ve (iki kutupluluk) hâlâ gerçekleşmekten uzak, ama bu iki ülkeye karşı olumsuz bir tavır almak anlamına gelmiyor. Amerikan ekonomisi dünyadaki baskın ekonomidir; ABD gayri safi yurt içi hasılası, bugüne kadar 30 yılı aşkın bir süredir küresel üretimin dörtte birini oluşturdu. Amerikan şirketleri, yurtdışında kayıtlı dünyanın en büyük markalarının beşte birine sahip ve bu oran, Çin ve Almanya'nın büyük markalarının toplamından daha fazla. İlk beş küresel araştırma ve geliştirme şirketi Amerikan ve milyonlarca insan bu şirketlerin araştırmalarından yararlandı. İki yıl önce Kovid-19’a karşı etkili olan en başarılı aşıların ABD’de üretildiğini belirtmekle yetinelim. ABD, herhangi bir yeni ekonomik fikrin büyümesine ve gelişmesine izin veren devasa bir tüketici pazarına sahip bulunuyor. Aynı zamanda, ekonomik ve politik performansta büyük ölçüde şeffaflık, eleştiri, hesap verebilirlik ve itiraz özgürlüğü var. ABD diğerlerinden, özellikle de en büyük rakipleri olan Çin ve Rusya'dan üstün olmaya devam ediyor.

Avrupa'da ortaya çıkan ABD'den bağımsız olma çağrısına rağmen, bu bir eylemden ziyade söylemden ibarettir. Sayın Emmanuel Macron'un yakın zamanda yankı uyandıran açıklamaları, Avrupa'nın savunmada kendisine güvenme yeteneğine sahip olmasından ziyade, daha iyi bir müzakere konumu elde etmek için yapılmış açıklamalar türündendir. Ukrayna krizi, ABD'nin pozisyonunun önemini gösterdi. Onsuz, Kiev bu güne kadar ayakta kalamazdı. Amerikan teknolojisi, Ukrayna devletinin tüm bilgilerini (bulutta) toplayarak ve böylece bir engelle karşılaşmadan iletişimini sürdürmesini sağlayarak, Ukraynalılara yapay zeka aracılığıyla yardımcı oldu.

Öte yandan, Çin-Rus kampı bazılarının sandığı kadar birleşik değil. Çin, ekonomisinin kalkınmasının ve tehlike çizgisinin üzerinde kalmasının iç tüketim değil, uluslararası ticareti sayesinde olduğunu biliyor. Bu nedenle, tabii ki ABD ve Avrupa pazarları dahil olmak üzere küresel pazara onlarca yıl ihtiyaç duymaya devam edecek. Dolayısıyla esas olarak aktif diplomasiye güvenmesi, uluslararası düzeyde BM ilkelerine bağlı kalması, hedeflerine diğer tüm araçlardan daha fazla hizmet ediyor. Rusya'ya gelince, karar alma mekanizmasının ‘sağduyusuz’, hatta maceracı olduğu kanıtlandı. Ukrayna konusunda orta yolu bulmak için Ocak 2022'den önce (Ukrayna'da askeri operasyonlar Şubat sonunda başladı) Rus yetkililere birçok teşvik sunuldu. Avrupa ülkeleri, Moskova'yı memnun etmek için Kırım’ın ve Gürcistan topraklarının bir bölümünün işgaline, bizzat Ukrayna topraklarında yaşanan bazı çatışmalara göz yumdular. Ama Rusya hüküm süren uluslararası koşullarda artık bir anlam ifade etmeyen bir ideolojiye dayanarak bunu yanlış yorumladı. Rusya, galip çıkamayacağı bir savaşa girdi ve Rus ordusu, sahada ilerleyemeden veya savaşı kendi lehine sonuçlandıramadan bir şiddet döngüsüne hapsoldu. Savaşın bazı aşamalarında herhangi bir savaş doktrinine sahip olmayan gönüllülere başvuruldu, bu yüzden pek çok katliam işlendi. Savaş ayrıca Rus topraklarında ciddi ölçüde aleni ve gizli bir muhalefeti ortaya çıkardı. Kaçışın damga vurduğu kitlesel bir göç, savaş karşıtı insanların ayak seslerini duyurdu. Mali kaynakların büyük ölçüde tüketilmesinin yanı sıra, özgürlükleri bastırma eylemleri tırmandı. Buna ek olarak, Moskova'nın bu savaş ile genişlemesini sınırlamak istediği şey, tam aksine genişledi. NATO çemberi, Finlandiya ve İsveç'in de bu ittifaka katılmasıyla Rusya sınırlarına kadar ilerledi!

