Hüseyin Şubukşi
TT

Dört cephe: yapay zekâ çağında güç

Tıpkı bundan önce makine ve elektriğin devreye girmesinde olduğu gibi şimdi de yeni ve büyük bir sanayi devrimi başlamıştır. Yapay zekâ, yaşadığımız hayatın tüm sektörlerini etkileyecek ve özellikle Çin, ABD ve Avrupa kıtası ülkeleri gibi yapay zekâ alanında büyük güçler ve etkili ülkeler arasındaki küresel güç dengelerinde büyük sıkıntılar doğuracak. Yakın gelecekte alevlenmesi beklenen dört cephe mevcut. Bu sıcak cepheleri dört temel unsur belirliyor.

Birinci unsur, verilerdir. “Geleceğin petrolü” olarak adlandırılan bu büyük zenginlik, büyük güçlerin genel çıkarlarına ve özellikle de ekonomilerinin çıkarlarına uydurmaya çalıştıkları çok önemli bir pınar ve basit olmayan bir güç kaynağıdır. Toplandıktan sonra erişildiği zaman bu veriler gözden geçirme, inceleme ve ayıklama aşamalarından geçmelidir.

İkinci unsur, gelişmiş ve oldukça hızlı bilgisayar çipleridir. Zira bunlar, hesaba dayalı dijital üstünlüğün kalbi ve esasıdır. Dolayısıyla bunlara özel tedarik zincirleri üzerindeki tam ve gerçek kontrol, diğer rakiplere kıyasla muazzam ve istisnai bir rekabet avantajı sağlar.

Önem bakımından öncekilerden aşağı kalmayan üçüncü unsur, insan yetenekleriyle ilgilidir. Bu yetenekler, insan ve onun ayırt edici becerileriyle ilişkilidir. Bu noktada büyük güçler arasında liderliği ve teknik üstünlüğü sürdürmek uğruna araştırma ve geliştirme alanlarında faydalanmak adına özel olarak elde etmek üzere istisnai insan yetenekleri için büyük ve şiddetli bir mücadele yaşanacak.  

Ve son olarak dördüncü unsur, en tehlikeli, en önemli ve en incelikli unsurdur. Bu unsur, yapay zekâ alanında büyük güçlerin bu zekâyı başta askerî ve güvenlik sektörleri olmak üzere ekonomi ve toplum gibi tüm kurumlarında köklü ve derin bir şekilde kullanabilme becerisinde özetleniyor.

Ünlü ABD’li askerî uzman ve yazar Paul Charrette, “Dört Cephe” adlı ilgi çekici ve önemli kitabında tüm bunları tartışıyor. Bu benim son zamanlarda okuduğum en gerilimli kitaplardan biri. Okuru, oyunun kurallarını değiştirecek ve geleceğin yönelimlerine hükmedecek bu büyük teknolojik dönüşümü geliştirmek ve hayata geçirmek için verilen vahşi ve yoğun rekabetin dünyalarına sürüklüyor.  

Bu heyecan verici kitap dehşet, şaşkınlık, şok, hayal edilmesi ve inanması imkânsızlık hissi gibi değişik tepkilerle karşılanan geleceğin teknolojileri hakkında muazzam bilgilerle dolu. Uzman yazar, savaş ve çatışmaları simüle eden ve benzer herhangi bir insani yeteneği aşan etkin ve etkili yöntemlerle yüzleşme ve direnme tarzları geliştiren milyonlarca oyun aracılığıyla yapay zekâ sistemlerine dayalı yeni yolları, yöntemleri ve stratejileri ortaya koyuyor. Buna yapay zekâ sistemlerinin ayrıcalıklı biyometri kullanarak ve oldukça gelişmiş ve çok gizli algoritmalar yoluyla bilgileri belirsiz ve soyut bir şekilde kontrol ederek milyarlarca insanı inceleme, takip etme, izleme ve gözetleme konusundaki hayali yeteneği de ekleniyor.

Yazar, çok değerli, tartışmalı ve ilgi çekici bilgilerini Çin’e ve orada en büyük ve en önemli modern teknoloji şirketlerinden oluşan “ulusal ekibine” özel olarak gerçekleştirdiği ziyaretlere dayanarak inşa ediyor. Bu ziyaretlerinin amacı, özel teknolojik sektör ve izleme, dinleme ve araştırma sektörleri ile hükümet arasındaki “ürkütücü ve harika” uyumu ve uyumluluğu kendi gözleriyle görmekmiş. Yazar ayrıca Pentagon liderleriyle de röportajlar yapıyor ve ABD Savunma Bakanlığı’nın ABD’deki modern teknoloji endüstrisinin kalbi olan Silikon Vadisi bölgesindeki ofislerinde ve koridorlarında dolaşıyor. Böylece okura ABD askerî sistemi ile veriler, elektronik çipler, yarı iletkenler ve ayrıcalıklı insani yetenekler üzerinde kontrol kuran büyük teknoloji şirketleri arasındaki gerilimin biçimlerini ve boyutlarını gösteriyor.

Şu an orman yangını gibi yayılan ve hayali yetenekleriyle kullananları hayrete düşüren ChatGPT uygulaması gibi halka açık kullanımların yanı sıra, inandırıcılığa her zamankinden daha yakın bir tarzda yayınlanacak yalan haberlere ilişkin yeni bir kavram geliştirecek olan oldukça tehlikeli ve önemli derin aldatma uygulamaları görüyoruz. Bunların yıkıcı sonuçları olacaktır. Ayrıca bu sebeple yapay zekâ alanında büyük güçler, rakip bir ülkenin erişmeyi başarması halinde verileri “zehirleme” yaklaşımını benimsiyor ve bu da bu verilerin değiş tokuş tehlikesini artırıyor. Yazar, son kitabıyla bize yapay zekânın askerî sektörü tümüyle değiştireceğini ve kadim güç kavramını dönüştüreceğini açıklıyor. Aynı şey dünya güvenliği ve insan özgürlüğünün geleceği için de geçerli.