Abdurrahman Şalkam
TT

Türkiye eski-yeni tespih tanelerini hareket ettiriyor

Yarın sabah (Pazar) Türk halkı cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimlerinin kazananı ya da kaybedeni kim olursa olsun, yeni bir dönemi oylayacağı kâğıdı atmak için sandık başına koşacak. Türkiye'yi 20 yıldır yöneten Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, kökleri yüzyıllara dayanan, Avrupa ile toprak ve tarih konusunda iç içe geçmiş ve çatışmış bir ülkeyi yöneten bir adamdan ibaret değil. Aksine, Erdoğan zaman ve mekânı aşan bir marka. Kişisel, siyasi, ulusal, bölgesel ve uluslararası düzeylerde birden fazla dönem yaşadı. Ülkesi için büyük bir ekonomik sıçrama gerçekleştirdi ve rekor sürede ülkeyi ekonomik kaplanlardan biri haline getirdi. Hapishane deneyimini yaşadı, yoksulluk çekti, futbol oynadı ve İslam inancını, mirasını ve siyasetini benimsedi. İç, bölgesel ve uluslararası mücadeleler verdi. Müttefiklerle çatıştı, düşmanları kucakladı ve hem bölgesel hem de uluslararası ölçekte akan sulara daldı. Müttefiki ve dostu Abdullah Gül ile ihtilafa düştü, eski yoldaşı Gülen ile savaştı. 2016'da kendisini neredeyse devirecek darbe girişimi ve bunu dramatik bir sahneyle engellemeyi başarması, ona yarı mistik bir efsane perdesi veren sembolizmi ekledi.

Recep Tayyip Erdoğan yarın, yükü ağır bir siyaset sahnesinde kendisiyle çatışacak. İçeride gerçekleştirdiği büyük ekonomik başarıların etrafında politik, sosyal ve hatta yasal soruların gölgesi dönüyor. Siyasi bir futbolcunun maharetiyle Türk siyasi sistemini değiştirmeyi başardı. Epey çok olan takipçisi tarafından alkışlanan bir karşı atakla parlamenter sistemden başkanlık sistemine geçiş yaptı. Atlantik müttefikiyle ve ona ekonomik forumlarına girme kapısını açmayı reddeden Avrupalı ​​ortaklarıyla hararetli bir savaşa girdi. Başkentteki büyükelçiliğinin kapılarını kapatmadan İsrail'e karşı haykırışlarını yineledi. Rusya ile ilişkisine gelince, Erdoğan’ın kendisi tüm enstrümanları ve sesleriyle bir opera topluluğuydu. Rusya’dan gelişmiş stratejik füzeler aldı ve bu NATO'daki yoldaşlarını kızdırdı. Rusya'nın Ukrayna'daki savaşından faydalandı ama bunu ileri silah teknolojisiyle desteklemedi. Mısır ile sert bir şekilde çatıştı ve Türkiye'nin kapılarını Mısırlı Müslüman Kardeşler üyelerine sonuna kadar açtı, ancak siyasi mutasavvıfların pragmatizminin eksik olmadığı bir girişim ve köşe vuruşu ile Kahire'ye döndü. Erdoğan, Türkiye'ye komşu Asya İslam ülkelerinde din adamı sarığını ve elinde parlak tahtadan bir tespih taşıyan tüccar fesini taktı. Para, silah, vaatler ve tehditler ateşiyle yanan Libya'da da var olmaktan geri kalmadı.

Erdoğan, kıtalararası canlı bir Türk alanı oluşturma hayali kurdu. Bu yüzden, bir an bile akıp gitmeyen bir zamanın kalıntılarının, ekonomik ve dini cepheleri ile küresel savaşın sürmekte olduğu Afrika kıtasına güçlü bir geçiş yaptı.

Bu çok ağır yük, yarın Erdoğan'ın lehine mi yoksa aleyhine mi olacak?

Siyasi rakibi tek bir kişi değil, üzerinde kısa “Birlikte Erdoğan’ı devirelim” ibaresinin yazılı olduğu tek bir kâğıt bulunan masanın etrafında toplanmış bir blok. Kemal Kılıçdaroğlu, uzun bir tespihle silahlanmış tek bir kişiye karşı siyasi mücadele yürütüyor. Bu tespihin imamesi Ayasofya Camii, ipi ise kökleri, zamanı ve mekânı aşan hayallere ve akıllara uzanan bir Türk imparatorluğunun dönüşüyle dokunmuş. Yarın sandıkların ağzı ne diyecek?