Avrupa, Ukrayna savaşında çektiği sıkıntılara rağmen ABD'nin yardımıyla bu sıkıntıların üstesinden gelmeyi başardı. Geçen kışı en az zararla geçirdi ve Rus enerjisine bağımlılığından kurtulmaya yaklaştı.

Uluslararası ticaret ve alışverişin dolardan diğer para birimlerine geçiş yapması bahsi de gerçekçi değil. Seri dinamiklere sahip ABD ekonomisinin gücü nedeniyle dolar, en güçlü uluslararası para birimi olmaya devam edecek. ABD'de herhangi bir ekonomik projeye başlamak herhangi bir ülkeye göre daha kolay ve hızlı olmayı sürdürüyor. Amerikan pazarı işgücü piyasası (yani istihdam ve işten çıkarma) konusunda halen en esnek pazar. Buna karşılık Avrupa işgücü piyasaları işgücünün yoğun bir şekilde korunmasından mustarip. İngiltere'deki grevlerin ülke ekonomisini felç etmesi gibi, Fransa'da emeklilik yaşını yükseltme yasasının yol açtığı kriz, Fransız ekonomisini adeta felç etti!

Bunlar, ABD’de siyasetin bir doğum sancısı çektiğini, 2024 sonbaharında, 3 Kasım Salı günü yapılacak seçimlerde, Donald Trump’ın liderlik edebileceği Cumhuriyetçiler ile Joe Biden liderliğindeki Demokratlar arasında bir çatışma yaşanması ihtimali bulunduğunu söylememizi engellemez. İki aday, Amerikalı seçmenin bildiği kusurlar taşıyor. Biden yaşlı ve ayrıca açıklanmayan bazı hastalıklardan mustarip olabilir. Trump'a gelince, aşırı sağcılığı ve popülizmiyle ABD gibi büyük bir ülkenin liderliği için uygun olmayabilecek bir kriz oluşturuyor. Ancak, burada bir şeyi önemle hatırlatmalıyız, ABD bir dizi meziyete de sahiptir. Bunlardan bazıları, özgür veya buna yakın bir medya, birbiri ile rekabet eden partiler, bağımsız bir yargı, canlı bir sivil toplum, periyodik seçimler ve rekabetçi seçilmiş kurumlardır. Bunlar siyasi seçimleri kontrol etmek için önemli dayanaklardır, ama yine de bu, ABD’de uygulamanın bazı hastalıklardan mustarip olmadığı anlamına gelmez. 6 Ocak 2021'de bir dizi Trump destekçisi tarafından dünyanın gözü önünde Amerikan Demokrasi Kalesi'ni (Kongre Binası) işgal etmeye yönelik kasvetli girişim, bu hastalıkların başında geliyor. İşgal girişimi Amerikan demokrasisinin hafızasında kara bir nokta olarak kalacak. Buna ilaveten, Trump, barışçıl iktidar tesliminin küçümsendiği üçüncü dünya ülkelerinde fenomen olduğu gibi, iktidar devir teslim törenine katılmadı.

Ancak en önemlisi Demokratların küresel ölçekte ortaya attıkları ‘demokrasiye yatırım’ sloganıdır. Demokrasiye yatırım Demokratlar ve hatta Cumhuriyetçiler için kesin bir inançtır. Joe Biden, 2020 seçimleri arifesinde “Foreign Affairs” dergisinde yayınlanan yazısında bunun önceliklerinden biri olduğunu yazmıştı. Nitekim seçilmesinden sonraki iki yıl içinde periyodik olarak seçimlerin yapıldığı ülkelerin davet edildiği iki (uzaktan) toplantı düzenlendi.

Aradaki fark, Amerikan kampında özgürlükler nedeniyle (siyaset ve ekonomi alanında) yeniden yapılanma konusunda görece bir kolaylığın olması, diğer sistemlerde ise bu esnekliğin olmamasıdır.

Son söz; Arap dünyamızda evde eşinin kızgınlığı dahil, her şey için ABD’yi suçlayanlar var.