Prof.Dr. Bilal Sambur
Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Öğretim Üyesi
TT

Dinbaz siyasetperestlik: Kötürümlük, kin ve kirlilik olarak din

“Bizi yok edecekler şunlardır: İlkesiz siyaset; vicdanı sollayan eğlence; çalışmadan zenginlik; bilgili ama karaktersiz insanlar; ahlâktan yoksun bir iş dünyası; insan sevgisini alt plana itmiş bilim; özveriden yoksun bir din anlayışı.”  Mahatma Gandhi

Siyaset, bir ülkede demokrasinin, barışın, hukukun, özgürlüğün ve  refahın  gelişmesi ve kökleşmesi için yapılan bir faaliyettir. Başka bir ifade ile  siyaset,   daha iyi bir yönetişimin imkanlarını  ve araçlarını  yaratmak için  vardır.Demokrasi, hukuk, özgürlük, barış ve refah  alanlarında   topluma daha iyi  yönetişim  seçenekleri ve politikaları sunmak  için  farklı siyasal partiler, seçimlerde birbirleriyle  barışçıl  bir şekilde  rekabet ederler. Demokrasi, hukuk, özgürlük, barış ve refah alanlarında  daha iyi yönetişim politikaları geliştiremeyen sözde siyasal  yapılar,  siyaset alanını   tamamen dini hale getirmeye çalışırlar.Demokrasinin, özgürlüklerin, hukukun,  barışın ve refahın konuşulmadığı yerde  tek konuşulan şey, din kılıfına sokulmuş  yalanlar ve yozlaşmalardır. Demokratik siyasetin  olduğu yerde  seçimlerde hiç olmaması gereken şey, dindir. Din ve seçim birbirinden ayrılmalıdır. Seçimin olduğu yerde din olmamalı, dinin olduğu yerde de seçim olmamalıdır.  Ülkemizdeki temel sorunların başında seçim, siyaset ve dinin   birbiriyle bütünleştirilmesi ve birleştirilmesi gelmektedir. Sorun, seçim ve dinin  birleştirilmesidir. Çözüm, seçim ve dinin birbirinden ayrılmasıdır.

Ülkemizde   dini, siyaseti ve seçimleri  bir gören, siyasal tercihleri dinin iman esası olarak dayatan  dinbaz siyasetperestler hep varolmuştur. Dinbaz siyasetperestliğin ülkemizdeki önemli isimlerinden Mehmet Zahid Kotku, din ve siyasal tercihlerin  bir olduğunu söylemekte, kendilerinin belirlediği siyasal yoldan  ayrı düşenleri dinin doğru yolundan ayrılmakla tehdit etmektedir: “" Seçim zamanı kullandığımız reyler bizim hangi tarafın adamı olduğumuzu açıkça göstermektedir. Hiçbir Müslüman açlıktan öleceğini bilse, bir Allahsıza, bir dinsize, bir masona ve bir caniye katiyyen rey veremez."Mehmet Zahid Kotku’nun  yolundan giden Necmettin Erbakan, Refah Partisi’ne oy vermeyenleri  patates dininden  olmakla aşağılamış, karalamış  ve  tehdit etmiştir. Dinbaz siyasetperestler, oy vermeyi din ve iman meselesi haline getirerek, vatandaşların  demokratik tercihleri üzerinde psikolojik, sosyal,  duygusal ve manevi  tahakküm kurmayı ve onlara kendilerini tek kutsal tercih olarak dayatmayı amaçlamaktadırlar. Dinbaz siyasetperestler, hiçbir şekilde  dini umursamamaktadırlar. Dinbaz siyasetperestlerin tek umursadığı şey, hakimiyetleri, servetleri ve şehvetleridir. Dinbaz siyasetperestler, hakimiyetlerini, servetlerini ve şehvetlerini korumak için dini  sınırsız bir şekilde kullanırlar. Dinbaz siyasetperestlik, dini ve siyaseti de birlikte kirletmekte ve karartmaktadır. Kirli siyaset, temiz din diye bir şey yoktur. Siyaset ve din karşılıklı olarak birbirini kirletmektedirler.