Türk yılları nehrinde bol sular aktı ve yarın 4 milyondan fazla genç seçmen ilk kez sandık başındaki izdihama katılacak. Geçmiş gençleri bağlamıyor, aksine zihinleri hayalini kurdukları geleceğin parıltısıyla dalgalanıyor. Bu yılın başlarında Türkiye'nin bazı bölgelerini sarsan deprem, Erdoğan'ın eski tespihinden birkaç tane eksiltebilir. Muhalif ittifakın mitinglerinde bu konuda ihmal ve yolsuzluk söylemleri eksik olmuyor. Ekonomik, siyasi, ideolojik ve hatta askeri odunlarla yanan fırını olan bir savaşta, depremi siyasi bir malzeme olarak kullanıyor.

Siyasi masa ittifakı, seçmenin geniş bir kesiminin hayallerine dokunan sloganlar kullanıyor ve değişim vaat ediyor. İktidarı tekeline almak için ülkedeki siyasi sistemi parlamenter sistemden başkanlık sistemine dönüştürdüğünde, Erdoğan’ın kendi lehine bir anayasal darbe gerçekleştirdiğini söylüyor. Destekçilerine başta Suriyeliler olmak üzere mültecileri sınır dışı etme, Batı ve özellikle ABD ile ittifakı canlandırma sözü veriyor. TL’deki değer kaybı ve hayat pahalılığı karşısında muhalif güçler maaşları iki katına çıkarma, Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası'na hükümete karşı tam bağımsızlık verme, her alanda yabancı yatırımı teşvik etmek için yeni bir program oluşturma sözü verdi.

Seçim kampanyaları konuşmaları ve vaatleri, radyodaki istek programlarına benziyor. Her siyasetçi mitinglerde avaz avaz bağırarak seçmenlere sesleniyor, onların hayallerine ve beklentilerine sesleniyor ama sıcak noktalara yaklaşmaktan kaçınıyor. Türkiye toprakları dışındaki doğrudan veya dolaylı Türk askeri varlığı, Erdoğan'ın rakiplerinin söylemlerinde belirgin bir yere sahip değildi. Türkiye, Suriye topraklarında büyük bir güç bulunduruyor, kendisine düşman olduğunu söylediği güçlere karşı Irak topraklarında bir savaş yürütüyor. Libya'da bir askeri varlığı var ve komşu Asya devletlerinde de güvenlik ve askeri olarak mevcut. Peki, Erdoğan'a karşı çıkan güçler kazanırsa tüm bunlar karşısında ne yapacak? Erdoğan hem Fatih Sultan Mehmet hem de Mustafa Kemal Atatürk'ün eksik olmadığı, daha fazla ve gözden geçirilmiş kişisel ve ferdi vizyonuna göre bir yeni Türkiye yaptı. Orduyu siyasi karar mekanizmasından uzaklaştırmayı güçlü bir şekilde başardı ve şüphesiz, ordu komutanları tarafından darağacında sallandırılan Adnan Menderes'in kaderini hiç unutmadı.

Bugün Türkiye'de her şeyin bir görünür bir de gizli tarafı var. Ortasında ay ve yıldız bulunan kırmızı Türk bayrağının rengindeki sahada oynayan bir futbolcunun icat ettiği şifreler var.

Her başkanlık seçiminde müritler, destekçiler ve muhalifler vardır. Müritler, eskilerin yapamadığı ve ondan başka kimsenin yapamayacağı şeyleri yapabilecek, ulusal bir sembol olarak gördükleri bir kişiye oy vermek isterler. Destekçilere gelince, onlar diğer rakibi istemeyenlerdir.

Yarınki Türkiye seçimlerinde kimin kazanan ya da kaybeden olacağını tahmin etmeye cesaret edemiyorum. Ama yarın bu seçimlerin sonucunda dünyayı dolduracak olan, Recep Tayyip Erdoğan veya bir başkası ile olsun yeni Erdoğan Türkiyesi’dir diyebilirim.