Dinbaz siyasetperestlik,    dini, vatandaşların  siyasal  tercihlerini kontrol etme, yönlendirme ve yönetme patolojisinden hiç  vazgeçmemiştir. Kendilerinin Allah’tan emir  aldıklarını, muhalefetin ise terörden  emir aldığını   iddia eden söylemler,  vatandaşın   oyunu  Tanrı ve terör kıskacına sıkıştırarark  kendisini ilahi  tercih olarak tek meşru, haklı, üstün ve  doğru  dayatmayı  amaçlamaktadır. Tanrı, hiçbir siyasetçiye emirler yollamaz. Siyasetçi, Tanrı’nın emirlerini uygulayan kişi de değildir. Siyasetçi,  daha fazla iktidar,  servet ve şehvetin peşinde giden kişidir. Siyasetçinin dünyasını, Tanrı’nın emirleri değil,  onun kişisel menfaatleri ve ihtirasları belirlemektedir. Dinbaz siyasetperestliğin  seçim ve siyaseti tamamen dinleştirme çabasına rağmen  bireyler,  Tanrı ve terör ikilemine kendilerini sıkıştırmamalı, sığlaşmamalı ve bunalmamalıdırlar.İnsanlar siyasal tercihlerini kullanırken demokrasi, özgürlük, hukuk, eşitlik ve barış değerleri çerçevesinde daha iyi yönetişim  politikaları  sunan  seçenekleri  akla, ahlaka ve adalete uygun bir şekilde değerlendirerek oy tercihlerini şekillendirmeli ve olgunlaştırmalıdırlar.

Erbakan, seçimleri Müslümanların sayımı olarak  sunuyordu. Günümüzde de  dinbaz siyasetperestler,  seçimi Müslüman adayların   seçilmesi olayı haline getirmektedirler.Dinbaz siyasetperestliğin zihniyetine göre kendileri seçildiğinde şükür namazı kılmakta,  muhalifler kazandığında ise  şampanya ve şarap ile kutlamalar yapmaktadırlar.Siyasetçilerin  seçim sonuçlarını nasıl kutlayacakları kendi kişisel tercihleridir. Seçim, alnı  secdeye Müslüman adayların seçilmesi olayı değildir. Seçim,  ülkeyi demokrasi, hukuk ve özgürlük değerlerine uygun politikalarla  daha iyi  bir yönetişim sistemi kuracak  liyakatli, bilgili, birikimli, eğitimli, ahlaklı, akıllı ve yetenekli insanların  toplumun demokratik oyunu kazanması için yapılmaktadır.

Seçim kampanyaları ve siyasi faaliyetler, dini sembollere ve söylemlere hapsolmamalıdır. Seccade, alnı secdeye giden siyasetçiler, ümmetin kader seçimi,  Mekke’nin-Kudüs’ün elden gitmesi, Şeytan’a taş atmak  gibi söylemler, toplumsal yapıyı  bozmakta,   kinin, nefretin, cehaletin, kamplaşmanın  ve düşmanlığın din kılığında  toplumsal dokuyu çürütmesine neden olmaktadır. Dini ve kini biraraya getirmek suretiyle dinselleştirilmiş kinin siyasete ve seçime hakim kılınması, demokrasinin, hukukun, barışın ve özgürlüğün  yeşermesine, gelişmesine ve olgunlaşmasına  engel olmaktadır. Demokrasinin, hukukun ve barışın   yeşermesi için dinin kin olmaktan çıkarılması ve siyasetin de  dini-milli kindarlık alanı olmaktan çıkarılması gerekmektedir.Dinde, kimlikde, kinde  insanların ve toplumların  kaderi değildir. Demokratik siyaset, insanların ve toplumların  din, kin ve milliyet gibi  kalıplara    kader olarak mahkum olmamaları için  kendi özgür tercihleriyle  daha iyi yönetişim yapacak kadroları ve yapıları  belirli aralıklarla görevlendirmek için vardır.